Siyaset

Öcalan’ın Bahçeli ve Erdoğan’ı selamladığı mesajında iki önemli cümle

MHP lideri Bahçeli’nin önerisiyle DEM Partili Buldan ve Önder’in 28 Aralık’taki görüşmeleri üzerine yapılan açıklamada Öcalan’ın dikkat çeken mesajları var. Öcalan 1999’da İmralı Adası’ndaki yargılanması sırasında görülüyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim TBMM açılışında DEM Partililerin elini sıkarak başlattığı Öcalan Açılımının ilk somut sonucu 28 Aralık’ta alındı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın onayıyla verdiği izin sonucu DEM Parti’nin iki ağır topu, Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, İmralı Adası Cezaevinde PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın ziyaretine gidip -bildirildiğine göre üç saat kadar görüştüler.
Aynı gün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin Suriye sınır bölgesinde YPG ya da PKK ile bağlantılı hiçbir silahlı güç görmek istemediği siyasetinde bir değişiklik olmadığını telefonda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a tekrarlıyordu.
Bir süredir beklenen DEM-Öcalan görüşme izninin tam da CHP’nin Ankara’da asgari ücreti protesto mitingi yaptığı güne denk gelmesi gibi bu telefon görüşmesinin zamanlaması da tesadüf olabilir elbette; siyasette nadir de olsa böyle tesadüfler vakidir.
Biz mesajın içeriğine yoğunlaşalım.

Öcalan’ın PKK’ya çağrısı ne?

Aynı zamanda TBMM Başkanvekili görevi de bulunan Önder ve Buldan görüşme izlenimleriyle Öcalan’ın “düşünceleri ve yaklaşımının genel çerçevesini” 29 Aralık’ta DEM Parti’nin kurumsal kimliği altında, (bu bağlantıdan tamamını okuyabileceğiniz)  yazılı bir açıklamayla kamuoyuyla paylaştı.
Açıklamanın hemen ilk paragrafında, PKK’nın özellikle Avrupa kolunun propaganda çalışmalarında sıkça kullandığı bir konuya yanıt veriliyor: Öcalan’ın “sağlığı iyi, morali oldukça yüksek”. Zaten Öcalan’ın mesajı bu defa doğrudan PKK’yı hedef alıyor; afaki bir “silahlar sussun” mesajı diye yorumlanmamalı. Hükümet DEM heyetine PKK’ya silah bırakma çağrısı yapma çağrısında bulunması amacıyla izin verdi.
Burada mesajdaki iki önemli cümleden ilkine geliyoruz.
Öcalan’ın ilettiği mesajda resmî kaynaklarca şimdilik “olumlu” karşılanan en önemli ifade “pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım” ifadesi.

PKK silah bırakır mı?

İkincisine birazdan geleceğim ama bu çağrının öncesinde Buldan-Önder ikilisinin, kurumsal olarak DEM Parti’nin Öcalan ile görüşmelerini “gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaştıktan” sonra yapacağını söylemesini bir formalite olarak okumak daha doğru; İsmi anılmasa da “muhalefet” denerek CHP’nin de ima edildiğini düşünebiliriz.
Ama karar az-çok verilmiş görünüyor: AK Parti ve müttefiki MHP’nin “silahlar gömülsün” çağrısını beklediği ortada. Önemli olan Kandil ve Brüksel’deki PKK-KCK yöneticilerinin bu çağrıya uyup uymayacağı.
Bu bizi tam olarak 21 Mart 2015 tarihinde kaldığımız yere götürüyor. Ankara, Öcalan’ın Diyarbakır’daki 2015 Nevruz kutlamalarında okunacak mesajından da bunu bekliyordu ama onun yerine -DEM’in öncülü- HDP eş-başkanı Selahattin Demirtaş’ın 17 Mart’taki “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışı gelmişti. Erdoğan açısından “çözüm sürecini” fiilen bitiren bu sözler, Kobani Davası açılmamış olsaydı da Demirtaş’ın -tıpkı Gezi Davası ve Osman Kavala gibi- halen hapiste tutulmasının gayrı resmî gerekçesi  oldu. Öcalan ile HDP’nin son kurumsal teması da o mesaj gelmeyince 5 Nisan 2015’te yapılmıştı. 7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti Meclis çoğunluğunu yitirince Bahçeli’nin yeniden seçim istemesi ve bütün siyasi atmosferi değiştirmesini hatırlıyoruz zaten.

