Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesiyle ilgili soruşturma tamamlandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 12 sayfalık iddianamede, amca Salim Güran, anne Yüksel Güran, ağabey Enes Güran ve komşuları Nevzat Bahtiyar hakkında “iştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.
T24’ün ulaştığı iddianamede, Narin’in cansız bedeninin köy muhtarı olan amcası Salim Güran’ın talimatıyla komşuları Nevzat Bahtiyar tarafından dereye atıldığı, ailenin olayı örtbas etmek için organize şekilde hareket ettiği, olay günü tüm şüphelilerin aynı evde oldukları sahte deliller oluşturduğu ve soruşturmayı yanıltmaya çalıştığı bulguları detaylı yer aldı.
Soruşturma dosyasında, Narin’in kaybolduğuna dair ilk resmi ihbarın 21 Ağustos saat 20.43’te yapıldığı ortaya çıktı. İddianamede bu gecikmeye dikkat çekilerek, “Bir ailenin, kamera kayıtlarından açıkça olay günü saat 15.11’de son kez görülen kızlarının kayıp olduğunu kolluk birimlerine saat 20.43’te haber vermesinin izahının olamayacağı” vurgulandı.
Daha da çarpıcı olan detay ise, Narin’in babasının durumdan haberdar edilmemesiydi. İddianamede, “Olay günü şehir dışında olduğu HTS kayıtları ve beyanlarla tespit edilen, hakkında ayrıca soruşturma yürütülen Narin’in babası Arif Güran’a kızının kayıp olduğunun eşi ve çocukları da dahil hiçbir aile ferdi tarafından haber verilmemesi, şahsın kızının kayıp olduğunu komşu köyden bir arkadaşının haber vermesiyle öğrenmesi hususu da hayatın olağan akışına açıkça aykırıdır” ifadeleri yer aldı.
İddianamede, anne Yüksel Güran’ın henüz Narin bulunmadan önce sergilediği davranışlar dikkat çekici bulundu. Savcılık, annenin jandarma personeliyle olan diyaloglarını şöyle aktardı:
“Çalışmaların devam ettiği 2 Eylül’de Narin’in annesi olan Yüksel Güran ile kadın jandarma personeli arasında geçen diyalogda, anneye kızının bulunabilmesi amacıyla verebileceği bilgiler var ise bildirmesinin faydalı olacağı telkini üzerine yapılan gözlemlerde henüz Narin bulunamamış olmasına rağmen kızının öldüğünden adeta emin olduğu, kızının durumuna üzülmekle birlikte oğlu Enes’i koruma çabası içinde olduğu, tedirgin davranışlar sergilediği ve ‘Narin’in bulunmasını istiyorum, oğlum Enes için ne yapabilirim?’ şeklinde söylemlerde bulunduğu tutanak altına alınmıştır.”
İddianamede, ailenin olayı örtbas etmek için sistematik ve organize bir şekilde hareket ettiği detaylı olarak ortaya konuldu.
“Aile organize şekilde yaşanan olaydaki maddi gerçekliği saklamaya çalıştıklarının net bir biçimde anlaşılması karşısında” ifadesiyle başlayan iddianamede, örtbas çabaları şöyle detaylandırıldı:
“Narin’in kaybolduğu saati, ilk görüşmelerinde saat 15.00 olarak söylediği, daha sonraki görüşmelerinde ise 17.00-17.30’a kadar ilerlettiği” belirlendi. Ayrıca aile üyelerinin “Suriyeli vatandaşların yaşadığı bölgede bulduklarını beyan ettikleri bir terlik ile olayın seyrini değiştirmeye çalışmaları” dikkat çekti.
İddianamede özellikle dikkat çeken bir diğer nokta, ailenin yangın çıkarma girişimiydi: “Tavşantepe Mahallesi’nde 24 Ağustos’ta saat 21.00 sıralarında rüzgarsız bir hava olmasına rağmen elektrik tellerinin birbirine temas etmesi neticesinde yangın çıktığı anımsatılan iddianamede, olayın meydana geldiği mahalde Güran ailesine mensup kişilerin olması, hava şartları düşünüldüğünde dış bir müdahale olmaksızın yangın meydana gelmesinin mümkün olmaması sebebiyle yangının arama çalışmalarını etkilemek ve Narin’in bulunmaması amacıyla organize edildiği” değerlendirildi.
Soruşturma sürecinde ailenin teknolojik delilleri de karartmaya çalıştığı tespit edildi: “Ele geçirilen ve incelenen cep telefonlarında olay gününe ait mesaj ve görüşme içeriklerini tümüyle silmiş olmaları” ve “aile üyelerinin neredeyse tamamının olay gününe ait konuşma, mesaj içerikleri ve WhatsApp kayıtlarını silmiş oldukları” belirlendi.
Ayrıca, aile üyelerinin sürekli toplantılar düzenlediği de tespit edildi:
“Tavşantepe Mahallesi’nde kolluk görevlilerince yürütülen devriye faaliyetleri çerçevesinde aile üyelerinin sık sık toplantılar yaptığının belirlendiği” ve “özellikle gece saatlerinde aile üyelerinin bir araya geldikleri” vurgulandı.
