Demokrasilerde bilinçli ve doğru seçim yapabilmenin temel koşulu, vatandaşların bilgiye özgürce ulaşabilmesidir. Bu da ancak basın özgürlüğü ve bilgilenme hakkının güvence altına alınmasıyla mümkündür. Bilgili ve bilinçli bir toplum yaratmak, yalnızca gazetecilerin sorumluluğu değil, aynı zamanda siyasi aktörlerin ve sivil toplumun ortak çabasıyla mümkün olabilir. Ancak basın özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda, bireylerin demokratik haklarını tam anlamıyla kullanması ve toplumun sağlıklı bir şekilde gelişmesi engellenir.
2024 yılı, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğüne yönelik baskıların arttığı bir yıl olarak tarihe geçti. Hükümet, dezenformasyon yasası ve terörle mücadele mevzuatı gibi düzenlemelerle gazetecilerin ve bireylerin bilgiye erişim hakkını ciddi şekilde sınırlarken, bu baskılar demokrasinin temel taşlarından biri olan ifade özgürlüğünü tehdit etti. Öte yandan, muhalefet partileri, bu kısıtlamalara karşı yeterince güçlü, proaktif ve stratejik bir duruş sergileyemedi. Kamuoyunu mobilize etmekte ve somut alternatif politikalar geliştirmekte yetersiz kalan muhalefet, bu alandaki liderliği büyük ölçüde gazetecilik meslek örgütlerine ve sivil topluma bıraktı.
Gazetecilik meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları, bu süreçte bilgiye erişim ve ifade özgürlüğü mücadelesinde kritik bir rol oynadı. Sahanın gerçek ihtiyaçlarını birebir gözlemleyen ve uluslararası dayanışmayı güçlendiren bu kuruluşlar, halkın haber alma hakkını savunmada en önemli aktörler oldu. Bu tablo, demokrasinin geleceği için ifade özgürlüğünün yalnızca bir hak değil, aynı zamanda bir sorumluluk olduğunu bir kez daha hatırlattı.
2024 yılı, gazetecilik meslek örgütleri ve insan hakları savunucularının, ifade özgürlüğü mücadelesinde kritik bir rol oynadığı bir yıl oldu. Özellikle Gazeteciler Cemiyeti öncülüğünde gelişen Medya Dayanışma Grubu çalışmalarıyla 12 basın çalışanları örgütlerinin imzasıyla yayınlanan Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu, sivil toplumun mesleki sorunlara dair somut çözüm önerileri sunduğu en güçlü örneklerden biriydi.
Sivil toplum kuruluşları, gazetecilerin sahada karşılaştığı sorunları birebir gözlemleyerek ihtiyaçlara yönelik çözüm odaklı politikalar geliştirdi. Bu öneriler, maalesef, muhalefet partileri tarafından yeterince sahiplenilmedi.
Sivil toplum kuruluşları, uluslararası basın özgürlüğü örgütleriyle iş birliği yaparak dezenformasyon yasası, etki casusluğu yasa tasarısı ve terörle mücadele mevzuatındaki sorunlara uluslararası alanda dikkat çekti. Bu dayanışma, ifade özgürlüğü mücadelesine küresel bir boyut kazandırdı.
Muhalefet partileri, hükümetin ifade özgürlüğünü kısıtlayan politikalarına karşı çoğunlukla tepkisel bir yaklaşım sergiledi. Bu tutum, yalnızca mevcut sorunlara dikkat çekmekle sınırlı kaldı ve uzun vadeli bir strateji oluşturulamadı.
Yetersiz Alternatif Politikalar: Muhalefet, dezenformasyon yasasının veya etki casusluğu yasa tasarısının yerine geçebilecek somut alternatif düzenlemeler geliştiremedi.
Terörle mücadele mevzuatındaki geniş ve belirsiz tanımların reforme edilmesi gerektiğini sıkça dile getirse de, bu konuda hiçbir muhalefet partisinden detaylı bir eylem planı seslendirilmedi, TBMM’ye sunulmadı.
Sivil Toplumla Zayıf Koordinasyon: Meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının hazırladığı raporlar ve öneriler, muhalefetin politikalarına entegre edilemedi.
Sivil toplumla daha güçlü bir iş birliği yapılmadığı için, sahadaki gerçek sorunlara dair muhalefetin yaklaşımı zayıf kaldı.
Muhalefet, yalnızca hükümetin politikalarına tepki vermekle sınırlı bir tutum yerine, stratejik ve proaktif bir yaklaşımla çözüm önerileri sunmalıdır. Bu çerçevede uzun vadeli politika geliştirme çalışmalarına odaklanılmalıdır. Mesela, dezenformasyon yasasının yerine geçebilecek, ifade özgürlüğünü koruyacak bir yasa taslağı hazırlanmalı ve kamuoyuna sunulmalıdır. Aynı şekilde, etki casusluğu yasa tasarısına karşı çıkmakla yetinilmeyip, sivil toplum ve uluslararası iş birliklerini destekleyecek alternatif bir düzenleme önerilmelidir.
İfade özgürlüğü, demokrasi ve insan hakları ekseninde daha net bir duruş sergilenmelidir.
