Bir İzmirli olarak dünyaya açılan kapımız olagelmiş, büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu güzide kente uzunca bir zamandır dışarıdan milletvekili ve belediye başkanları dayatılmasını hazmedemiyor, bunu hala yetişkin bir İzmir olamamamıza bağlıyorum.
Koskoca CHP eski genel başkanı bile kendi memleketi yerine gelip seçilmesi garanti görülen İzmir’den milletvekili oldu. Hadi buna “genel başkanlık kontenjanı” diyelim ama son genel seçimde yine İzmir ile alakası olmayan ve geçmişi tartışmalı, sonradan partiden kopan insanları CHP’den milletvekili seçtirdiler.
Son zamanlara kadar İzmir’de hem milletvekili hem de il ve ilçe belediye başkanlarını seçtirmede kent dışından siyasi güçler belirleyici oldu, anlatılanlara göre.
Şimdi de sürekli ertelenen CHP İzmir belediye başkan adayı seçiminde İstanbul Belediye Başkanlığı Genel Sekreter Yardımcılığı görevinden istifa edip sahaya inen Ankara siyaseti kökenli Buğra Gökçe, İzmir siyasetinden gelmeyen CHP genel sekreteri Selin Sayek Böke gibi adayların ismi konuşuluyor güçlü adaylar olarak.
İzmir’in kendi siyasetçilerinin ismi pek geçmiyor.
Mevcut belediye başkanı Tunç Soyer’in ikinci dönem için hemen ilan edilmemesi başka kimin aday gösterilebileceği sorusunu gündeme getiriyor. Seçime 70 gün kala hesaplı olduğu izlenimi veren bu belirsizlik mevcut başkana da haksızlık, şayet aday gösterilecek olursa onun seçmen nezdindeki itibarını şimdiden sarsmaya başlamadı mı?
Soyer’den önceki belediye başkanı Aziz Kocaoğlu’nun güçlü destek verdiği, CHP genel başkanı Özgür Özel’in de zamanındaki siyasi akıl hocalarından Alaattin Yüksel ciddi bir alternatif olarak konuşuluyor. CHP’de eski genel başkan yardımcısı, grup başkanvekili ve İzmir milletvekili olarak görevler üstlenmiş olması, kentte toparlayıcı ve kucaklayıcı karakteri ile İzmirlilerin “ithal güçlere” karşı adayı olarak kendisini konumlandırıyor.
Bence büyük resme odaklanarak sadece bu seçimde adayın kim olacağından ziyade İzmir’in geleceği, siyasetteki temsilcilerinin gerçekte kimler olması gerektiği, “İzmir siyasetinden yetişenler mi, ithal gelenler mi?” tartışmasına yanıt aramak gerekiyor.
Sağdan sola Behçet Uz, İhsan Alyanak, Osman Kibar, Yüksel Çakmur, Burhan Özfatura, Ahmet Priştina ve Aziz Kocaoğlu gibi belediye başkanları gördü İzmir. Bu isimler İzmir’e dayatıldı mı, İzmir kendisi mi seçti, seçerken hangi kriterleri dikkate alarak attı oyunu sandığa? Bunu da değerlendirmek lazım.
Bugüne kadar hesaba katılacak ağırlıkta itiraz olmadığı için son seçimde milletvekili sıralarının nasıl ithal adaylarla doldurulduğunu gördük. Bu duruma karşı güçlü bir duruş sergilenemediği için maalesef önümüzdeki günlerde il ve ilçe belediye başkan adayları da aynı şekilde belirlenecek gibi bir hava var.
Ne yazık ki, dışarıdan gözlemlediğim kadarıyla, İzmirli kentine yeterince sahip çıkmıyor, gücünü toparlayamıyor, doğru şekilde kanalize edemiyor. Siyasette de ekonomik alanda da durum böyle. İş insanları, akademisyenler, sendikalar, çiftçiler, tüccarlar, esnaf, sanatçılar ağırlığını koyamıyor bu güç mücadelesine.
İzmir için bedel ödemeye hazır baskı gruplarını göremiyorum, ne kadar dikkatle bakarsam bakayım; birkaç etkili küçük arkadaş grubu dışında.
O yüzdendir ki, bir dostumun deyişiyle, her zaman “yemeği dışarıda pişirip, tercih hakkı vermeden İzmirlilerin önüne koyuyorlar”. Buna itiraz eden, “yemeğin aşçısını ve tadını ben belirlerim” diyecek insanlar yok karşılarında. Varsa da bu gruplar özgül ağırlığını yeterince hissettirmiyor. Belki de etkin ve ehil bir örgütlülük konamıyor masaya.
İzmir, kendi kaderini belirleyecek, bu tür yukarıdan dayatmalara karşılık verebilecek, direnecek güçlü etki ve baskı yapıları, lobiler, vizyon ve icra ekipleri yaratmadığı sürece “ithal adayların” oyun alanı olmaktan kurtulamaz.
Kabahati sadece şehir dışından güç dayatanlarda aramayalım. Malum, tabiat boşluğu affetmez, hemen bir şekilde doldurulur. Siyaset de öyle. Asıl kabahat, İzmir milletvekili ve belediye başkanları listeleri aşamasında itiraz etmeyen İzmirlilerde.
Her kentin kendi sosyolojisine hâkim, kendi derdine paydaş, yaşanacak her güzel şeye ortak temsilcilere ihtiyacı var. Kars’tan Edirne’ye, Tunceli’den Zonguldak’a kadar böyle. Eskişehir, bunun en güzel örneklerinden biri.
Bu söylediklerim sadece kentte seçilme şansı nispeten yüksek gözüken CHP belediye başkan adayı için değil. Aynı ölçüde diğer partileri de kapsıyor.
Nitekim, AK Parti İzmir adayını belirlerken 2014’te İzmir siyaseti dışından Binali Yıldırım, 2019’da da Nihat Zeybekçi’yi aday gösterdikten sonra 2024’ta Hamza Dağ’da karar kıldı. Hamza Dağ, İzmir siyasetinden yetişme. AK Parti İl Gençlik Kolları Başkanlığı’ndan sonra 24, 25, 26 ve 27. dönem İzmir Milletvekili olarak seçildi; son olarak AK Parti Genel Başkan Yardımcılarındandı.
Bunu “İzmir’den olsun da ne olursa olsun” mantığıyla bir tür şehir şövenizmi yapmak adına vurgulamıyorum. Ama umarım CHP Genel Merkezi de İzmir seçmeninin nasıl olsa “tıpış tıpış” sandığa gideceği mantığıyla davranmaz, İzmir Büyükşehir Belediyesi adayını belirlerken İzmirlilerin hassasiyetlerini dikkate alır.
Başkan adayı belirlemek bu defa, genel merkez için İzmir ile bir “helalleşme”, İzmir’in siyasi geleceğini aydınlatma ve kendi rüştünü ispatlama fırsatı olarak da görülmeli CHP açısından. Bu karar, aynı zamanda İzmir’in siyasi ve ekonomik geleceğini belirlemede ulaşmış olduğu olgunluğu, dahası kendi göbek bağını kesmeyi becerdiğini gösteren bir seçim olacak bence.
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…