Savcılık, bu organize örtbas çabalarının başarısız olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Aile üyelerinin başından itibaren olaydan haberdar oldukları ve ortaya çıkmasını engellemeye yönelik yoğun çaba içerisinde oldukları şüpheye yer vermeyecek biçimde ortaya konulmuştur.”
İddianamede, amca Salim Güran’ın araçta bulunan DNA kanıtlarıyla ilgili çarpıcı tespitler yer aldı:
“Salim Güran’ın aracındaki incelemelerde şoför koltuğunun oturma kısmında sürüntü şeklinde DNA profili ile sağ arka kapı iç kısmında kıl örneğinden elde edilen DNA profillerinin Narin’e ait olduğunun açıkça belirlenmesi durumunun sadece aracın kapılarının açık olması veya tüm çocukların arabaya binmiş olabileceğiyle savunulması mümkün bulunmamıştır.”
Savcılık, bu DNA bulgularının önemini şöyle açıkladı: “Narin’in babası Arif Güran’a ait araç içerisinde yapılan incelemede herhangi bir DNA bulunamadığı, kendi babasına ait araçta dahi DNA bulgusu olmayan Narin’in DNA profilinin şüpheliye ait aracın iki bölümünde de çıkmasının hayatın olağan akışına açıkça aykırı olduğu” değerlendirmesinde bulundu.
İddianamede, şüpheli Nevzat Bahtiyar’ın çarpıcı itiraflarına da yer verildi. Bahtiyar’ın ifadesinde şu detaylar yer aldı:
“Narin’in cesedini Salim Güran bana verdi ve yok etmemi istedi. Karşılığında 200 bin lira para vereceğini aksi takdirde bana ve aileme zarar vermekle beni tehdit etti. Salim beni, ‘Arif’in kızını öldürdüm, sen de bu cesedi alıp yok edeceksin. Yoksa seni ve aileni öldürürüm.’ şeklinde tehdit etti.”
Bahtiyar ayrıca cesedin taşınması ve saklanması sürecini de detaylı şekilde anlattı:
“Dereye yakın bir mesafede aracı park ettim. Araçtan inerek çuvalın içerisinde bulunan Narin’i koltuk altıma alarak dereye doğru hızlı bir şekilde yürüdüm. Cesedi yerleştirirken kesinlikle ceset üzerinde herhangi bir kesici ve delici alet yaralaması, bir kan izi ya da vücut bütünlüğünü bozacak herhangi bir yaralama görmedim. Sadece Narin’in sağ kulağının arkasında boyun bölgesinde ip izine benzer bir kızarıklık gördüm.”
İddianamede, Enes Güran’ın cezaevindeki görüşmelerinden çarpıcı detaylar da yer aldı:
“Enes’in küçük kardeşi ile arasında geçen telefon görüşmesi esnasında, ‘abican kimseyle konuşma kendine dikkat et’ şeklinde beyanda bulunduğu, ağabeyi Baran Güran ile yaptığı görüşmede de birkaç kez adli tıp raporunu kastederek, ‘Rapor geldi mi?’ şeklinde sorduğu, bir görüşmesinde de ‘Narin benim diş fırçamı kullanmıştı, bir şey çıkar mı?’ diye ağabeyine sorduğu hususları tespit edilmiştir.”
Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun hazırladığı nihai raporda, Narin’in ölüm nedeni kesin olarak belirlendi:
“Çocuğun ölümü 21 Ağustos’ta meydana gelmiştir. Çocuğun ağız burun kapanması ve boyuna yönelik basıya bağlı oksijensiz bırakılması dışında başkaca bir travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, çocuğun ölümünün ‘Ağız burun kapanması ve boyuna bası sonucu oksijensiz bırakılmasına bağlı meydana gelmiş olduğu’ hususu oy birliğiyle mütalaa edilmiştir.”
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, iddianamenin sonuç bölümünde şu değerlendirmeyi yaptı:
“Tüm şüphelilerin ikamette bulunduğunun net bir biçimde ortaya konulması karşısında zaman ve mekan birliği içerisinde olan şüphelilerin fikir ve eylem birlikteliği içerisinde iştirak iradesiyle hareket ederek, öldürme eylemi üzerinde ortak hakimiyet kurarak belirlenemeyen bir sebep ve saikle Narin Güran’ı boğmak suretiyle öldürdükleri ve üzerlerine atılı suçu müşterek fail olarak işledikleri hususunda yeterli şüphenin oluştuğu kanaatine varılmıştır.”
Savcılık, dört şüpheli hakkında “iştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etti ve şüphelilerin “gerçekleştirdikleri eylemin niteliği, olayın oluş biçimi, eylem esnasında ve sonrasında tutum ile davranışları dikkate alınarak” TCK’nin 62. maddesindeki iyi hal indiriminin uygulanmamasını istedi.
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…