Dış ilişkilerde uygulanan temel politikalardan biri mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesidir. Size yapılan bir davranışa benzer şekilde karşılık vermektir. Bunu sadece olumsuz bir şekilde değerlendimek yanlış olur. Bazen de bir jest yapar ve karşılığını beklersiniz. O jestin karşılığı hemen gelmese bile en azından kayda geçer ve ileride kullanma ihtimaliniz olur.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopter kazasından sonra Türkiye’nin bayrağını yas amacıyla bir gün indirmesi ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının cenazeye gitmesi gibi davranışlar bu çerçevede ele alınabilir. İran bunlara arzuladığımız gibi karşılık vermedi. Zaten beklemek de yanlış olur. İran ile Türkiye arasındaki ilişkiler soğuk bir dostluğun ötesine geçmez. Jestler genelde Türkiye’den gelir, İran’ın özellikle 1979 İslam devriminden sonra ülkemize yönelik saldırıları veya ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e karşı kaba davranışları es geçilir.
Batılı ülkelere gösterilen tavır nedense komşumuza pek uygulanmamıştır.
Son yıllarda Mısır veya Suudi Arabistan’a yönelik tutumumuzda bir yumuşama olduğunu görüyoruz. Geçmişte haklı veya haksız şekilde bu ülkelerin liderlerine hakaretler edildi.
Mısır’da zamanın Savunma Bakanı Abdül Fettah Sisi’nin 2013’te Devlet Başkanı Muhammed Mursi’yi devirmesinden sonra karşılıklı olarak Büyükelçilerimiz çekildi ve aramız uzun süre düzelmedi. Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2018’de İstanbul’daki Suudi Konsolosluğunda feci şekilde öldürülmesinden şimdiki Suudi Veliahtı Muhammed bin Selman’ı sorumlu tuttuk. Şimdi bu politikalardan geri dönüşümüz kolay olmuyor.
Yapılanlar hafızalardan kaybolsa da arşivlerden silinmez. Bu iki ülke de kendilerine yapılan muameleye olan karşılığını işi uzatarak veriyor. Mütekabiliyet her zaman aynı şekilde karşılık verilmesini gerektirmez. Ama daha önce yapılan bir davranışın karşılığı olduğu hissetirilir.
Ancak mütekabiliyet derken esas Avrupa Birliğiyle vize konusuna gelmek istiyorum. Vatandaşlarımızın yurt dışına giderken çektikleri en büyük sıkıntı bu konudadır. Üstelik son zamanlarda bu süreçte karşılaşılan engeller daha da artmıştır. (Son olarak Schengen vizesi başvuru ücreti arttırıldı.) Bunun elbette çeşitli nedenleri var. Her ne kadar Batılı muhataplarımız talep yoğunluğu ile buna karşılık verebilecek imkan eksikliğinden söz etse de son yıllarda bu ülkelere giden vatandaşlarımızın iltica başvurularında bulunmaları daha sıkı bir taramaya yol açmıştır.
Avrupa Birliğine aday ülkelerin neredeyse hepsi vize muafiyeti kazanırken Türkiye için bu sağlanamadı. Karşılıklılık ilkesi çerçevesinde Türkiye’nin kendisine vize uygulayan her AB ülkesine vize uygulaması beklenirdi. Ancak yapılmadı. Turizm buna neden olarak gösterilir.
Türkiye’nin vize politikası da çok karışıktır. Yeknesak bir politikamız yok. Uzun süre Batılı ülkelerin bir kısmına vize uygularken bazılarından vize istenmedi. Viyana’da Büyükelçi olarak görevdeyken Avusturyaylıların en büyük şikayeti Almanlar vizesiz ülkemize girerken kendilerinin vize alma gereği idi. Üstelik sadece sınırda ayak bastı sayılabilecek cüzi bir miktar ödeyerek Türkiye’ye girebilmeleri sağlanmışken dahi bu konu aramızda sürekli gündeme gelirdi. Biz de siz kaldırmadığınız sürece bu durum devam eder diye karşılık veriyorduk. Mütekabiliyet bunu gerektiriyordu.
Ancak Mart 2020’de Güney Kıbrıs dışında geri kalan AB ülkelerinden vize zorunluluğunu kaldırdık. Karşılığında ne aldığımızı merak ediyorum.
Öte yandan 2002’den sonra birçok Afrika ve Orta Doğu ülkesine vize koşulunu kaldırdıktan sonra göç krizi nedeniyle yeniden vize zorunluğu getirildi.
Şimdi de geçen ay Romanya’ya jest yaparak vize muafiyeti getirdik. Hatta Türkiye’ye kimlikle girmelerine imkan sağladık. Karşılığında ne alıyoruz? “Daha çok turist gelecek” denmesin. Tam da tasarruf tedbirleri gündemde iken ve kaynak aranırken ülkemize gelecek turistlerden niye para alınmaz? Venedik gibi bir çok şehir artık ayak bastı parası alırken bırakın mütekabiliyeti bari benzer bir uygulama yapsak turist mi azalacak. Dünya istatistikleri bilgilerine göre 2023 yılında İstanbul’a 20 milyon dan fazla, Antalya’ya da 16 milyondan fazla uluslararası bireysel giriş yapılmış. Hesabını siz yapın.
Uluslararası alanda saygınlık istiyorsanız önce kendinize saygı duymanız gerekir. Ama siz sürekli alttan alırsanız sonunda onlar da sizi alta koyar.
Esas merak ettiğim mütekabiliyet konusunda hiç sektirmeyen ve mutlaka cevap veren Çin’in bize ne yapacağı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın geçen hafta Pekin’i ziyareti akabinde Türkiye Çin araçlarına ağır bir vergi koydu.
Zamanlamayı tebrik etmek lazım! Anlaşılan Bakanlıklar arasında hiç eşgüdüm yok. Neyse, bu açıklama Bakanın ziyareti sırasında da yapılabilirdi.
Ama şimdi Çin’den bir karşılık bekleyebilirsiniz. Nerede, ne zaman, hangi şekilde olacağı bilinmez ama olacağı muhakkak. Umarım buna hazırlıklıyız.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…
Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…