CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da iktidarın gayrıresmi koalisyon ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüşmesi farklı tepkiler doğurdu.
Ateş püskürenler de var, alkışlayanlar da.
Kimisi Özel’in bu görüşme ile Erdoğan’ın tartışmalı hukuki konumunu meşrulaştırdığını, 31 Mart seçimini kaybettiği bir dönemde hemen erken seçim isteyerek devirmek yerine ona imdat simidi attığını, bu “yumuşama” amaçlı görüşmenin hiçbir şekilde isabetli olmadığını ileri sürerken kimileri de olumlu buluyor.
Pragmatik bir bakış açısıyla doğrusu ben de olumlu bulanlar arasında yerimi alıyorum. Neden mi?
Şayet Cumhurbaşkanı’nın ilerleyen sağlık sorunları ya da vefatı nedeniyle o makamdan inmesi veya erken genel seçim gibi beklenmedik bir gelişme olmazsa bundan sonraki seçimler taa dört buçuk yıl sonra. Çok uzun bir süre var önümüzde ama ülkenin bekleyemeyecek acil sorunları da.
MHP lideri Devlet Bahçeli de desteğini çekmezse MHP’nin iktidarın belli politikalarını o tarihe kadar şekillendirmeye katkı sağlayacağını da söyleyebiliriz. Ben o zaman 65 yasında olacağım. Sizler kimbilir hangi yaşı devireceksiniz. Erdoğan, zaten 22 yıldır hayatımızda ve beğenelim ya da nefret edelim ama iktidarı elinde tutmanın ve kullanmanın ordinaryüs profesörü konumunda.
Şimdi bu durumda yerel seçimleri kazanmış CHP’nin gerçek ülke iktidarını, yargıyı, yaşamayı ve de parasal gücü elinde tutan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bahçeli’yi yok sayarak dört buçuk yıl daha havanda su dövmesinin fazla anlamı olmayabilir.
Muhalefet hem etkisizleşmiş parlamentonun dışında bir varlık gösterebilmeli hem de iktidarı kıyasıya eleştirmenin yanında yapıcı icraatlere de önayak olabilmelidir, aynı zamanda yerel iktidarda ne denli başarılı olacağını göstererek seçmene umut aşılamaya çalışırken.
Bu yüzden bence soğukkanlı, planlı ve bilinçli bir strateji çerçevesinde Erdoğan ve Bahçeli ile masaya oturarak müzakere edilmesi, gerekiyorsa karşılıklı tavizler verilmesi, kazanılabileceğin azamisinin elde edilmesi için çaba sarfedilmesi beyhude görülmemeli.
Elbette ki siyasi etik kuralları çerçevesinde ve Cumhurbaşkanı’nın ustası olduğu tuzaklara düşmeden.
Öyle görünüyor ki, öncelikli olarak müzakere edilecek konular:
Elbette ki yukarıdaki ve akla gelen diğer çetrefilli konularda iki tarafın da mutlak üstünlük kurması, kendi pozisyonunu kabul ettirmesi mümkün değil. Eşyanın tabiatina aykırı. Müzakere de zaten mümkün olanı gerçekleştirme sanatı değil mi?
Bu süreç sırasında her konuşulanı şeffaf şekilde kamuoyu ile paylaşmak da doğru ve akıllıca olmayabilir. O zaman tartışmalar büyüyecek, verilen tavizler ortaya dökülecek, süreç işlemez hale gelecektir kaçınılmaz olarak. Herşey gizli saklı olmasın, yetkili organlar bilgilendirilsin, gereken genel stratejik mutabakatlar alınsın tabii ki. Lakin nasıl ki biz diplomaside perde gerisinde çok daha etkili neticeler elde ediyoruz, aynı şey iç politikada da, özellikle içinde bulunduğumuz dönemde, mümkün olmalı. Bağcıyı dövmeden üzüm yemeyi öğrenmiş olmalıyız şimdiye kadar.
Bu diyalog ortamı ülkenin önündeki çetin sorunlar gözönüne alındığında sadece yararlı değil, bence aynı zamanda elzem.
Bu, hiçbir şekilde AKP iktidarının yanlışlarının doğrulanması, temizlenmesi için olamaz, olmayacaktır da zaren. Temel hedef, ülkenin ve insanlarımızın acil sorunlarına dört buçuk yıl sonra gelecek iktidara kadar beklemeksizin acilen bir çözüm üretmek olmalı. Gelecek şimdi başlıyor.
Bu bakış açısıyla şayet sürdürülebilirse bu diyalog son derece dikkatli, iki taraftaki hassasiyetleri gözardı etmeden ve en ufak bir güven krizinde rayından çıkmayacak şekilde yürütülmeli, süreci her iki taraftan da baltalamaya çalışanlara itibar edilmemeli, kararlı bir liderlik gösterilmelidir.
Nihai tahlilde mesele, Erdoğan’ın iktidar ömrünü uzatmak değil hapisteki, okuldaki, işyerindeki, evindeki insanlara daha fazla huzur, güvenlik, refah, mutluluk ve özgürlük nasıl getirilebilir ona odaklanmak olmalıdır diye düşünüyorum. Kim bilir belki de bu düşünce bir hayal olmanın ötesine geçmeyecek ve kısa sürede diyalog havası darmadağın olacaktır. En azından bardağın yarısını dolu görerek sonuna kadar sabırla denemeli, şansımızı zorlamaliyiz.
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…