Yazıyı sonuna kadar okumaya sabredemeyecekler için şimdiden yazayım. Narin Gürman cinayeti Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Ali Çardakçı’nın adaletle ilk sınavı olabilir. Dolayısıyla bu durum İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı da dolaylı olarak Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u da ilgilendiriyor.
Tolga Şardan’ın T24’teki yazısında Narin’in kaybolması ardından ilk açıklamayı yapan Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Tümgeneral Selçuk Yıldırım’ın Çardakçı tarafından eleştirildiği iddiasını okuyunca Narin cinayetinin tahmin edilenlerin ötesinde bir mecraya akmakta olduğunu görüyorum.
Yıldırım 28 Ağustos’ta yaptığı açıklamada “Devletimiz bütün imkânlarını seferber etti. Allah nasip ederse kısa bir zamanda Narin’imize ulaşacağız demişti. Belki Yıldırım’ın ne olup bittiğine dair -henüz kanıtı olmasa da- bir fikri vardı ve belki de cinayetin bir an önce açığa çıkmasını değil, üstünün örtülmesini isteyen güç odaklarından haberi yoktu.
Ama Yıldırımdan on gün kadar sonra, 8 Eylül’de konuşan AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu belli ki olayı öğrenmişti ve dezenformasyon taktiğiyle doğruyu söylerken dikkatleri dağıtıyordu.
Daha sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan MHP lideri devlet Bahçeli’ye dek Narin cinayetiyle “aile değerlerinin” hedef alınmaması çıkışlarına da neden olan “aile” boyutunu ilk dile getiren de yine o yayında Ensarioğlu olmuştu. Ensarioğlu’nun 8 Eylül’de gerçeğin ağırlığından sarsılmış bir yüz ifadesiyle Sözcü TV’ye açıklamasında bugün örtbas edilmeye çalışılan gerçeğe yakın ifadeleri şunlardı:
Ensarioğlu’nun Hizbullah, AK Parti, Merkez Sağ gibi ifadelerini özellikle almadım. Çünkü onlar adeta medyayı o alana cezbetmek için serpiştirilmişti ve biz uyanık gazeteciler de oltaya geldik.
Şunu sormadık örneğin: Ensarioğlu Narin cinayetinde “aile kararı” olmadığını “muhakkak” nereden biliyordu? Aileye genellenmemesi isteğiyle aileden suçluların olabileceğini ya da.
Ensarioğlu daha sonra çocuğun evine gelip “görmemesi gereken bir şeyi gördüğü için” öldürülmüş olabileceğini de söyledi. Yine doğruyu söylüyordu ama nereden biliyordu?
Narin Kuran Kursundan erken çıkıp -ki imamım gözaltı ve sorgulanma nedeni budur- evine geldiğinde “görmemesi gereken” ne görmüş olabilir?
Burada en çok Güran ailesinin köy koruculuğu ve devlet güçleriyle irtibatlı olduğu için çocuğun amcası Salim Güran’ı evdeki depolanmış silahlarla gördüğü ve bunu -o sırada şehir dışında olan- babasına söyleyeceği tezleri saçma kaçıyor. Silah bölgede kültürün bir parçası. Sekiz çocuğun dahi yadırgayacağı bir şey değil.
Peki, sekiz yaşında, henüz ergenlik çağına gelmemiş bir çocuk evde annesini, amcasını ve belki de başkasını görmüşse neyi yadırgayıp şoka girip babasına söyleyeceğini ağzından kaçırabilir?
Son gözaltına alınanların sorgulanmasında bu “başkasını” da arıyor Jandarma ve savcılık.
Onlar bulur da biz bilir miyiz? Bilmemize izin verilir mi?
Çünkü bulgular, eğer bilmemize izin verilirse, gerçekten de Cumhur İttifakında son zamanda alışkanlık haline gelen her bir şeyi “aile değerlerine” bağlama söylemini sarsabilir.
Tolga Şardan’ın yazısıyla -iddialara dayanan taslak haliyle- ana hatları çizildiği şekliyle Narin “görmemesi gereken,” gördükten sonra Salim Amcası, abilerinden -18 yaşından küçük, yani yakalanırsa az ceza alacak- Enes’i çağırıyor, o iki arkadaşını buluyor, ahıra gidiyorlar, anne Yüksel Güran da küçük yavruyu “Abin geldi” diye kandırarak ahıra, katline yolluyor; şu anki iddia bu.
İddialar doğruysa aile içinde işlenen cinayetten sonra diğer amca Fuad Güran’ın eşi Hediye Güran’ın da eve gidiş gelişleri üzerinde duruyor soruşturma ekipleri.
Takvim gazetesi ise, bugün (17 Eylül’de) daha önce Hürriyet gazetesince yazılan ama sonra tartışmalar siyasi boyuta kaydığı için üzerinde durulmayan bir konuyu şöyle yazdı: “Öte yandan Narin’in 20 Ağustos’ta evlerinde amcası, annesi ve bir yengesinin dahil olduğu çarpık ilişkiye tanık olduğu ve ertesi gün de cinayet işlendiği senaryosu üzerinde durulduğu öğrenildi.”
Soruşturma kaynaklarına erişimi açısından sorun olmaması gereken Hürriyet ve Takvim gazeteleri jandarma ve savcılık soruşturmalarının Narin cinayetinin aile içinde, annesi, amcası ve yengesinin dahil olduğu, görmemesi gereken “üçlü” ilişkiyi gördüğü için mi aile içindeki cinayete kurban gitti?
“Aile değerleri” önleyici atışlarıyla bizden kaçırılmak istenen tüyler ürpertici gerçek bu mudur?
Bir kritik ifade daha var. O da büyük abi Baran Güran’ın 12 Eylül’de Milliyet’te Çiğdem Yılmaz’a söyledikleri. “Diyorlar ki aile yapmış” diyordu büyük abi; “Biz kendi aramızda bu kızı öldürseydik kim bilecekti? Kimin ruhu duyacaktı? Kimse bize diyebilir miydi, Narin nerede?”
Büyük abinin söylemek istediği şuydu: Narin aile içinde öldürülmüş olabilirdi ama bu yere batasıca feodal töreler uyarınca aile meclisi kararıyla olmamıştı. Baran Güran’in vekaletini Diyarbakır barosuna vermesi, olayın aydınlatılmasından yana olduğu izlenimi veriyor.
Öte yandan Yargıtay kararına göre karar Aile Meclisinde alınırsa ceza artıyor. Ondan kaçınma unsuru da dikkate alınmalı.
Evet, olabilirdi. Çocuk Kuran Kursundan eve erken dönmeseydi öldürülmeyecekti.
Kol kırılıp yen içinde kalacak, diğer kardeşler şehir dışındayken köyün muhtarı büyük abi ve yengeleri üçlü hayatlarına devam edeceklerdi, eğer bu iddialar doğruysa.
Aile de köy de organize suç örgütüne dönüp canavarlaşmış. Bu mızrak çuvala nasıl sığacak acaba?
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…
Nobel ödülüne layık görülmesi hepimizi gururlandıran (ve bir GS Lisesi mezunu olarak benim de özellikle…
Kamuoyunda etki ajanlığı ya da etki casusluğu yasası olarak bilinen yasa önerisi, ikinci defa TBMM’de…
İsrail’in önceki Dışişleri Bakanı İsrael Katz kafayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a küfretmeye takmıştı, cevabını vermek de…
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son günlerde popüler isimlerin tutuklanmasıyla Türkiye'nin gündemine giren yasa…