Siyaset

İsrail’in ABD’ye dağıttırmadığı yalnız İran kalmışken Türkiye’nin durumu

Trump’ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Witkoff (solda) ile İran Dışişleri Bakanı Arakçi’nin, Umman’ın arabuluculuğunda dolaylı temasını devam edecek olması, sabırsızlanan İsrail’i rahatsız ediyor. İsrail’in hasımlarını ABD’ye dağıttırme stratejisinde yalnız İran kaldı. Türkiye de İran etkisine karşı ama savaş da istemiyor.

İsrail’in dış istihbarat örgütü Mossad’ın değişik Avrupa ülkelerinde uykuya yatırılmış 6 tetikçisi iki gün önceden uyandırılıp Tunus’a gönderilmişti. Bir gün önce İsrail donanmasına ait biri denizaltı olmak üzere iki gemi ve sivil yük gemisi olarak kamufle edikmiş bir helikopter gemisi da Tunus açıklarında konuşlanmıştı.
O gece Tunus’ta ıssız bir kumsala kauçuk botlarla sızdılar. Shayatet-13 deniz komandolarının başında, ileride Hamas’ın 7 Ekim saldırısı üzerine Gazze’yi yok etme harekâtını başlatan Savunma Bakanı olacak Yoav Galant vardı. 16 Nisan 1988 sabahı komandolar ve suikast timinin ortak operasyonu başladı.
Hedef Ebu Cihad kod adlı, Filistin Kurtuluş Örgütünün (FKÖ) belkemiğini oluşturan El Fetih’in kurucularından Merkez Komitesi üyesi ve askeri kanadın başındaki Halil el Vezir idi. İsrail’in ölüm listesindeydi; bir yıl önceki Filistin intifadasından sorumlu tutuyorlardı.
Komandoların desteğindeki suikast timi ellerindeki 9 mm Uzi otomatik tabancalarla Ebu Cihad’ın, iki yıl saklanarak örgütü yönettiği evde öldürüp deniz yoluyla ülkelerine döndüler.
Şimdi bunu neden mi anlatıyorum? Açıklamaya çalışayım.

İsrail’in uzun soluklu planı

Halil el Vezir suikastı, Yaser Arafat liderliğindeki El Fetih için de FKÖ için de sonun başlangıcı oldu. Aynı yıl, bir süre önce kurulmuş olan siyasi İslamcı HAMAS hareketinin yükselişi, Filistin kurtuluş hareketinin bölünmesi başladı.
İsrail’in Tunus operasyonu döneminde Ortadoğu’da İsrail’e karşı birlik içinde olan ülkeleri, mağripten maşrıka doğru sayalım: Fas, Cezayir, Tunus, Libya, (Camp David anlaşmasına rağmen) Mısır, Ürdün, Lübnan, Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Kuveyt, İran. 1990’larda Orta Doğu’da İsrail’e düşmanlık gütmeyen tek ülke Türkiye idi ve bu nedenle başta Arap ülkeleri olmak üzere İslâm ülkelerince kınanıyordu.
Bugün Ortadoğu’da İran dışında İsrail’e düşmanlık güden, ya da (Irak ve Suriye örneklerinde görüldüğü üzere) gütme takati tükenmemiş olan, İran dışında tek ülke kalmamıştır.
Dün, 12 Nisan’da Antalya Diplomasi Forumunda (ADF) konuşan ABD’li iktisatçı Jeffrey Sachs ABD’nin 2000’lerin başındaki “5 yılda 7 ülke” planını hatırlattı.

