Yolsuzlukların, siyasi istikrarsızlığın ve asayişsizliğin gelenek haline dönüştüğü Haiti’yi 2012 yılından itibaren izliyorum. Küba görevim sırasında sorumlu olduğum Karayipler’deki ilave 9 ülkeden birisi de Haiti idi. İki kez ziyaret ettiğim bahtsız ülkeyi bir yandan yozlaşmış politikacılar batırıyor, diğer yandan tabii afetler vuruyor. Haiti bulunduğu bölgenin adeta kara deliği, on yıllardır güvenliğe kavuşamadı, refahı tadamadı, demokrasiyi benimseyemedi. Halen savaş halindeki Ukrayna, İsrail’in saldırılarına hedef Gazze ve iç savaş yaşayan Sudan’ın ardından, gezegenimizin en kötü ve en hazin durumdaki ülkesi şüphesiz Haiti’dir.
Haiti’de son defa 2016 yılında seçimler yapıldı, o tarihten bu yana seçim düzenlenemiyor. 2019 yılında parlamento seçimleri yapılması icap ederken, akaryakıt darlığı, hayat pahalılığı ve ayyuka çıkan yolsuzluklardan ötürü sokakları dolduran kitlelerin yoğun protestoları nedeniyle sandıklar açılamadı, Milletin vekilleri seçilemedi. Uluslararası toplumun yoğun baskısıyla, 2021 eylül ayında, Parlamento ve Başkanlık seçimlerinin birlikte düzenlenmesi üzerinde mutabakat sağlandı. Haiti nihayet yaşadığı derin krizi arkada bırakıyor dite ümitlenilirken, seçimlere 2 ay kala, cumhurbaşkanı Jovenel Moise evinde profesyonel yabancı bir suikast ekibi tarafından öldürüldü. Üst düzey cinayetin ardından kamu düzeni ve asayiş tamamen ortadan kalktı, hakimiyet çetelere geçti.
Suikastten 10 gün önce başbakan olarak atanan Ariel Henry’den (tıp doktoru), ülkeyi seçimlere taşımak hedefiyle, bir yandan yasal ve siyasal koşulları hazırlamak, diğer yandan asgari bir güven ortamı sağlamak üzere, siyasi gruplar arasında ortak bir zemin araması genel beklenti idi. Ancak, hükümet ile muhalefet arasında “geçiş dönemi esasları ve süresi“ üzerinde bir türlü mutabakat sağlanamadı. Ariel Henry’nin yasal zeminin ve güvenliğin kendi liderliğinde sağlanması üzerinde ısrarcı olması nedeniyle, ülke son 3 yıl içinde giderek zıvanadan çıktı, tarihindeki en uzun ve en ölümcül krizin içine yuvarlandı.
2022 yılında 100 kadar çeteye bağlı 3 bin çete mensubu mevcut iken, bugün 300 çete bünyesinde, 6 ila 12 bin arası çete üyesi, Haiti’yi, özellikle başkent Port-au-Prince’i yaşanılmaz hale getirmiş durumdalar. 2022 yılında çete teröründen ölenlerin sayısı 2 bin civarında seyrederken, 2023 yılında bu rakam 4 bine yükseldi. Fidye için kaçırılanların sayısı bu alandaki rekor sahibi Nijerya’ya yaklaştı.
Başkentin yüzde 80’i çetelerin hakimiyetinde, başkente giden tüm yollar bunların kontrolünde. Hastaneler, okullar kapalı, doğumlar evlerde oluyor. G-9 adlı çete ve başındaki “barbekü” lakaplı Jimmy Cherizier, sadece ülkesinde değil, tüm bölgede tanınan medyatik bir figür haline dönüştü. Rakip çete G-PEP ise daha düşük bir profil izliyor. Kolluk kuvvetlerinden ümidi kesen bazı semtlerde insanların çetelerle mücadele etmek üzere “mahalle tugayları “ adıyla savunma grupları oluşturdukları, bu “mağdurların” ele geçirdikleri çete mensuplarını linç ettikleri biliniyor.
Başbakan Ariel Henry’nin, ülkesinin sözkonusu vahim koşullardan tek başına çıkamayacağı gerekçesiyle, Birleşmiş Milletler’den yardım talep etmesi üzerine, geçen sene, BM Güvenlik Konseyi’nin onayıyla ve ABD’nin gayretleriyle, Kenya önderliğinde 2 bin kişilik bir polis gücünün adaya gönderilmesi kararlaştırıldı. Haiti kamu oyunun, önceki yıllarda ülkede görev yapan BM Barış Gücü askerlerinden ve uluslararası yardım kuruluşlarından hayli şikayetçi olduğu bir çok kez basına yansımasına karşın, çaresizlikten ötürü, halkın yabancı güçlerin ülkeye gelmesini kerhen desteklediği biliniyor. Muhalefet de Kenya’lı polis gücüne karşı değil; ancak başbakan Ariel Henry’nin bu güce dayanarak güvenliği sağlaması halinde, seçimlere avantajlı gireceğinden endişe ediyor. Bu sebeple tarafsız bir üst Konseyin önderliğinde geçiş dönemi formülünü tercih ediyor.
