Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara yılbaşı kutlamaktan koruduk ve geleceğe artık umutla bakabiliriz. 16 Aralıkta İl ve İlçe Müdürlüklerine gönderilen yazıda, “kültürel değerlere” aykırı olduğu nedeniyle paylaşım ve faaliyet yapılmaması istenen kutlamaların arasına yılbaşı da eklenmiş durumda.
Listede Noel gibi Hristiyan dini ve Cadılar Bayramı gibi Amerikan kültürel kutlamaların yanına yılbaşının eklenmesi aslında artık alışık olduğumuz bir taktik: ortaya karışık bir liste atıp karşı çıkanları da o listeden farklı unsurlarla geri püskürt.
Bir takvim yılının sona erip yenisinin başlamasını Türkiye’de çok uzun yıllardır farklı kesimler farklı şekillerde isterlerse kutluyorlar. 20-30 yıl önce yılbaşı hakkındaki tartışma TRT’de yılbaşı kutlamasında dansöz olup olmayacağı iken bu sene TRT ve yılbaşının bir araya gelmeyeceği kesin. İşin matrak kısmı da özel televizyonların yılbaşı kutlamalarını zamanında abartıp meşhur bal reklamında dedikleri gibi bir dansöz değil, iki dansöz değil, neredeyse bir gece de on dansöz oynatarak her işte olduğu gibi bir uçtan diğerine savrulmamızı tamamlamalarıydı.
Neyse, yılbaşı üzerine yeni yıla kadar konuşabiliriz, o yüzden tarihe TRT’ye çıkan ilk dansöz gibi enteresan bir ünvanla geçen Nesrin Topkapı‘ya uzun ömürler ve sağlık dileyerek konumuza dönelim: Türkiye’nin geleceği ve gençler.
Antik çağlardan beri gelecek hep bir merak konusu olmuştur. İnsanlık, kahinlere, yıldızlara, falcılara ve astrolojiye başvurarak, geleceğin gizemlerini çözmeye çalışmıştır. Eski Yunan’da Delfi kâhinlerinden, Osmanlı’daki müneccimlere kadar kültürel hayatın önemli bir parçası olan bu “gelecek okuma” çabaları, günümüzde bambaşka bir form almıştır. Eskiden evdeki Kur’an-ı Kerim’in arkasına çocukların doğduğu mevsim not düşülürken, bugün anneler tam doğum saatini öğrenmek için sıkça aranıyor. Astroloji, burçlar ve yıldız haritaları artık sadece gazetelerdeki “Yay burçları bugün limon yemesin” gibi basit tavsiyelerle sınırlı değil. Ay düğümleri ve yıldız haritaları üzerinden yapılan derin analizlerle, geleceğin karmaşıklığını çözmeye çalışan yeni bir spiritüalizm ortaya çıkmış durumda.
Peki neden bu kadar meraklıyız? Belki de bu, insanın bilinmeze karşı duyduğu derin korkudan kaynaklanıyor. Gelecek hakkında bilgi sahibi olmak, bir anlamda bu korkuyu kontrol altına almak demek. Ancak, Kuran-ı Kerim’de fal bakmanın yasaklanması gibi, bu tür girişimlerin etik ve dini boyutları da tartışmalıdır. Fakat mesele burada bitmiyor. İnsanların geleceği görme isteği, bilimsel ve rasyonel yöntemlerle farklı bir boyuta taşındı.
Geleceği tahmin etmek, çoğu zaman geleceği görmekle karıştırılır. Ancak bilimsel anlamda gelecek tahmini, geçmiş ve bugünü iyi okumaktan ibarettir. Bu süreç, hava tahmini yapmaya benzer: Meteorologlar, bugünkü hava haritalarına ve geçmiş verilere dayanarak yarın yağmur ya da kar olasılığı hakkında tahmin yürütür. Ellerindeki veriler ne kadar kapsamlı ve doğruysa, tahminleri de o kadar isabetli olur. Dolayısıyla, “gelecek okuma” dediğimiz şey, aslında geçmişin ve bugünün derinlemesine analiz edilmesinden başka bir şey değildir.