Sivil toplum kuruluşları, ifade özgürlüğü mücadelesinin en güçlü savunucuları olmuştur. Muhalefet, bu kuruluşlarla daha yakın iş birliği yaparak politikalarını güçlendirebilir. Özellikle ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’nin demokrasi ve insan hakları çerçevesinde sivil toplum kuruluşlarıyla, medya çalışanları örgütleriyle, sendikalarla daha yoğun işbirliğine girmeli; ortak kampanyalar düzenleyerek kamuoyunun Türk demokrasisinin yaşamsal önemde konularına ilgi ve desteği artırabilir.
Ayrıca, yapılacak saha çalışmalarından elde edilen veriler, muhalefetin politika geliştirme sürecine entegre edilmelidir.
Muhalefet, uluslararası insan hakları örgütleri, basın özgürlüğü kuruluşları ve Avrupa Birliği gibi aktörlerle daha yakın bir ilişki kurmalıdır.
Türkiye’de ifade özgürlüğüne yönelik tehditleri uluslararası platformlarda gündeme taşıyarak küresel destek sağlanabilir.
Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler ile kurulan ve geliştirilen ilişkiler, ifade özgürlüğü mücadelesinde Türkiye’nin yalnız olmadığını gösterecek ve hükümete yönelik baskıyı artıracak, daralan ifade ve basın özgürlüğü alanında rahatlama yanında etki casusluğu gibi otokratik ülkeler benzeri tasarıların gündeme gelmesini engelleyebilecektir.
Sivil toplum kuruluşları, özellikle basın sektörü sendika ve cemiyetleri 2024 yılında ifade özgürlüğü mücadelesinde kritik görevler üstlendi.
Meslek örgütleri, dezenformasyon yasası ve terörle mücadele mevzuatı kapsamında yargılanan gazetecilere hukuki destek sağladı.
Gazetecilere yönelik dayanışma kampanyaları ve mesleki eğitim programları düzenlendi.
Toplumun ifade özgürlüğü hakkındaki farkındalığını artırmak için raporlar yayımlandı ve medya aracılığıyla bilgilendirme çalışmaları yapıldı.
Bu çalışmalara ve özellikle Medya Dayanışma Grubu çerçevesinde medya çalışanları örgütlerinin dayanışmasına önem devam ettirilmelidir.
2025 yılına girerken, muhalefet partilerinin ifade ve basın özgürlüğü mücadelesinde daha etkin bir rol oynaması gerekmektedir. Aşağıdaki adımlar, muhalefetin güçlenmesine ve daha etkili bir politika geliştirmesine katkı sağlayabilir:
1. Proaktif ve Alternatif Politikalar Geliştirme:
• Mevcut yasaların yerine geçebilecek somut yasa önerileri hazırlanmalıdır.
• Özellikle terörle mücadele mevzuatında reform yapmayı hedefleyen kapsamlı bir eylem planı oluşturulmalıdır.
2. Sivil Toplumla Koordinasyonun Artırılması:
• Meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının önerileri, muhalefetin politikalarına entegre edilmelidir.
• Ortak eğitim programları ve kampanyalar düzenlenerek kamuoyu desteği artırılmalıdır.
3. Uluslararası Destek Sağlama:
• Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve uluslararası basın örgütleriyle iş birliği yapılmalıdır.
• Türkiye’nin ifade özgürlüğü mücadelesi, uluslararası platformlarda daha güçlü bir şekilde gündeme getirilmelidir.
4. Bağımsız Medyanın Desteklenmesi:
• Bağımsız medya kuruluşlarına yönelik ekonomik destek mekanizmaları önerilmeli ve medya çalışanlarının haklarını iyileştirecek düzenlemeler yapılmalıdır. En azından muhalefet yönetimindeki belediyelerde yerel medyaya yönelik destek ve özellikle Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya gibi büyük şehirlerde serbest gazetecilik çalışmalarına önem ve destek sağlanmalıdır.
Açıkca söylemek gerekirse, 2024 yılı, ifade ve basın özgürlüğü mücadelesinde sivil toplumun öncü, muhalefetin ise daha geride kaldığı bir yıl olarak tarihe geçti. Ancak, 2025 yılı, muhalefet için bu durumu tersine çevirme ve daha etkin bir liderlik sergileme fırsatını sunmaktadır. Sivil toplumun sahadaki deneyimleri, gazetecilerin talepleri ve uluslararası dayanışma, muhalefet için güçlü bir temel oluşturabilir.
İfade özgürlüğü mücadelesi, yalnızca gazetecilerin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğudur. Muhalefet, bu mücadelede daha kararlı ve etkin bir duruş sergilemelidir.
Toplum Çalışmaları Enstitüsü'nün 1.500 kişiyle gerçekleştirdiği son araştırma, Türkiye'de seçmenin yüzde 62,9'unun ülkenin "kötü" ve…
IŞİD (DEAŞ), El Kaide, İslami Cihad gibi örgütler kanlı yılbaşı saldırılarını genellikle Türkiye, Pakistan, Endonezya…
Feodalite, Orta Çağ döneminde kilisenin de baskıyla Avrupa’daki toprak sahiplerinin kendi arazileri üzerinde yaşayan insanlar…
Milli İrade Platformu öncülüğünde 400'e yakın sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenen Büyük Filistin Yürüyüşü'nde binlerce…
Çankaya Üniversitesi'nin düzenlediği "Diplomaside Kadınlar Neden Vazgeçilmezdir" başlıklı çalıştayda ortaya çıkan sonuçlar, Türkiye'de diplomaside kadın…
2024’te iç ve dış politikada yılın olayı ve yılın kişisini belirlerken zor olan ölçütü belirlemek,…