Siyaset

Balkanlar’da Yeni Oyun Kuruluyor: Türk-İngiliz İşbirliğine Yer Var mı?

Türkiye, Balkanlar’da çok boyutlu etkinliğe sahip. Arşiv foroğrafı 2020’de Türkakımı tönerinden. Soldan Sağa, Bulgaristan Başbakanı Borisov, Rusya Cumhurbaşkanı Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic. İngiletere, Türkiye ile yeni imkânlar arayışında. (Foto: RFE/RL)

Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş yalnızca Kiev’in değil, tüm Avrupa’nın jeopolitik dengelerini alt üst etti. Moskova’nın askeri enerjisinin ve diplomatik kapasitesinin büyük ölçüde Ukrayna cephesine saplanması, gözleri farklı bir coğrafyaya, Balkanlar’a çevirdi. Bugün tartışılan temel soru şu: Rusya gerçekten Balkanlar’da bir güç boşluğu mu bırakıyor, yoksa bu sadece Batı’nın görmek istediği bir “stratejik yanılsama” mı? Eğer gerçekten bir boşluk oluşuyorsa, bunu doldurmaya en hazır aktörler kimler? Tam da bu noktada İngiltere ile Türkiye’nin yolları kesişiyor.
Birleşik Krallık, Brexit sonrasında uluslararası sistemde kendisine yeni bir rol arayışında. Avrupa Birliği’nden ayrılış, Londra’nın küresel siyasette yalnızlaşmasına yol açarken, bu boşluğu telafi etmenin yolu askeri caydırıcılıktan, finansal gücünü dış politikada etkin kullanmaya kadar uzanıyor. Türkiye ise hem NATO üyesi kimliğiyle hem de Balkanlar’ın sosyal, kültürel ve siyasal dokusuna nüfuz etmiş aktörlerden biri olarak ayrıcalıklı bir konumda. Dolayısıyla İngiltere’nin Balkanlar’da geliştireceği herhangi bir stratejik hamlenin Türkiyesiz düşünülmesi neredeyse imkânsız görünüyor.

Mevcut İşbirlikleri

Türkiye ile İngiltere’nin Balkanlar’daki iş birliği güvenlik, siyaset ve ekonomi alanlarında somut biçimde görülüyor. NATO çerçevesinde Kosova ve Bosna-Hersek’te görev üstlenen iki ülke, bölge ordularına eğitim ve danışmanlık sağlıyor. Türkiye’nin insansız hava araçları güvenlik mimarisine yeni imkânlar kazandırırken, İngiltere denizcilik ve radar teknolojileriyle bu yapıyı tamamlıyor. Siyasi düzlemde, Balkan devletlerinin Avrupa-Atlantik kurumlarına entegrasyonu için birlikte çalışıyorlar; Ankara tarihsel ve kültürel bağlarını, Londra ise diplomatik nüfuzunu öne çıkarıyor. Ekonomide ise Türk altyapı yatırımlarıyla İngiliz sermayesinin birleşmesi, Balkanlar’ı Avrupa merkezine bağlayan yeni bir jeoekonomik damar oluşturuyor.
Bu iş birlikleri yalnızca iki ülkenin çıkarlarına hizmet etmiyor; aynı zamanda Balkanlar’ı Avrupa’nın merkezine daha sıkı bağlayan yeni bir jeoekonomik damar oluşturuyor.

Balkanlar’da Yeni Senaryolar

Mevcut iş birliklerinin ötesinde, çok daha iddialı senaryolar da gündemde. Bunların başında, uzun süredir tartışılan İngiltere’nin Hırvatistan’da askeri bir üs kurma ihtimali geliyor. Londra’nın Adriyatik kıyısında kalıcı bir varlık göstermesi, yalnızca Balkanlar’daki güç dengelerini değil, aynı zamanda Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika güvenliğini de doğrudan etkileyebilir. Böyle bir adım, NATO’nun güney kanadına yeni bir derinlik kazandırırken, İngiltere’nin Brexit sonrası “Avrupa dışında Avrupa’ya yakın” güvenlik politikalarının da sahada somut bir tezahürü olur. Türkiye’nin lojistik kapasitesi, Balkanlar üzerinden Karadeniz ve Akdeniz’e uzanan bağlantıları ve askeri konuşlanma deneyimiyle birleştiğinde, Adriyatik’ten Kuzey Afrika’ya uzanan bir stratejik hat inşa edilmesi mümkün hale gelir. Bu hat, yalnızca ikili iş birliği değil, aynı zamanda NATO için de yeni bir caydırıcılık ve manevra alanı yaratacaktır.

