2024 seçimleri Türkiye siyasetinde uzun zamandır görülmemiş bir seçmen hareketliliğine sahne oldu. Seçmen tercihlerinin seneler boyu kemikleşmiş bir tablo sergilediği ülkemizde, bu kez tüm parti seçmenlerinde dikkat çeken kopuşlar izlendi. Kopanların bir kısmı sandığa gitmezken bir kısmı parti değiştirdi. Hem sandığa gitmeme, hem de parti değiştirme oranı iktidar seçmeninde daha fazla gerçekleşirken, CHP, seçmenini en çok koruyabilen parti olarak seçimin galibi oldu.
Seçimlerin ardından geçen 3 ay boyunca seçmen tercihlerindeki bu değişimin geçici olup olmadığını, söz konusu genel seçimler olduğu yahut ekonomik şartlar değiştiği takdirde geriye dönüp dönmeyeceğini konuştuk, konuşmaya da devam edeceğiz.
Tam da bu konuyla ilgili Reform Enstitüsü “3 ay sonra: 31 Mart tablosu kalıcı mı?” başlıklı, 6900 kişiyi kapsayan bir seçmen araştırmasının sonuçlarını paylaştı ve değişimin kalıcı olma ihtimalinin güçlü olduğunu düşündüren veriler sundu.
Bana göre, araştırmanın dikkat çekici sonuçlarından biri kadın seçmenin tercihlerine dair. Veriler gösteriyor ki, 2023-2024 seçimleri arası AK Parti’den CHP’ye kayan seçmenlerin yüzde 51’i kadın. Bu önemli sayılabilecek bir veri, çünkü kadınlar, özellikle ev kadınları, seneler boyu AK Parti’nin en sadık ve oy değiştirmeye en dirençli seçmen gruplarını oluşturdular..
Nitekim, Türkiye dışında da, bu kadınların, özellikle dar gelir gruplarından gelen, çalışmayan, çocuk sahibi ve iktidar seçmeni kadınların oy verme konusunda daha değişime kapalı tutumlar benimsediğini, yani başka partilere kolaylıkla kayamadıklarını biliyoruz. Bunu, söz konusu kadınların içinde bulundukları sosyo-ekonomik kırılganlıklardan ötürü riskten kaçıngan tavırlar benimsemeleri, ellerindeki avuçlarındaki kısıtlı imkanları kaybetme korkusuyla, değişime cesaret edememeleriyle açıklayan çalışmalar az değil.
İşte bu yüzden, bugün Türkiye’de bu kadın seçmen gruplarında gözlenen hareketlilik anlamlı.
Peki bu hareketin sebebi nedir? Kadınların muhafazakar siyasette hüküm süren cinsiyet eşitsizliğine tahammülleri mi kalmamıştır, yoksa tepkileri sosyo-ekonomik sorunlara yönelik midir?
Kandiyoti’nin meşhur “ataerkil pazarlık” kavramı aslında bu iki motivasyon arasındaki bağlantıyı net biçimde ortaya koyuyor. Hatırlayacak olursak, ataerkil pazarlık kavramı, kadınların eşit hak ve ekonomik güvence taleplerinin birbirini ikame edebildiğine, dolayısıyla kadınların cinsiyet eşitsizliklerine, sistemin sunduğu ekonomik güvenceler karşılığı razı olabildiğine dikkat çekiyordu.
Nitekim, AK Parti’nin seneler boyu kadın seçmenleriyle olan ilişkisinde de bu tür bir ataerkil pazarlığın izlerini görmek mümkündü.
Erdoğan dar gelirli kadınları, özellikle çocuk sahibi ev kadınlarını, maddi ve manevi olarak destekledi. Bir yandan, sağladığı sosyal yardımlarla onlara ekonomik güvence sağladı. Bir yandan da, onları yaşam biçimleri üzerinden onurlandırdı. Çalışma hayatına hiç girmemiş, kariyer sahibi olamamış veya çocukları olunca işi bırakıp çocuklarını büyütmek durumunda kalmış kadınlara, anneliğin tüm kariyerlerden daha üstün bir başarı olduğunu söyleyerek onları kariyer sahibi kadınlarla eşitledi.
AK Parti diğer yandan baş örtüsü kullanan ve bu yüzden kamusal hayatı sınırlandırılmış kadınlar için bu kısıtları kaldırdı. Her ne kadar kadınların kamusal görünürlüklerini kısıtlayan ataerkil değerleri reddetmese de, en azından bu kısıtların başörtüsünden kaynaklananlarını kaldırmış oldu.
Neticede Erdoğan belli bir kesim kadın için adeta rock-star benzeri bir popülariteye sahip oldu.
O noktada, AK Parti’li kimi isimlerin, kadın ve erkeğin fıtratının farklı olduğu, dolayısıyla kadın-erkek eşitliğinin mümkün olamayacağı, kadınların asli fonksiyonunun (en az üç) çocuk doğurup büyütmek olduğu ile ilgili görüşleri, yahut feminist ve aktivist kadınlar ile ilgili cinsiyetçi ifadeleri bu pazarlığa taraf kadınlar tarafından tolere edildi.
