“Seçkinler rahatsız oluyorlarmış, tuzu kurular gürültü yapıyorlarmış, sesi çok çıkan cazgırlar ortalığı velveleye veriyorlarmış. Bunların hiçbirine bakmayız, hiçbirine aldırmayız yola devam ederiz.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 24 Temmuz’da TBMM AK Parti Grup toplantısında yaptığı konuşmada özellikle Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılacak değişikliklere karşı çıkan kesimi böyle tanımladı.
Mayıs ayından bu yana toplumun azımsanmayacak bir kesimi meclise sunulan ve sokak hayvanlarının öldürülmesinin önünü açacak yasa tasarısına karşı çıkmaya çalışıyor.
Haberlerde “hayvan hakları savunucuları” olarak tanımlanıyorlar. “Hayvan hakları aktivistleri,” “sivil toplum örgütü temsilcileri” deniyor meclise ulaşabilecek kadar, en azından sokakta iki pankart açıp sesini duyurmaya çalışabilecek kadar örgütlü olabilenlerine.
Sosyal medya hesaplarından siyasi karar alıcıları “vicdanlı” hareket etmeye çağıran kesim için sosyal hafızada “Panter Emel” ile özdeşleştirilmiş, “cazgır, tuzu kuru” kesim nitelendirilmesi reva görülüyor.
Panter Emel olarak hatırlanan Emel Yıldız’ın hakkını yemek istemem, ama çoğu insanın Mayıs ayından beri habire sorduğu “AK Parti bu yasada neden bu kadar ısrar ediyor” sorusunun arkasında AK Parti’nin kuruluşundan bu yana siyasetine hizmet eden bir politika var: kutuplaştırmak, ötekileştirmek, bir “millet” tanımlamak, o milletten bir şeyleri ayırmak. Bu ayırımla keyfi hukuki uygulamaları meşrulaştırmak. Örneğin CHP’li belediyelere baskı kurmak.
Şimdi bu ayrım, hayvanlar üzerinden bir vicdan muhasebesiyle yeniden kurulmaya çalışılıyor ve bunun için çocuklar, insanların duyarlılıkları, ekonomik zorlukları propaganda malzemesi haline getiriliyor.
AK Parti yanlısı kanallar her gün bir başka saldırıya uğramış çocuk haberi yayınlıyor, çocuklar televizyonlara çıkarılıyor, meclis kürsüsünde hayatını kaybetmiş, yaralanmış çocuklar üzerinden konuşmalar yapılıyor.
Erdoğan bir kez daha televizyon karşısına çıkıyor ve “biz sadece milletimize bakar, milletimizin ortak hissiyatına, beklentilerine bakar, adımımızı da ona göre atarız,” diyor.
Ama sayıya vuracak olursak, “millet” pek de hayvanların öldürülmesini istiyor gibi değil. Yöneylem Araştırma’nın yakın tarihli bir çalışması, halkın yalnızca yüzde 6’sının “ötanaziyi” desteklediğini, yüzde 73’ünün ise sokak köpeklerinin sokaklardan toplanmasını desteklediğini gösteriyor.
Ama Erdoğan için bu ikilik gerekli.
“Biz, 3-5 marjinal karakterin çığırtkanlık yaparak, çağırarak, bağırarak Meclis’i çalışamaz hale getirmesine eyvallah etmeyiz,” diyor: “Asla taviz yok ve bu işi Allah’ın izniyle bitireceğiz.”
Sokak köpekleri sorunu 2023 seçimleri sırasında kamuoyu anketlerinde ön plana çıkmaya başlamadan önce Yeniden Refah Partisi (YRP) sokak köpekleri karşıtı kampanyaya başlamıştı bile.
Amerikan siyasetinden tanıdık olduğumuz komplo teorilerine yatkın bir politik söylemi benimseyen YRP, hayvan karşıtlığını da sosyal medya kampanyalarıyla destekledi. Kısa sürede yarısı dezenformasyon, çeyreği yalan haberden ibaret pek çok saldırı haberi sosyal medyada yayıldı.
Yerel seçim kampanyalarında sokak köpeklerinin saldırılarından kaynaklanan korkuyu körükleyip köpeklerin toplatılacağı vaadini ön plana çıkardılar. Bu, AK Parti’nin yasayı kısmen YRP tabanına hitap etme umuduyla sahiplenmesinin tetikleyicisi oldu. Ancak gelinen noktada YRP lideri Erbakan bile hayvanların öldürülmesine “Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır” diyerek karşı çıkıyor.
AK Parti sokak köpekleri sorununu ağırlıklı olarak alt sosyoekonomik sınıfları etkileyen bir mesele olarak görüyor. Yükselen enflasyon, azalan alım gücü ve yüksek vergiler arasında ezilen alt sınıflar giderek AK Parti’den uzaklaşıyor. Yerel yönetimlerdeki yolsuzluk iddiaları nedeniyle de kan kaybeden AK Parti, sokak köpekleri sorununun çözümünde vicdana çağıran kesimi üst sınıf, cazgır ötekiler olarak göstererek bir bölünme yaratmak, bu sayede eskiden kullandığı “millet biziz” iddiasına geri dönmek isteği içerisinde.
Bu bölünme ve kutuplaşma taktiği, AKP’ye siyasi tarihi boyunca fayda sağladı. AK Parti’nin desteği azalmaya devam ederken, bu mesele dini kaygılar veya artan taleplerden ziyade, kötüleşen ekonomik koşullara atfedilen oy kaybını dengelemeye yönelik siyasi bir manevra olarak görülmeli. Erdoğan’ın ısrarı bundan.
Sanırım bu sebeple olacak CHP lideri Özgür Özel iki konuşmasında da konuyu bir sınıf sorunu olarak tanımladı ve özellikle okul yolunda korunaksız kalan çocukları işaret etti.
Çocuk hakları için çalışmalar yürüten sivil toplum örgütleri ise buna bir dur denmesi gerektiğini fark ederek çocukların propaganda için kullanılmaması gerektiği uyarısında bulunuyor.
Çocukları korumak ise onları propaganda malzemesi haline getirerek değil, çocukların aç bir şekilde okula gitmediği, güvenli, sağlıklı ve eşit eğitim alabildikleri bir ortam yaratarak mümkün.
Bu yüzden 45’i aşkın sivil toplum örgütü “Çocukların hayvanlarla ve yeryüzündeki tüm türlerle barış içinde yaşayabilmesi, yıllardır çaba gösterdiğimiz çocuk haklarına saygılı bir dünya için elzemdir. Yeryüzünde tüm türlerle birlikte barış içinde, bir arada yaşayabilmenin mümkün olduğu konusunda inatçıyız ve bunda ısrarcı olmaktan vazgeçmeyeceğiz,” diyor.
Bir de imza kampanyaları var: Buradan imzalayabilirsiniz
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…
Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…