Son üç yıldır yürüttüğümüz projelerde bu yaklaşımı uyguluyoruz. “Sinyal tarama” olarak adlandırdığımız yöntemle, sosyal, ekonomik, teknolojik ve kültürel alanlarda gözlemlenebilen ufak ama anlamlı değişimleri topluyor ve analiz ediyoruz. Bu sinyaller, gelecekteki büyük dönüşümlerin habercisidir. Örneğin, gençlerin dijital platformları kullanma biçimleri ya da çevresel sürdürülebilirlik konusundaki bireysel tepkileri, toplumsal değişimlere dair güçlü ipuçları sunar. Ancak bu ipuçlarını fark etmek kadar, onları doğru yorumlamak da önemlidir. Yüzeysel değerlendirmeler, bu sinyallerin potansiyelini görmezden gelerek önemli fırsatları kaçırmamıza neden olabilir.
Polonyalı sosyolog Zygmunt Bauman, “Retrotopya” kavramıyla geçmişe saplanma eğilimimizi ele alır. Geleceğe ilerlemek yerine, geçmişin görkemli ve idealize edilmiş bir versiyonuna dönme çabası, bireylerin ve toplumların sıkça düştüğü bir tuzaktır. ABD’nin “Make America Great Again” sloganı, bu zihniyetin tipik bir yansımasıdır. Geçmişi romantize etmek, gerçeklikten kopmayı ve geleceği planlama becerimizi yitirmeyi beraberinde getirir. Bauman’ın “geri geri yürümek” metaforu, bu noktada anlam kazanır: Gelecek hakkında konuşurken bile, çoğu zaman sadece geçmişi ve bugünü görürüz.
Oysa geçmişe saplanmak yerine, geçmişten ders almak ve bugünü doğru değerlendirmek gerekir. Geçmişin hatalarını anlamadan ve bugünkü fırsatları kullanmadan, anlamlı bir gelecek tasavvuru oluşturmak mümkün değildir.
Research Istanbul ekibi (İstanbul Ekonomi Araştırma) olarak gerçekleştirdiğimiz nicel ve nitel araştırmalar, gençliğin bugünkü dinamiklerini anlamamız ve geleceğe dair senaryolar oluşturmamız açısından kritik bir rol oynuyor. Bu araştırmalar sayesinde, sadece Türkiye’de değil, küresel ölçekte gençlik meselelerini daha derinlemesine kavrayabiliyoruz. Gelecek hakkında yazdığımız her analizde bu bulgulara dayanarak, sinyalleri okuyup anlamlandırmayı ve geleceği daha iyi öngörmeyi etmeyi hedefliyoruz.
Sinyaller, sadece birer “tahmin unsuru” değildir; aynı zamanda harekete geçme çağrılarıdır. Bugün fark edilmeyen bir sinyal, yarının en büyük değişiminin öncüsü olabilir. Örneğin, gençlerin dijital dünyada daha fazla vakit geçirmesi, yalnızca “telefon bağımlılığı” olarak değerlendirilirse, bu durumun eğitimden istihdama kadar birçok alandaki etkisi göz ardı edilir. Oysa bu sinyal, gençlerle etkili iletişim kurmak ve onları topluma daha iyi entegre etmek için büyük fırsatlar sunar.
Bugünü anlamadan yarını tahmin edemeyiz. Bu süreç, Bauman’ın işaret ettiği gibi, geçmişle yüzleşerek ileriye doğru bir adım atmayı gerektirir. Geçmişten ders almak, bugünü anlamlandırmak ve geleceğe yönelik akıllıca planlar yapmak, elimizdeki en güçlü araçtır.
Gelecek, geçmişin bir tekrarı değil, bugünün akıllıca yönetilmiş bir devamıdır. Geleceği inşa etmek için elimizdeki verileri ve sinyalleri doğru okumalı, geçmişin hatalarından ders çıkarmalı ve bugünün fırsatlarını en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Sonuç olarak, gelecek görmek değil, onu yaratmak önemlidir.
Geleceğe dair bir yolculuk yapmak isteyenler için, geçmişten başlamak önemli. Yetkin Report’ta gençlik ve toplum üzerine yayımladığımız önceki makalelere göz atmanızı öneririz. Geçmişte neler yazdığımızı öğrenmek, gelecekte neler yazacağımızı anlamanın ilk adımıdır. Çünkü geleceğe bakmak, her zaman geçmişi anlamakla başlar.
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Türkiye, Türkiye’den büyüktür” dedirten Suriye gündeminde kaynayıp gitmemesi gereken iki endişe kaynağından söz…
Yargıtay’ın 2016’da Atatürk Havalimanını basarak 45 kişiyi öldüren, 236 kişiyi yaralayan DEAŞ (IŞİD) üyesi 7…