Yeni Orta Vadeli Programın 5 Eylül’de ilanı hem ekonomik krizden çıkış çabaları hem de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetinin ciddi bir karar aşamasına geldiğini gösterdi. Birkaç kilit önemde soru var yanıtını arayan, geleceğiz, ama temel soru şu: AK Parti’nin emekçi, emekli, işsiz milyonlara yeten gücü bugüne dek bu yolları beraber yürüdükleri yandaş sermaye gruplarına da yetecek mi?
Yetecekse ne ala, külfet ne kadar adil olacağı tartışılacak olsa da bir ölçüde paylaşılacak demektir.
Yetmeyecekse ekonomik krizden vadedildiği gibi çıkmak giderek zorlaşıyor.
Erdoğan bunun farkında ve krizin yükü halkın sırtında oldukça bir sonraki seçimde, Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçiminde iktidarın aslanın ağzında olduğunu biliyor.
Bildiğini nereden mi anlıyoruz? Dünkü OVP tanıtımından.
Erdoğan’ın sadece Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in değil, ekonomiyle ilgili her bakanın orada hazır bulunup resme ortak olmasını istemesinin bir anlamı var. Tarımdan Enerjiye kadar…
“Şimşek’i günah keçisi yapmayı bırakın, başarısızlıktan hepinizi sorumlu tutarım” mesajı.
OVP açıklanırken asıl aktörün Şimşek değil Yılmaz olması da öyle; sahiplenme düzeyini yükseltiyor.
Açıklamadan kısa süre sonra Erdoğan’ın “X” hesabından OVP’ye desteğinin tam olduğunu duyurması, sonra bunu bir de Cumhurbaşkanlığının sosyal medya hesabından pekiştirmesi de öyle.
Bu mesaj en çok iki adrese yönelik:
1- AK Parti’nin içine: Şimşek istifa etti, ediyor söylentilerinin kaynağının büyük oranda kendi partisi içinden olduğunu görüyor Erdoğan.
2- Yandaş sözü Erdoğan’ı rahatsız ediyor, biliyorum ama ikinci adres de yandaş sermaye grupları. Şimşek tarafından açıklanan tasarruf tedbirleri ve vergi reformu paketi çoğunu rahatsız etti.
Şimşek’in “Azdan az, çoktan çok vergi” vaadi, “Nereden buldun?” çağrışımlı kayıt dışılıkla mücadeleden, vergi istisnalarının değiştirilmesinden söz etmesi, yirmi yıldır alıştıkları tatlı kârın azalması anlamına geliyor bazıları için.
Bu kadar yıldır beraber yürüdükleri yolun değişmesini istemiyorlar.
Emeklilerin, emekçilerin vergiden kaçınma şansları yok; maaşlarından kesiliyor. Çalışanı işsizi zaten başlı başına bir adaletsizlik olan dolaylı vergiler, tüketim vergileri yoluyla paşa paşa vergi külfetini çekiyor.
Önceki hükümetler gibi ülkeyi 22 yıldır yöneten AK Parti hükümetinin de gücü emekçiye, emekliye yetiyor. O güç yandaş sermayeye de yetecek mi?
Erdoğan dün OVP’ye tam destek verdiğini ilan ederken, ilgili bütün bakanlarını da bu desteğe ortak ederken söylem düzeyinde gösterdiği kararlılığı eyleme dökecek mi?
Örneğin yıllarca bol keseden -bir kısmı gerekli olabilir ama bir kısmı yandaş sermaye taleplerine göre- dağıtılan vergi istisnaları geri alınabilecek mi?
Her ihaleye göre delik deşik edilen kamu ihale kanunu yeniden düzenlenip uygulanabilecek mi?
Hedefler değişiyor. Enflasyon tahmini yükseliyor, büyüme tahmini düşüyor. (Ayrıntıları bu bağlantıda.)
Peki, neden hükümet durmadan hedef değiştirmek zorunda kalıyor?
Çünkü hükümet kendi açıkladığı programı yandaş sermaye ve onun kendi partisi içindeki uzantılarının engellemesiyle uygulayamıyor.
Programa güven sorunu var; o yüzden Erdoğan program değişmeyecek teminatı vermek zorunda kalıyor.
Çünkü AK Parti hükümeti daha fazla ve gerçek dış yatırım için gerekli olduğunu buz gibi bildiği yargı reformunu yapamıyor. Dokuzuncu yargı paketi bile ortağı MHP’den gelen ve kamuoyunda “Bunlara da mı af?” sorularını sorduracak talepler nedeniyle beklemede. Yargıya güven sorunu var.
Kamu Özel İşbirliği çerçevesinde yandaş şirketlere hedefini tutturması mümkün olmayan altyapı projeleri nedeniyle gelir ödemesi devam ederken vatandaş günlük geçiminin derdine düşmüş durumda.
Çünkü Kamuda Tasarruf Genelgesi öğretmenler odasındaki çay ocağına, okullardaki temizlik hizmetlerine uygulanıyor ama siyaset ve üst bürokrasideki makam saltanatına uygulanamıyor. Vatandaş görüyor.
Yanıtı olmayan en büyük soru “Nasıl?” sorusu.
OVP istihdamı artıracağız diyor ama nasıl artıracağız?
Daha çok büyüyeceğiz diyor ama nasıl?
Kamuda tasarruf diyor, vergi adaleti diyor ama son iki yıldır sağlanamayan önümüzdeki üç yılda nasıl sağlanacak? O yok.
İktisatçı Fatih Özatay’ın 2025-2027 yıllarını kapsayan OVP üzerine yorumunun başlığı aslında çok şey anlatıyordu: “Ne güzel değil mi? Salt hedefleyerek mucizeler bekliyoruz.”
Bir soru daha var. Milyonların yanıt beklediği asıl soru bu. IMF’nin bile “Yapmanız gerekli ama çok da acımasız olmayın” mealinde uyardığı konu:
2025 yılı maaşları, 2024’te maruz kaldığımız bedelini ödediğimiz enflasyona göre mi belirlenecek, yoksa hükümetin 2025 yılı enflasyon tahminine göre mi?
Bütün bu sorular aynı kapıya çıkıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaş gibi kendisi de acı ilacı için yandaş sermaye şirketlerini de külfete ortak edebilecek mi? Dünkü kararlılığını kuvveden fiile geçirebilecek mi? Yapabilirse vatandaşa da kendisine de iyilik etmiş olur.
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın beraberindeki heyet ile birlikte CHP Genel Merkezi'ne gitti,…
Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere dışişleri bakanları Polonya Dışişleri Bakanının ev sahipliğinde 19 Kasım’da…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni bir nükleer doktrin imzalamasıyla ilgili…