Gelelim ikinci cümleye

Öcalan’ın -aktarıldığı kadarıyla- mesajındaki ikinci önemli cümle, aslında metinde bir önce yer alması bakımından da Öcalan’dan PKK’ya “silahlı mücadeleyi bırakma” çağrısına PKK’nın olumlu yanıt verip vereceğine teminat vermek ister gibi.
Bahçeli’nin 22 Ekim’deki “Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun” çıkışından hemen sonra yeğeni Ömer Öcalan’ın İmarlıya gidişine izin verilmesi, DEM milletvekili olmasına rağmen “akraba ziyareti” sınıfındaydı. Buldan-Önder ziyareti 5 Nisan 2015’ten bu yana parti kurumsal yapısıyla ilk ziyarettir. Cümle şu:
• “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.”
İşte bundan sonraki gelişmelere göre beklenip görülmesi gereken bu “ehil ve kararlılığa sahip olup olmayacağı sorusu: Öcalan’ın kurduğu örgüte 25 yıl hapiste kaldıktan sonra hâlâ sözünü dinletebilecek mi?

Öcalan’dan “dış güçler” şikayeti

Öcalan mesajında “Gazze ve Suriye’de yaşanan hadiselere” atıf yapıp sürecin “dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirmesinden söz etmesi, akla Kandil’in YPG ve IŞİD (DEAŞ) ile mücadele üzerinden ABD’nin Irak-Suriye coğrafyasındaki vekil gücü olarak algılanmasını kast ettiğini getiriyor. Öcalan acaba Kandil’e artık ABD gölgesinden çıkması talimatı mı veriyor, öyleyse de yaptırabilir mi?
Bu çerçevede PKK’nın Suriye kolu PYD’ye ABD özel Kuvvetleri tarafından kurdurulan SDG’nin başındaki Mazlum Abdi Şahin’in Şark ül-Avsat gazetesine verdiği mülakatta söylediklerinin de Ankara’da dikkatle not edildiğini kayda geçmek lazım. SDG, Türkiye destekli SMO güçlerinin, ya da doğrudan Türk ordusunun Kobani’ye (Ayn el-Arab) girmesini önlemek için bölgenin “askerden arındırılmasını” ve Türkiye sınırını HTŞ önderliğinde kurulan yeni Suriye ordusuna devretmeye hazır olduklarını öne sürüyor.
Aynı gün Fidan’ın Blinken’a verdiği YPG mesajını yazının başında hatırlatmıştım; Ankara bu beyanların kandırmaca taktiği olmadığını somut adımlarda görmek istiyor.

“Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan”

Biraz da Kremlinoloji yapalım.
Malum, yıkılmış Sovyetlerin kapalı siyaset ve toplum yapısında, küçük işaretlerden büyük anlamlar çıkarma sanatı. Çoğu zaman tutmamıştır, çünkü manipülasyona açıktır. Yine de deneyelim.
Eğer bir kalem sürçmesi değilse, Öcalan’ın DEM sitesinde yayınlanan mesajında, az önce aktardığım cümle “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği” ifadesiyle başlıyor.
“Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli” şeklinde, yani devlet protokolü sırasıyla değil, “Sayın Bahçeli” önceliğiyle.
Ne kadar sürer bilinmez ama Bahçeli’nin ilk adımı atmasıyla başlayan MHP-DEM flörtünün devam ettiğini mi gösteriyor acaba bu ifade, eğer bir kalem sürçmesi değilse? Yakında Meclis çatısı altında hiç tahmin etmeyeceğimiz birilerinin ağzından “Bebek katili” yerine “Sayın Öcalan” hitabı duyarsak, şahsen şaşırmayacağım artık.
Bu da 2025’te iç politikada yeni dalgalanmalara işaret ediyor. Yoksa DEM sitesinde yayınlanan metnin sonundaki “Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devri” temennisine katılmamak mümkün değil elbette.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

İstanbul’da on binlerce kişinin katılımıyla “Büyük Filistin Yürüyüşü”

Milli İrade Platformu öncülüğünde 400'e yakın sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenen Büyük Filistin Yürüyüşü'nde binlerce…

3 saat ago

Cam tavan hala sağlam: kadın diplomatların önünde görünmez duvar

Çankaya Üniversitesi'nin düzenlediği "Diplomaside Kadınlar Neden Vazgeçilmezdir" başlıklı çalıştayda ortaya çıkan sonuçlar, Türkiye'de diplomaside kadın…

5 saat ago

2024’te iç ve dış politikada yılın olayı, yılın kişisi

2024’te iç ve dış politikada yılın olayı ve yılın kişisini belirlerken zor olan ölçütü belirlemek,…

1 gün ago

2025 de emekli ve çalışanları vuracak

Asgari ücretin belirlenmesinin ardından ekonomik göstergeler 2025 yılında gelir dağılımı ve yaşam koşullarındaki kötüleşmenin devam…

1 gün ago

Yargıya güven ve yargının 2024 yılı performansı

Benzer Avrupa Birliği (AB) üyeleri ile karşılaştırıldığında halkın yargıya güveninde Türkiye yüzde 33 oranı ile…

1 gün ago

Yeni Kürt sorunu çözüm süreci neden bu kez sonuç verebilir?

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM Partiyle tokalaşmasıyla başlayan, 28 Aralık’ta DEM ağır toplarından…

2 gün ago