Orman yangınları artık “olağan afet” kategorisinden çıkıp, küresel ısınmanın ekosistemde yol açtığı tahribatın simgesine dönüştü. Bursa’nın Nilüfer ilçesinde çıkan orman yangınından bir görüntü. (Foto: HalkTV)
2025 yazı, Akdeniz coğrafyası için yeni bir kırılma noktası oldu. Eskişehir ve Afyon’daki yangınlarda on itfaiyeci yaşamını yitirdi. İspanya’da elli noktada çıkan yangınlarda üç kişi hayatını kaybetti, 9.500 kişi tahliye edildi. Kıbrıs’ta Limasol yakınlarında çıkan yangında iki kişi yanmış araçta ölü bulundu; onlarca köy boşaltıldı.
Bunlar ölümlü yangınlar.
İzmir’de günler süren yangında 50 binden fazla kişinin tahliye edildi, köyler, mahalleler boşaltıldı. Çanakkale’de, Bursa’da çıkan yangınlar yerleşimleri ciddi şekilde tehdit ederken, biyolojik açıdan çok önemli tahribata neden oldu. Antalya, Hatay aynı şekilde.
Yunanistan’da bu yılın en büyük yangınları Evia’dan Girit’e, Atina’nın banliyölerinden Patras’a kadar yayıldı.
2025’in ilk yedi ayında Avrupa’da 400.000 hektardan fazla alan yandı. Bu, son 20 yıl ortalamasının yüzde 80’in üzerinde.
Avrupa Birliği’nin sivil koruma mekanizması rekor düzeyde devreye girdi; çünkü yangınlar artık yalnızca kırsalı değil, turizmi, enerjiyi ve şehirlerin altyapısını da tehdit ediyor.
Bu tablo, yangınların artık “olağan afet” kategorisinden çıkıp, küresel ısınmanın görünür simgesine dönüştüğünü gösteriyor.
Orman yangınları Akdeniz ekosisteminin doğal döngüsünün bir parçasıdır. Yüzyıllar boyunca kızılçam kozalaklarını açarken toprağı besler, otlakları yenilerdi. Yerli halkların bilgeliğinde yangın, doğayı yeniden canlandıran bir araçtı.
Bugün ise ortaya çıkan resim farklı. İklim krizinin tetiklediği aşırı sıcaklar ve kuraklık, yangınların şiddetini öyle bir noktaya taşıyor ki, ateş artık toprağı sterilize ediyor. Tohum bankaları, mantar ağları, mikroorganizmalar yok oluyor. Yani ekosistemin yüzbinlerce yıllık hafızası siliniyor. Örneğin, Akdeniz’deki kızılçamlar yaklaşık 130 bin yıl önce Türkiye’nin güney ve güneybatısındaki sığınaklarda hayatta kalabilmişti.
Geri dönüş artık onlarca yıl değil, yüzyıllar alıyor.
Yangınlar yalnızca ağaçları yakmıyor; kelimeleri, şehirleri, toplumsal hafızayı da yakıyor. Gölgesiz kalan orman, yalnızca serinliğini değil geleceğini de kaybediyor.
Bugün mesele, kelimelerle birlikte gölgelerin de kaybolmakta olması. Eğer dildeki artışı yalnızca sözcüklerin çoğalması olarak görürsek, asıl yangını ıskalarız. Çünkü yangın, Akdeniz’in ortak geleceğini yeniden yazıyor.
“Yangın” sözcüğü bugün yalnızca ekolojik bir olayı değil; devlet kapasitesini, afet yönetimini, toplumsal eşitsizlikleri ve iklim krizinin siyasallaşmasını da anlatıyor. Sözcüğün literatürdeki yükselişi, aslında bir görünürlük çağrısı.
Türkiye’de 2021 Manavgat yangınlarında olduğu gibi, kriz yalnızca doğayı değil, yönetim kapasitesini de açığa çıkarmıştı. Kriz anlarında verilen tepkiler; suyun, gölgenin, tahliyenin ve yaşamın ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha göstermişti. Bugün de aynı sorular gündemde: Nerede gölge, nerede su, nerede güvenli bir sığınak?
Son yetmiş yılda İngilizce yazında “orman yangını” kavramının görünürlüğü katlanarak arttı. 1950’lerde neredeyse hiç rastlanmazken, bugün dikkat çekici şekilde kat be kat daha sık karşımıza çıkıyor. Bu yalnızca bir kavramın yükselişi değil; yangınların gündelik hayatın, siyaset dilinin ve toplumsal belleğin merkezine yerleştiğinin de göstergesi. Dil, gerçekliği izliyor: alevler büyüdükçe kelimeler de çoğalıyor. Sanki sözcükler de alev almış gibi.
TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…
İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…
Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…
Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…
Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…