Ve Yeni İmkânlar

Bunun yanı sıra, Balkanların doğal kaynak potansiyeli giderek daha fazla gündeme geliyor. Özellikle Sırbistan, Bosna-Hersek ve Kuzey Makedonya’da bulunan nadir toprak elementleri, Avrupa’nın enerji dönüşümü ve yüksek teknoloji üretimi açısından kritik önemde. Batarya teknolojileri, rüzgâr türbinleri ve mikroçip üretimi için bu kaynakların önemi, bölgeyi jeopolitik anlamda enerji koridorları kadar stratejik hale getiriyor. Türkiye, tarihsel bağları ve lojistik avantajları sayesinde bu kaynakların Avrupa pazarına entegrasyonunda etkin bir rol oynayabilir. İngiltere ise finansal kapasitesi, ileri teknoloji yatırımları ve kurumsal sermaye araçlarıyla sürece katkı sunabilir. Böylece Balkanlar, yalnızca geçiş coğrafyası değil, Avrupa’nın stratejik özerkliğine katkı sağlayacak yeni bir kaynak ekseni haline gelebilir. Bu senaryo hem ekonomik hem de jeopolitik boyutlarıyla Londra-Ankara hattında güçlü bir ortak vizyonun temelini oluşturabilir.

Üç Büyük Soru İşareti

Bu tablo cazip görünse de, en az üç kritik soru işareti ortaya çıkıyor:
1. Rusya gerçekten geri mi çekiliyor? Ukrayna savaşıyla askeri olarak zayıflamış olsa da Moskova, Balkanlar’daki nüfuzunu tamamen kaybetmiş değil. Özellikle Sırbistan üzerinden kurulan enerji bağımlılığı, Slav-Ortodoks dayanışması ve tarihsel bağlar, Rusya’ya hâlâ önemli bir alan bırakıyor. Dolayısıyla “boşluk” iddiası abartılı olabilir.
2. Balkan halklarının tepkisi ne olacak? Sırbistan başta olmak üzere birçok ülkede Batı merkezli girişimlere karşı kuşkucu, hatta zaman zaman tepkisel bir siyasi kültür mevcut. Türkiye’nin tarihsel bağları avantaj sağlasa da İngiltere ile ortaklık yerel milliyetçi reflekslerle karşı karşıya kalabilir. Bu, projelerin toplumsal kabulünü zayıflatabilir.
3. ABD sahneye dönerse dengeler nasıl değişir? Washington bugün ağırlığını Asya-Pasifik ve Ukrayna’ya vermiş durumda. Ancak Balkanlar’da istikrar bozulursa ABD’nin yeniden devreye girmesi kaçınılmaz olur. Böyle bir durumda İngiltere’nin oyun kuruculuğu sınırlandırılabilir; Türkiye ise Londra ile Washington arasında denge politikası yürütmek zorunda kalabilir.

Fırsat mı, Yanılsama mı?

Sonuç olarak, Ukrayna savaşı sonrası ortaya çıkan jeopolitik kırılmalar, Türkiye ve İngiltere için Balkanlar’da tarihi bir ortaklık zemini sunuyor. Ancak bu zeminin kalıcı bir stratejik ittifaka dönüşmesi, iki ülkenin bölgesel hassasiyetleri gözetmesine ve küresel rekabetin dinamiklerini dengelemesine bağlı.
Ama asıl kritik soru şudur: Balkanlar’da gerçekten bir güç boşluğu mu oluşuyor, yoksa Batı’nın görmek istediği bir “stratejik yanılsama” mı söz konusu? Eğer Rusya sahadan tamamen çekilmiyorsa, Balkanlar hâlâ yoğun bir rekabet alanı olarak kalacaktır. Eğer Balkan halkları bu ortaklığa sıcak bakmazsa, Londra ve Ankara’nın planları kâğıt üzerinde kalabilir. Eğer Washington ağırlığını yeniden koyarsa, İngiltere’nin bölgedeki oyun kuruculuğu sınırlanabilir.
Türkiye ve İngiltere, Balkanlar’da tarihi bir fırsatla karşı karşıya olabilir. Ancak bu fırsatın uzun vadeli bir vizyona mı, yoksa konjonktürel bir yakınlaşmaya mı dönüşeceğini zaman gösterecek.

Ahmet Erdi Öztürk

Londra Metropolitan Üniversitesi

Recent Posts

Habertürk/Ersoy Olayında İlk İstifa İletişim Başkanlığından

Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen uyuşturucu operasyonu çerçevesinde gözaltına…

5 saat ago

Zihinler Nasıl Teslim Alınıyor? Medya, İtibar Suikastı, Algı Yönetimi

Artık zihnin nabzını tutan mekanizma toplumların duygu termometresini, öfke seviyesini, umut dozunu belirleyen şey tanklar,…

7 saat ago

İmamoğlu Davası: Gizli Tanıklar Düşüyor, Hakimler Değişiyor, Süre Uzuyor

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Çıkar amaçlı suç örgütü” kurmakla suçlandığı davanın 9…

1 gün ago

Sekiz yıllık sessizliğin ardından Kıbrıs’ta konuşma zamanı

Kıbrıs, umut vaat edip hayal kırıklığıyla sonuçlanan diplomatik anlara yabancı değil. Ada, çözüm beklentisiyle başlayan…

1 gün ago

Ankara’da Suriye Asabiyeti Artıyor: Hem SDG Hem İsrail

  Ankara’da Suriye asabiyeti, birbiriyle bağlantılı iki düzlemde artıyor. Biri, İsrail’in Ahmed Şara yönetimi ve…

2 gün ago

TBMM’de Çocuk Tacizi: “Üstünü Örtmeye Çalışanlar da Soruşturulsun”

TBMM lokantasında staj yapan 16 yaşındaki kız öğrenciye cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınan bir…

2 gün ago