İran’ın 13 Nisan gecesi İsrail’e karşı hava saldırısına Ankara alışılmadık ölçüde geç ve düşük profilde tepki gösterdi. Muhabirler saatler boyunca Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığından, hatta en azından alınmış önlemler bakımından Milli Savunma Bakanlığından bir açıklama talep etti ve bekledi. Resmen görevi olmasa da resmî bir kanaldan gelen ilk değerlendirmeyi yapan öğleye doğru MİT Akademisi Başkanı Talha Köse oldu. Ankara öncelikle İsrail’in Gazze savaşının bölgeye yayılmasından endişeliydi. Sonra da Gazze faciasının uluslararası kamuoyu dikkatinde ikinci plana düşmesinden.
Ama Ankara saatlerdir resmen ses vermiyordu; ne Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ne Dışişleri Bakanı Hakan Fidan. Dışişleri kaynaklarından gelen gayrı resmi ilk duyuru, Fidan’ın İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir Abdullahiyan ile telefonda görüşüp gerilimi arttıracak adımlardan kaçınılması gerektiğini söylemesi oldu, saat 15.00 sularında. Dışişleri Bakanlığının yazılı açıklaması ise 17.30’a doğru “Bölgemizdeki son gelişmeler hakkında” başlığıyla verildi. Açıklama “İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü savaşın yayılma ve tırmanma riski” ifadesiyle başlıyordu. Gelişmeler, olayların “hızlı biçimde bölgesel bir savaşa dönüşebileceğini” kaygısını doğurmuştu. Açıklama “Cumhurbaşkanımız düzenli olarak bilgilendirilmektedir” ifadesiyle bitiyordu.
Bayram tatilini Marmaris’te AK Parti’nin 31 Mart seçim yenilgisinin muhasebesiyle değerlendiren Cumhurbaşkanının, sınırlarımızda esen savaş rüzgârları nedeniyle Ankara’ya erken dönüp güvenlik toplantısına başkanlık ettiğine dair bir bilgi yoktu. Video konferansı bilgisi de yoktu. Cumhurbaşkanlığı sitesinde son haber olarak Erdoğan’ın Bayram mesajı duruyordu.
İlerleyen saatlerde Fidan’ın İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşüp onlara da aynı mesajı verdiği duyuruldu Dışişleri kaynaklarınca.
İran’ın İsrail’e hava saldırısı beklenmeyen bir şey değildi. İran dini lideri Ali Hamaney’in 10 Nisan’da, İsrail’in 1 Nisan’da Şam’daki İran konsolosluk binasını bombalayarak Devrim muhafızlarını üst düzey iki komutanını öldürmesinin saldırısının “cezasız kalmayacağını” ilan etmişti.
Aynı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi “bayramlaşma” telefonunda konuyu görüşmüşlerdi. 11 Nisan’da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Fidan’ı aramış, yaklaşan fırtınayı haber vermiş; iddialara göre İran’a ölçülü tepki mesajı iletmesini de istemişti.
ABD Merkezi Kuvvetler (CENTCOM) komutanı Orgeneral Michael Kurilla, aynı gün, 11 Nisan’da İsrail’e gitmiş, iki gün boyunca askeri yetkililerle ile ortak savunma planlaması yapmıştı. ABD donanması bölgeye takviye gemiler göndereceğini duyurmuştu. ABD medyasında güvenlik kaynaklarına dayanılarak “her an saldırabilir” haberleri çıkmaya hatta 13 Nisan tarihi verilmeye başlamıştı.
Saldırının hemen öncesinde YetkinReport’a bilgi veren savunma kaynaklarına göre Ankara ABD de çatışmanın genişlemesini istemediğini, o yüzden “hem İran’ı hem İsrail’i sonuçları kestirilemeyecek eylemlerden kaçınmaları konusunda uyardığı” saptamasını yapıyordu.
Öte yandan Ankara, İran’ın İsrail’e doğrudan değil, Hizbullah ve diğer vekilleriyle saldırma ihtimali üzerinde duruyordu.
İran’ın, fırlatılmasıyla İsrail’e ulaşması arasında saatler geçecek dronların -sonradan ilan edildiği üzere ABD ve İngiltere tarafından- daha İsrail’e ulaşmadan vurulabileceği ihtimalini ihmal ettiğini düşünmek saflık olur. Zaten SİHA ve seyir füzelerinin neredeyse tamamı daha Irak, Suriye ve Ürdün hava sahalarında imha edildiği, kalanların da İsrail’in Demir Kubbesine takıldığı anlaşıldı. İran’ın daha hava saldırısı sürerken, özellikle de BM Temsilcisi aracılığıyla İsrail yeniden vurmazsa, kendilerinin de vurmayacağını söylemesi, bütün dünya da “tiyatro” yorumlarının yapılmasına neden oldu. Oysa oynanan piyes değil satrançtı. Nitekim avlanacağı belli olan SİHA’lar değil, ama balistik füzelerin en azından 7’sinin İsrail’in Şam saldırısına katılan uçakların kalktığı Nevatim hava üssüne düştüğünü ve bunun anlamını Mehmet Ali Bayar dün YetkinReport’ta yazdı.
Biz gazetecilerin dahi açık kaynaklardan izleyebildiği bu gelişmelerin Cumhurbaşkanı Erdoğan kabinesinin istihbarat ve diplomasi kanalları tarafından izlenmediğini düşünmek de saflık olur.
Peki, o zaman Ankara sınırlarının yanı başında meydana gelen bu önemli gelişmeler karşısında alışılmadık kadar geç ve kısık esle konuştu?
Şöyle özetlemek mümkün:
Yani, Türkiye’nin İsrail’in Gazze Savaşı, İsrail-İran gerilimi ve Rusya’nın Ukrayna savaşı üzerine daha düşük profile geçen tutumunu ABD ile ilişkilerinden bağımsız düşünmemek gerekiyor.
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…