Bu ataerkil pazarlık uzun süre devam etti. Ekonomik sorunlar AK Parti’nin seçmeniyle bağlarını yavaş yavaş yıpratırken, kadınlar partinin en sadık kitlelerini oluşturdular.
Ne var ki 2024 seçimleri kadın seçmenler için de bir kırılma noktası yarattı. Reform Ensitütüsü’nün sunduğu verilere baktığımızda 2023 seçimleri sonrasında AK Parti’den CHP ye kayan seçmenlerde kadınların yarıdan fazla oranda olduğunu görüyoruz.
AK Parti’li kadın seçmenin tutkuyla bağlı olduğu Erdoğan’ın yerel seçimlerde doğrudan yarışmıyor olması kadınların başka partilerin adaylarına oy verme sebeplerinden biri olabilir. Fakat verilerin işaret ettiği başka sebepler de var.
AK Parti’den kopan kadınlar enflasyon, düşük emeklilik maaşları ve mülteciler meselesini tıpkı diğer seçmen grupları gibi, oy tercihlerindeki en belirleyici özellikler olarak sayıyor. Fakat bilhassa mülteciler meselesinde hem AK Parti’den kopan erkek seçmenlerden, hem de partiye desteği devam eden kadınlardan farklılaşıyorlar.
2023-2024 seçimleri arası AK Parti’den CHP’ye kaymış kadınlar ile AK Parti’ye oy vermeye devam eden kadınları karşılaştırdığımızda, ilk grupta mülteci meselesinin neredeyse iki katı daha fazla sorun edilmiş olduğunu görüyoruz. Nitekim mülteci meselesi AK Parti’den CHP’ye kayan seçmenler içindeki kadın ve erkekleri de birbirinden kısmen ayırd eden bir konu olarak ortaya çıkıyor. Bu konunun oy tercihlerini belirlediğini ifade eden kadınların oranı yüzde 20 civarındayken, erkeklerde bu oran yüzde 15’lerde kalıyor.
Kadınların dünyanın pek çok yerinde, mülteci meselesini kişisel güvenlikleriyle illişkilendirdiklerini görüyoruz. Araştırma, bu algının Türkiye’de de bir ölçüde geçerli olduğunu ve AK Parti’li kadınların bu ilişkilendirmeyi yaptıkları ölçüde iktidara muhalif tutumlar geliştirdiklerini ortaya koyuyor.
Enflasyon sorunu ve emekli maaşlarının enflasyon karşısında erimesi sorunu da kadınlar için karar verici bir özellik olmuş görünüyor. Kadınların birikmiş yahut miras kalmış varlıklarının daha az olması, ek gelirlerinin daha az olup, sabit gelirlere daha bağımlı olmaları ve nihayet, enflasyon karşısında eriyen emekli maaşlarıyla evi çekip çevirmenin çoğunlukla kadınlara düşen bir yük olması, eriyen maaşlar konusuna verdikleri tepkileri açıklayabilir.
Neticede gerek mülteciler, gerek enflasyon ve emekli maaşları meseleleri, geçmişte AK Parti’ye oy vermiş kadınların güvencelilik hissini ve dolayısıyla partileriyle olan bağlarını sarsmış ve en azından bir kısmını CHP’ye yöneltmiş görünüyor.
Peki AK Parti’den kopan kadınların CHP’ye yöneliminde kadınların eşit hak taleplerinin rolü yok mu?
Araştırma bu konuya doğrudan girmese de, bize bazı ipuçları sunuyor. Biliyoruz ki, 2024 seçimlerinde AK Parti’den kopan seçmenin CHP dışında en büyük adreslerinden biri Yeniden Refah Partisi (YRP)bolmuştu. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy vermiş olup, 2024’te ise CHP veya YRP adaylarını tercih eden seçmenleri karşılaştırdığımızda, YRP’ye yönelenlerin ancak yüzde 32’sinin kadın olduğunu, bu oranın CHP adaylarına yönelen kadınların (yüzde 51) oldukça altında olduğunu görüyoruz.
Bu durumda, YRP’nin aile içi şiddet, boşanma, nafaka, dul ve yetim aylığı gibi konularda kadınları eve ve evliliğe zorlayan taleplerinin muhafazakar kadınları iten konular olduğunu ve onları AKP’den uzaklaşırken, YRP yerine CHP’ye yönlendiren faktörlerden olduğunu düşünmek mümkün.
Reform Enstitüsü direktörü Mehmet Ali Çalışkan verilerin sunduğu bu tabloyu, “AK Parti, dindar kadınları seküler kadınlar ile eşitlemişti. CHP ise bugün bu kadınları dindar erkeklerle eşitliyor” cümleleriyle açıklıyor.
CHP, AK Parti’den uzaklaşan kadınları kendine çekmeye devam edebilecek mi? Yoksa Erdoğan, kampanya sloganında dediği gibi, “ilk günkü aşkı” yeniden canlandırmanın yolunu bulacak mı? İlerleyen günlerde göreceğiz.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…
Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…