Alevi-Bektaşi kuruluşlarından Cem Vakfı Kurucu üyesi Ercan Güvenç, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı yöneticilerinin Alevileri “Sünnileşmiyorlarsa Şiileştirelim” stratejisiyle hareket ettiğini öne sürdü.
Başkanlığın Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde yazıldığı üzere Cemevlerine destek vermek amacının dışına çıkarak “son 7-8 aydır” teolojik çalışmalara ağırlık verdiğini iddia eden Güvenç’e göre, 27-28 Haziran’da Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesinde Bakanlık himayesinde yapılacak “Vefatının 500. Yılında Uluslararası Türk Hakanı Şah İsmail Hatayî Sempozyumu”, Alevilerin Şiiliğe itilmesi eğiliminin son örneği.
Sempozyuma katılanların ezici çoğunluğun akademik çalışmalarının Şiilik üzerine olduğuna dikkat çeken Güvenç, Şah İsmail üzerine araştırma ve kitapları bulunan Reha Çamuroğlu’nun “Hatayî” sempozyumunda konuşturulmamasını da Şiiliğe yakın olmamasına bağlıyor.
Cem Vakfı, daha önce de Bakanlık bürokratlarının Alevileri Sünni inancına dönüştürme gayretinde olduğunu öne sürmüştü.
“Biz Alevi-Bektaşiler olarak Şii değiliz” diyen Güvenç şöyle devam ediyor; “Şiileşmeyeceğiz. Bilinmelidir ki Aleviler asla bu oyuna gelmez. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde yazılı olan cemevlerine destek verme görevinize dönün lütfen.”
Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim
Onaltıncı Yüzyılın başlarında sadece Türkiye’de Osmanlı İmparatorluğunun değil İran’da Safevi Devletinin ve Mısır’de Memlük Devletinin başında da Türkler vardı. İran Şahı İsmail Anadolu’da ilerlemeye başlayınca Yavuz Sultan Selim karşı saldırıya geçmişti.
İki ordu 23 Ağustos 1514’te günümüzde İran sınırları içinde kalan Çaldıran Ovasında karşılaştılar ve teknolojik üstünlüğe sahip olan Osmanlı ordusu savaşı kazandı. Selim’in bu harekât için Doğuya ilerlerken, on binlerce Alevi Türkmeni Şiiliğe yakın oldukları düşüncesiyle, cephe gerisinde Şah İsmail’e yardımcı olacakları kuşkusuyla ortadan kaldırması günümüze dek gelen kültürel çatışmaların başlangıcı oldu.
Hem Sultan Selim hem Şah İsmail aynı zamanda şairdi. Selim “Selîmi” İsmail ise “Hatâyi” mahlasıyla şiir yazardı. Çaldıran savaşı öncesinde iki Türk hükümdarın birbirlerini gönderdikleri şiirlerle savaştan caydırmaya çalışmalarının da Türk edebiyat tarihinde yeri vardır.