Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan BM Genel Kurul görüşmeleri için Nev York’a yola çıkarken kısa konuştu. Zaten uzun konuşacak bir şey de yoktu. “Dünya beşten büyüktür” sloganını doğrulayacak şekilde BM sisteminin işlememesi, İsrail’in saldırıları karşısında Filistin’e sahip çıkılması ve ikili temaslar. Sorunlar çok, beklentiler düşük, gelecek belirsiz.
Beklentilerin düşük ve geleceğin belirsiz olduğunu açmadan önce, konusuzluktan bolca köpürtülen haberi verelim: ABD Başkan Yardımcısı ve 5 Kasım seçimlerinde Demokratların Başkan Adayı Kamala Harris ile de Cumhuriyetçilerin adayı ve önceki Başkan Donald Trump ile de görüşme programda yok. Konuştuğum Cumhurbaşkanlığı kaynağı “Haberlerin nereden çıktığını bilmiyoruz” dedi; “Görüşme başvurusunda bulunmadık.”
Biden ile de görüşme yok programda. Zaten ABD Başkanları BM Genel Kurul sırasındaki görüşme taleplerini nadiren Nev York’ta karşılıyorlar; görüşmek istediklerini Zirve sonrası Vaşington’da, Beyaz Saray’da ağırlıyorlar. Ama kendi partisinin algı sorunları nedeniyle yeniden aday yapmadığı ve dört yıldır lütfedip Erdoğan’ı davet etmeyen, Türkiye’ye gelmeyen Biden ile ne görüşülebilirdi? O da ayrı.
Türkiye-ABD ilişkilerinin 5 Kasım seçimlerini kimin kazanırsa kazansın daha iyi olacağına dair kimsenin bahse girecek hali yok; beklentiler hayli düşük.
Geriye ikili ilişkiler kalıyor.
Cumhurbaşkanlığı kaynaklarına göre Erdoğan’ın İstanbul’dan Nev York’a uçtuğu saatlerde henüz üç liderle görüşmesi az çok kesinleşmişti. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve Yunanistan Başbakanı Kriyakos Miçotakis. Diğerleri bir yazılıyor bir siliniyordu. Bu da aslında kimsenin BM Genel Kuruluna küresel beklentiler için değil daha çok -hazır herkes oradayken ikili görüşmeler için gittiğinin işareti.
Erdoğan yola çıkarken özellikle vurguladı. Türkiye’nin bu yıl neredeyse tek teması Gazze Krizi ve Filistin olacak. “İsrail üzerindeki baskının arttırılması gerektiğini” vurgulayan Erdoğan’ın geçen yıl yine BM toplantıları çerçevesinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile el sıkışmasından iki hafta sonra Orta Doğu patlamıştı. Hamas’ın 7 Ekim saldırısı üzerine İsrail, hâlâ devam eden Gazze katliamına girişmişti. Şimdi, İran, Hizbullah ve Lübnan’a diş gösteriyor İsrail; sırada Suriye olabilir.
Erdoğan Filistin’i dile getirecek ama ABD arka çıktıkça beklentiler zayıf.
Erdoğan da giderken bahsetti, 22-23 tarihlerinde BM genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından düzenlenen Geleceğin Zirvesi yapılacak.
Veto yetkisine sahip oldukları için aslında her sorunu kilitleme gücüne dahil beş ülke liderinden ikisi zirvede yok. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ve Çin Cumhurbaşkanı Şi Cingpin katılmıyor. Biden zaten ev sahibi. Rishi Sunak geçen yıl katılmamıştı ama yani seçilen İngiltere Başbakanı Keir Starmen katılacakmış. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Kanada’ya giderken onu da aradan çıkaracak, verilen önem ortada.
Özetle BM’nin işlevi ve geleceğine dair beklentiler düşük. Bir süredir ABD, İsrail’, Rusya da Ukrayna konusundaki her adımı tıkıyor; daha önce de aynısını Suriye konusunda yapmıştı. Hoş veto etmeseler ne olacak? Küresel siyasetinde zıtlaşmalar o kadar keskinleşiyor ki BM karar alabilse dahi uygulanma ihtimali yok gibi bir şey.
Cumhurbaşkanı İsrail’le ilişkilerin kopuk olduğu dönemlerde dahi ABD’deki Yahudi çatı kuruluşlarıyla görüşmüş, irtibatı koparmamıştı. Henüz gündeminde böyle bir görüşme de girişim de görünmüyor; olursa büyük bir sürpriz saymak lazım.
Sivil toplumla 21 Eylül akşamı itibarıyla iki program görünüyordu. 22 Eylül’de ABD’deki düşünce kuruluşu temsilcileriyle Türkevi’nde basına kapalı yuvarlak masa toplantısı ve yine basına kapalı olarak, 23 Eylül’de Rockefeller Plaza’da Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesinin (TASC) akşam yemeği. Beklentiler medya bakımından da sadece gidiş dönüş uçağında söylenenlerle sınırlı görünüyor.
Tıpkı Harris ve Trump ile görüşme gibi “Erdoğan para aramaya gidiyor” yorumları da gerçeği tam yansıtmıyor. Evet, orada yatırımcı kuruluşlarla görüşmeler öngörülüyor ama Erdoğan’dan beklentiler Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in görevde kalıp programa devam edeceğini teyitle sınırlı. Zaten BM öncesi Ankara ve İstanbul’da alacakları bilgiyi aldılar, bir tur da BM sonrası gelip “Erken seçim var mı?” diye sorarlar.
Erdoğan’ın BM dönüşü 22-24 Ekim’de Kazan’da yapılacak BRICS Zirvesine katılacağı kesin gibi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 20 Eylül’de SETA’da katıldığı programda BRICS’i kendisi evrim geçirmekte olan ve “siyasi platform olma riski taşıyan bir oluşum olarak tanımlasa da Türkiye’nin “buradaki ekonomik imkânlara” baktığını söyledi.
Siyasi ve ekonomik beklentiler bakımından Türkiye’nin asıl önem verdiği zemin ise G20. 21-25 Kasım tarihlerinde Brezilya’nın Rio de Janerio şehrinde yapılacak zirveye. Bir değişiklik olmazsa Putin’den Biden’a, Şi’den AB Konsey ve komisyon başkanlarına dek pek çok lider katılacak. Erdoğan oraya önem veriyor.
Bir son not: Fidan, aynı SETA toplantısında iki ülkenin adını sistem içinde sistemin değişmesi için özgün siyaset üretebilen ülkeler olarak: Brezilya ve Güney Afrika Cumhuriyeti. İkisici de BRICS üyesi; bana ilginç geldi.
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…