2024 başlarında, Karayip ülkelerinin de polis katkılarıyla, 2 bin kişilik güvenlik gücünün Haiti’ye gitmesi beklenirken, Kenya ile Haiti arasında bu yönde bir yasal anlaşma bulunmadığı gerekçesiyle ortaya çıkan sorunu aşmak üzere, başbakan Ariel Henry’nin, geçtiğimiz şubat ayında, CARİCOM (Karayip Ülkeleri Teşkilatı) dönem başkanlığını yürüten Guyana’yı ve Kenya’yı ziyaret etmek üzere ülkesinden ayrılmasıyla çetelere gün doğdu. Henry’nin yokluğunu fırsat bilen çeteler, aralarındaki hesaplaşma ve rekabeti bir kenara koymak suretiyle güçlerini birleştirdiler. Karakollara, limana ve 2 hapishaneye saldırdılar; 4 bin civarında mahkumu serbest bırakarak çetelerini eleman yönünden takviye ettiler. Daha da ileri giderek hava alanının kontrolünü ele geçirmek suretiyle başbakanın Haiti’ye dönüşünü engellediler.
Porto Riko’da mahsur kalan Ariel Henry, en nihayet, ABD dışişleri bakanı ve BM temsilcisinin de katıldıkları, Jamaica’da düzenlenen CARİCOM liderler toplantısı sonunda (11 mart) görevden istifa ettiğini duyurdu. Toplantıda Haiti’yi seçimlere taşımak üzere 7 kişilik bir Başkanlık Konseyi oluşturulmasının kararlaştırıldığı, oy hakkı bulunmayan iki gözlemci üyenin de (STK temsilcileri) Konsey toplantılarına katılabilecekleri açıklandı. Konseyin atayacağı yeni başbakanın yönetiminde, gerekli yasal çalışmaların ardından ve Kenya önderliğindeki polis gücünün Haiti kolluk kuvvetleriyle birlikte güvenliği sağlamasını takiben, seçimlerin düzenleneceği duyuruldu. Halen, tespit edilen siyasi grupların kendilerine tahsis edilen Konsey üyelerini seçip CARİCOM’a bildirme aşamasının tamamlanması bekleniyor. Bir pürüz çıkmadığı takdirde, önümüzdeki haftalarda yeni başbakan ve yeni kabinenin açıklanması sözkonusu. Kenya makamları, geçiş dönemi hükümetinin göreve başlamasının ardından polis gücünün Haiti’ye hareket edeceğini açıkladılar.
Haiti için uçurumdan önceki son çıkış sayılan CARİCOM’un yol haritası önünde, çetelerin dışında büyük bir engel yok gibi duruyor. Gelecek endişesine kapılan çete liderlerinin, yeni siyasi sürece dahil olmak üzere halkın hoşuna gidecek açıklamalara yöneldikleri dikkat çekiyor; yeni yönetim ile barışçı bir çözüm arayabilecekleri izlenimi veriyorlar. Siyasi elitler arasında çeteler ile bağlantılı çok sayıda politikacı olduğu herkesin malumu. Nitekim, rüşvet suçuyla ABD’de 6 yıl hapis yattıktan sonra, 2023 sonlarında Haiti’ye dönen, 2004 yılında cumhurbaşkanı Jean Bertrand Aristide’i deviren isimlere dahil, tanınmış muhalif liderlerden, eski senatör Guy Philippe’in, cumhurbaşkanı seçilmek istediği ve çete liderleri için af ilan edilmesini savunduğu basına yansıdı. Yeni yönetimin, elleri kanlı çeteleri, müzakereler yoluyla mı, yoksa silah yoluyla mı tasfiye edeceğini önümüzdeki dönemde izleyeceğiz.
Geçtiğimiz 2-3 yıl içinde Haiti’ye dair yazılarımda, ülkede büyük kriz ve kaos yaşandığını, uçurumun eşiğine gelindiğini, uluslararası toplumun Haiti’nin elinden tutması icap ettiğini vurgulayarak bu bahtsız halkın huzur ve refaha kavuşması temennilerimi hep dile getirmiştim. Gerçekleşmeyen temennilerimi bu defa da tekrarlıyorum. Dibe vuran Haiti’nin, çok geciken seçimleri 2024 yılında huzur ortamında ve adil koşullarda gerçekleştirerek yeni bir dönemin kapısını aralaması tüm bölgeye rahat bir nefes aldıracaktır.
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…