Türkiye’de barış sürecinin anahtar sorusu şudur: Silahlar sustuktan sonra, silahı elinde tutan insanı, cezasızlık algısına da yol açmadan nasıl topluma kazandıracağız? Fotoğraf 11 Temmuz 2025’te PKK’nin simgesel silah imha töreninden.
Türkiye’de barış sürecinin anahtar sorusu şudur: Silahlar sustuktan sonra, silahı elinde tutan insanı nasıl topluma kazandıracağız?
Bu sorunun cevabı, basit bir “silah bırakma” fotoğraf karesinde saklı değil. Dünyanın pek çok yerindeki Silahsızlanma, Terhis ve Yeniden Entegrasyon (DDR) deneyimleri gösteriyor ki bu, sadece teknik bir güvenlik operasyonu değil; siyasetten ekonomiye, psikolojiden toplumsal uzlaşmaya uzanan çok boyutlu bir dönüşüm sürecidir.
Türkiye’nin kendine özgü koşulları, bu sürecin her adımını titiz, kapsayıcı ve şeffaf yürütmeyi zorunlu kılıyor. Aksi hâlde barış kazanımları kısa sürede heba olabilir. Bu ülke çatışmalarda hayatını kaybeden binlerce insanın acısını taşıyor. Şehit aileleri, terör mağdurları, yerinden edilmiş insanlar. Onlar olmadan barışın toplumsal zemini kurulamaz.
DDR’ın yalnızca örgüt mensuplarını “ödüllendiren” bir girişim gibi algılanması, geniş kesimlerde tepki doğuracaktır. Bu nedenle süreç, tüm mağduriyetleri gözeten adalet ve onarım temelli bir yaklaşım üzerine kurulmalı. Mağdurlara yönelik psikososyal destek, istihdam ve eğitim programları, eski örgüt mensuplarına sağlanan fırsatlarla paralel ilerlemesi, “cezasızlık” ve “ayrıcalık” algısını azaltır.
Kısa vadede siyasi vitrin sağlayan hızlı silahsızlanma girişimleri, çoğu zaman işlevsiz veya eskimiş silahların toplanmasına, kara piyasada ise silah dolaşımının kolaylaşmasına yol açar. Oysa gerçek güvenlik, silahsızlanmanın güvenilir kayıt ve doğrulama sistemleriyle, somut yaşam fırsatlarıyla birlikte yürütülmesidir. Silah bırakanın yarınını görebilmesi, en güçlü güvenlik teminatıdır.
Kolombiya’dan Kuzey İrlanda’ya uluslararası deneyimler, bağımsız ve tercihen uluslararası destekli izleme–doğrulama mekanizmalarının meşruiyetin anahtarı olduğunu kanıtladı. Türkiye’de de hem güvenlik güçlerinin hem de örgüt mensuplarının güvenliğini gözeten, provokasyonları önleyen, veriye dayalı ve düzenli raporlama yapan bir yapı şarttır.
Ayrıca, DDR hakkında yanlış bilgi ve söylentiler bütün barış sürecinin altını oyabilir. Şeffaf, çok kanallı iletişim kampanyalarıyla sürecin amacı, kapsamı ve beklentileri topluma anlatılmalı. Bağımsız gözlem raporları, medya bilgilendirmeleri ve yerel paydaş toplantılarıyla güven pekiştirilmeli. Dijital dezenformasyon riskine karşı erken uyarı-yanıt kapasitesi kurulmalı; sahte haberlerle mücadele, sürecin güvenliğidir.
Terhis, militan kimliğin sivil kimliğe dönüşmesinde hayati bir aşamadır. Ancak “hızlı sonuç” beklentisiyle acele yapılmamalı. En az 6–12 aylık kademeli bir program; sağlık taramaları, psikososyal destek, mesleki yönlendirme ve kimlik dönüşümü ile desteklenmeli. Ani, plansız ve tek tip bir terhis modeli, yeniden silahlanma veya organize suça kayma riskini artırır, kamu güveni zedelenir.
