Donald Trump 14 Temmuz’da Pennsylvania’daki seçim kampanyası sırasında vuruldu. Kulağından hafif yaralandı ama milimetre farkıyla ölümden döndü. Önceki ABD Başkanı ve muhtemelen 5 Kasım’da yeniden başkan seçilecek olan Trump’ı vuran kişinin olay yerinde Gizli Servis tarafından öldürülen 20 yaşındaki Thomas Matthew Crooks olduğu açıklandı.
FBI açıklama yapmış, olayın bir terör saldırısı olup olmadığını araştırıyorlarmış. Adam piyade tüfeğiyle Başkan adayının konuşacağı kürsüyü uygun konumda gören çatıya çıkıyor, binlerce kişinin ortasında konuşan müstakbel başkana bir el değil, birkaç el ateş ediyor, kalabalıktan ölen ve yaralananlar var ama ne FBI Trump’ı vurana terörist diyebiliyor henüz ne Amerikan medyası ne de Avrupa medyası.
Dedim ya FBI hâlâ olayın arkasında bir siyasi motivasyon olup olmadığını araştırıyormuş. Acaba İran’ın işi miymiş? Buna da bakıyorlarmış. Katilin (masum izleyicilerden birini de öldürdüğü için) sıfatı “shooter-atıcı”, terörist diyemiyorlar.
Trump’ı vuran kişinin adı Hazreti İsa’nın havarilerinden ikisinin İngilizceleştirilmiş adları, Thomas (Tau’ma) ve Matthew (Mattityahu) olmasaydı da Ömer olsaydı mesela, Ali olsaydı FBI ve Amerikan medyası bu titizlikte davranır mıydı? Yoksa o dakika içinde New York Times’tan Fox’a kadar Amerikan medyası ve onun izindeki Batı Avrupa medyası sadece “terörist” değil, “Müslüman terörist” yayınına başlar mıydı? Başlamaz mıydı?
Norveç’te 22 Temmuz 2011’de çoğu çocuk 77 kişiyi öldüren 242 kişiyi yaralayan Anders Behring Breivik’e dahi terörist denmesi, caninin Nazi olduğunu ilan etmesi sonrasında oldu; o zamana dek “yalnız kurt” bir “aşırılıkçıydı”.
Trump’ı vuran kişinin adı Ömer, Ali ya da Hüseyin olsaydı, şimdiye dek onun yedi sülalesinin bağlantılarını belki de bire bin katarak öğrenmiş olur muyduk? Olmaz mıydık? Gittiği cami, imamı, onun bağlantıları filan dahil.
Ama dünyanın dört yanında uçanı kaçanı bildiği iddiasındaki Amerikan istihbarat kurumları, hâlâ Trump’ı vuran kişinin geçmişini bilmiyor, öyle mi? Hangi kiliseye ya da sinagoga gittiğini, Budist ya ateist olup olmadığını saptayamadı, öyle mi?
Çünkü Soğuk Savaşın bitiminden bu yana özellikle de 1- El Kaide’nin 11 Eylül terör saldırısı, 2- Suriye iç savaşındaki IŞİD’in vahşetinden bu yana, hak etsin etmesin “terörist” sıfatı Müslümanlar için kullanılır oldu.
Ölçüt bu olunca, kafalar da karışıyor doğal olarak. Hamas teröristtir, demek ki Hamas gerekçesiyle Gazze’de on binlerce Filistinliyi katleden İsrail haklıdır kafası bu. Ah bir de insani yardımı engellemese, çok kınıyoruz hep ailece…
İsmin Thomas, Matthew, Mary, Sarah ise ayrı sıfat tamlamaları, Ömer, Ali, Meryem ya da Sare ise ayrı, öyle mi? Değil mi?
Batı’daki bu kafa karışıklığı yakında, Amerikan halkı o eşsiz sağduyusuyla Trump’ı yeniden başkan seçtiğinde daha da artacağa benziyor.