İsrail’in acelesi

Sachs’ın söz ettiği, ABD’li NATO Başkomutanlarından Orgeneral Wesley Clark’ın 2001’de, El Kaide’nin 11 Eylül saldırıları ardından açıkladığı plandır. İlk kez Newsweek tarafından açığa çıkarılan plana göre, işe Irak’la başlanacaktı. Listede Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan ve İran vardı.
Geldiğimiz aşamada Libya, Somali ve Suriye’de kanlı iç savaşlar ardından -Türkiye’nin de belli bir etkinliği bulunan- yönetim değişiklerinin olduğu, Irak’ın 2003 ABD işgali ardından hala kendisine gelmeye çalıştığı Lübnan ve Sudan’ın ise istikrarsızlıkların esiri olduğu bir görünüm var.
İsrail’in özellikle de Irak, Suriye ve Libya kendisini toparlayamadan ABD’yi İran’a saldırtma peşinde olduğu görülebiliyor.
Yeni dünya düzeni kurulmadan, karambolden yararlanmak istiyor. Sachs ADF’deki Suriye oturumunda, ABD desteği olmaksızın İsrail’in bir gün dahi savaşamayacağını öne sürmesi aslında çoğunluk görüşüdür.

Trump, Netanyahu, Erdoğan ve İran

İsrail’in şimdilerde bu yüzden ABD’deki Donald Trump yönetimini İran’la müzakere değil mücadele etmeye, açıkçası savaşmaya zorladığı görülmektedir. Oysa Trump, savaşmadan, ama savaş tehdidiyle İran’ı nükleer silah edinmekten caydıracağı kanısında. Bu İsrail’in işine gelmiyor.
Trump’ın Ortadoğu özel Temsilcisi Steve Witkoff ile İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi arasında 12 nisanda Umman’ın arabuluculuğunda yapılan görüşmelerin devam edeceği açıklandı. Netanyahu bir yandan Filistinlileri binlerce yıllık vatanları Gazze’den silah zoruyla sürüp Trump yönetimine “denize nasır gayrimenkul” projesi olarak peşkeş çekmeye çalışırken, diğer yandan Türkiye’nin Suriye’de artan etkisiyle didişiyor.
Türkiye ve İsrail’in Azerbaycan’ın arabuluculuğunda ile Suriye’de -daha önce Rusya ile benzeri var olan- çatışmasızlık sınırları üzerine konuşması, muhtemelen ABD arabuluculuğunda İsrail ile Türkiye’nin bölgesel çatışmasızlık görüşmelerine giriş taksimi olarak görülebilir.
Türkiye’de İran’ın Suriye ve Lübnan’daki etkisinin geri gelmesini, Irak’taki gücünü artırmasına karşı ama bunun çatışmaya dökülmesine de karşı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bunu görüştüklerinde Trump’a iyi anlatabilirse ne âlâ, aksi halde bölgedeki sıkıntı artar.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

Önder’in durumu ağırlaşırken Buldan’dan duygusal “Haydi uyan” mesajı

Doktorlar 15 Nisan gecesi kalp krizi geçirerek tedavi altına alınan DEM Partili TBMM Başkanvekili Sırrı…

19 dakika ago

Avrupa toplantısında son nefesini veren filozof

Alexandre Kojève belgeseli, 4 Haziran 1968’de Brüksel’de katıldığı Ortak Pazar toplantısının ses kaydı ile başlıyor.…

3 saat ago

PKK fesih kongresi toplamadı, Rojava’da Kürt birliği kongresi toplandı

Ankara’da sabırsızlık artıyor, sinirler geriliyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin önerisi üzerine PKK’nın kurucu lideri Abdullah…

7 saat ago

Özel: Erdoğan’dan İmamoğlu’nun özgürlüğü ya da erken seçim dilenmiyorum

CHP lideri Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan Ekrem İmamoğlu’nun özgürlüğü ve erken seçim “dilenecek hali…

1 gün ago

Yeni gözaltılar: İmamoğlu davasına Kanal İstanbul kavgası eklendi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 26 Nisan sabahı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yetkilileri, çalışanları ve Ekrem İmamoğlu…

2 gün ago

Diploma iptali, demokratik gelecek ve akademik özgürlüğün küresel çöküşü

Türkiye’de üniversite özerkliği ve kurumsallaşma yolunda ilerleme yerine zamanla bir gerileme yaşandı. Son yirmi yılda,…

4 gün ago