Türkiye’de terhis planlaması, PKK’nın farklı seviyelerdeki unsurlarını statü, geçmiş faaliyet, ideolojik bağlılık ve güvenlik riski bakımından ayrıştırmalı:
• Alt kademe için hızlı entegrasyon, yoğun istihdam ve meslek edindirme.
• Orta kademe için daha uzun süreli gözetim, psikososyal destek, ideolojik rehabilitasyon ve yerel uzlaştırma.
• Üst kademe/ağır suç için ise hukuki hesap verebilirlikle eşzamanlı, sıkı izlemeli programlar.
Bu farklılaştırma hem adalet duygusunu korur hem riskleri yönetir. Tüm unsurlara aynı prosedürü uygulamak, mağdurlarda “cezasızlık” hissini büyütebilir.
Terhis süreci için gerekli bir “genel af” düzenlemesi de toplumsal etkileri dikkatle ölçülmeden gündeme getirilmemeli. Şehit aileleri ve mağdurlar nezdinde adaletsizlik algısı yaratabilecek böylesi bir adım, süreci güçlendirmek yerine kutuplaşmayı büyütebilir. Affın kapsamı ve kriterleri şeffaf biçimde tanımlanmalı; kamusal istişareyle, kademeli ve koşullu mekanizmalarla ilerlemelidir.
Silah bırakanın hayata tutunması, cebine konan bir sertifikadan çok, onurlu ve sürdürülebilir bir işle mümkündür. Ancak DDR yalnızca eski savaşçılara odaklanırsa, çatışmadan doğrudan etkilenen diğer kesimlerde adaletsizlik hissi büyür. Bu nedenle şehit aileleri, gaziler, mağdurlar ve yerinden edilmiş topluluklar da programların yararlanıcısı olmalı. Yerel kalkınma projeleri; tarım, küçük sanayi, kooperatifçilik ve sosyal girişimcilikte ortak istihdam modelleri kurmalı. Eski militanlarla mağdurların birlikte ürettiği değer, ekonomik toparlanmayı toplumsal barışla iç içe geçirir.
Yeraltı silahlı yapılarda kadınlar ve çocuklar yalnızca “savaşçı” değildir; haberci, aşçı, sağlıkçı veya zorla “eş” gibi roller üstlenirler. Dar uygunluk kriterleri bu grupları dışarıda bırakırsa, uzun vadeli barış zayıflar. Güvenli, damgalamayı önleyen, gizliliğe saygılı ve hak temelli prosedürler şarttır.
Başarılı DDR, sadece merkezi politikayla değil, belediyeler, meslek odaları ve sivil toplumun yürüttüğü yerel programlarla güçlenir. Ulusal strateji ile yerel uygulamalar arasında güçlü koordinasyon kurulmalı; eğitim, barınma, sağlık ve istihdam hizmetleri entegre çalışmalıdır. Ayrıca örgütün sınır ötesi uzanımları dikkate alınmalı; yeniden gruplaşmayı önlemek için bölgesel işbirliği ve sınır güvenliği, terhis-entegrasyon planının ayrılmaz parçası olmalıdır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin barış sürecinde DDR, bir güvenlik operasyonundan fazlasıdır; yeni bir toplumsal sözleşme inşa etme sürecidir. Bağımsız izleme, kademeli terhis, psikososyal destek, kapsayıcı prosedürler, güçlü iletişim, kalkınma projeleri, şeffaf raporlama ve ortak barış vizyonu… Bu ilkeler, sürecin anahtarıdır, sigortasıdır.
Doğru tasarlanırsa DDR, yalnızca silahları susturmaz; Türkiye’nin geleceğini güven, saygı ve birlikte yaşama iradesi üzerine kurar. Yanlış yönetilirse, barış umudu kırılgan bir hayale dönüşür.
TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…
İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…
Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…
Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…
Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…