Trump’ın Başkan Yardımcısı adayı olarak 39 yaşındaki Ohio Senatörü JD Vance’ı tercih etti; James David. Fakirleşen ve ümitlerini yitiren Amerikan kırsalının temsilcisi “Hillbilly Egily” kitabı, sanırım “Köylüye Ağıt” olarak da çevirebiliriz- çok sattı ve filme de çekildi. Obama’nın bir dış politika dehası olarak görüp yardımcısı yaptığı Joe Biden gibi dünyaya hiza vermekten çok kendi halkıyla ve olabilecek en sağ-popülist şekilde ilgileniyor. Siyaseti “çamur at izi kalsın” düzeyinde yapmasıyla tanınıyor. Bush’un takımına neoconservative-yenimuhafazakar” deniyordu, bu kuşağa “neoreactionary-yenigerici” deniyor. Koyu dindar ve Avrupa liberallerinin değer verdiği her şeyin tam karşısında. Dış politikaya ilgisi daha çok Meksikalı göçmenler düzeyinde ve örneğin Ukrayna’ya Amerikan askeri yardımına karşı; o para gariban köylülerimize gitmeli diyor.
İşte bu noktada Batı Avrupa yerinden zıplıyor. Trump’ı zaten sevmiyor Avrupa Birliği. Trump da onları. NATO’ya çok mesafeli bu da onlarca yıl savunmalarını Amerikan askerine emanet edip zenginleşen AB ekonomilerini memnun etmiyor. Trump döneminde Rusya korkuları koyulaşacak.
AB Dönem Başkanı olan Macaristan Başbakanı Viktor Orban, ilk ziyaretlerini Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelensky ile Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’e yaptı. Sonra da Şi Cinping’le görüşmek için Çin’e gitti. NATO Zirvesi için gittiği ABD’de ise Başkan Biden ile görüşmedi, gitti Trump’ı ziyaret etti, saldırıdan hemen önce.
Kendisini Putin, Şi ve Trump’la görüştüğü için kınayan diğer AB liderlerineyse oturdu bir mektup yazdı: Trump gelir gelmez Ukrayna siyasetini değiştirecek ve AB mevcut politikayla daha çok yükün altına girecekti. Oysa Biden’ın dünyayı hizaya sokma siyaseti Avrupa ekonomilerini sadece Rusya’ya karşı Ukrayna’ya değil, Filistinlilere karşı İsrail’e de daha çok mali ve askeri yardıma zorluyordu.
Dünyanın ciddi bir kısmı ABD’nin kendi içine dönmesinden memnun olabilir; böylece dünyanın dört bir yanına demokrasi diyerek savaş ihracı en azından azalabilir. İşte Amerikan askeri arkasına saklanıp zenginleşirken Rusya’ya -ve artık Çin’e de- kafa tutan Avrupa hükümetlerinin endişesi bu. Trump’ı sevmiyorlar ama katlanmak zorundalar.
Başkan adayı ve önceki Başkan Trump’ı vurup halkın üzerine ateş açan Pennsylvania kırsalından Thomas Matthew’a ismi Ömer, ya da Ali olmadığı için hâlâ terörist diyemeyen dinsel ve ideolojik bağnazlığın Trump-Vance döneminde -Doğudan sonra Batıda da- tırmanmayacağını düşünmek için bir neden göremiyorum.
ABD’nin içine kapanması belki savaşların yayılması açısından olumlu gibi görünebilir ama diğer yandan göçmen sorunuyla şiddetlenmiş dinsel ve etnik bağnazlığın dünyanın her yerinde yükseleceği, ulus devletler eskisinden güçlü hale gelirken uluslararası hukuk yerine güç politikalarının öne çıkmaya başlayacağı da söylenebilir. Kaçınılmaz olarak Türkiye’yi de etkileyecek bir durum.
Baştaki konuya dönüp bir noktayı daha dikkatinize getirmek istiyorum.
Trump’ı vuranın Yahudi olup olmadığı açıklanmış değil ama önemli Yahudi kuruluşu “Anti Defamation League-Karalamaya Karşı Birlik” Trump suikast girişiminin Amerika’daki anti-Semitizmi harlayacağı endişesini dile getiriyor. FBI ve araştırmacı Amerikan medyasının bulamadığı bir bağlantıyı biliyor olabilirler mi? Olamazlar mı?
MHP ile DEM Parti düşman çatlatmaya devam ediyor. Kötü anlamda söylemiyorum. Kürt işleri özellikle Suriye’de…
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…