Türkiye’nin ilk LNG yüzer depolama ve yeniden gazlaştırma (FSUR) gemisi Ertuğrul Gazi doğal gaz terminalinde görülüyor. (Foto: BOTAŞ)
LNG, son beş yılda küresel enerji dengesinin en stratejik unsurlarından biri haline geldi. Pandemi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Kızıldeniz’de güvenlik krizleri, Panama Kanalı’ndaki kuraklık gibi gelişmeler enerji arzını defalarca tehdit etti. Buna rağmen LNG akışları büyük kesintiler yaşamadan sürdü. Fiyatlar boru hattı gazına yaklaşarak rekabetçi hale geldi; esneklik, yalnızca molekülün değil, tedarik zincirinin de en değerli unsuru oldu.
Türkiye ise bu dönemde LNG’nin payını üçte bire çıkararak altyapısını güçlendirdi, ancak hâlâ gerçek bir bölgesel fiyatlama merkezi (hub) olma hedefine ulaşabilmiş değil.
2024’te küresel LNG ticareti 406 milyon tona ulaştı; bunun yüzde 36’sı kısa vadeli ve spot kontratlardan oluştu. Dünya filosu 831 LNG gemisine, bunların içinde 52’si yüzer depolama ve yeniden gazlaştırma (FSRU) gemisi. Toplam sıvılaştırma kapasitesi 492 mtpa (yılda yüz milyon ton) düzeyine erişti. Pazar pandemi öncesine göre daha büyük, daha hızlı ve çok daha esnek.
Avrupa’nın Rus gazından kopuşu dramatikti. 2021’de AB ithalatının yüzde 45’ini karşılayan Rusya, 2024’te payını yüzde 19’a düşürdü. Brüksel şimdi 2027 itibarıyla Rus gazını tamamen sonlandırma hedefi koymuş durumda. Aradaki boşluğu ise büyük ölçüde ABD LNG’si doldurdu.
Deniz yolları ise yeni bir risk alanı: Kızıldeniz’de saldırılar seferleri 10–14 gün uzatıyor, Panama Kanalı kuraklık yüzünden kapasite kaybediyor. Artık bu riskler istisna değil, fiyatlara gömülmüş yapısal faktörler.
Ağustos 2025 itibarıyla Avrupa’daki TTF $10–11/MMBtu, Asya’daki JKM $11–12/MMBtu seviyelerinde. Brent petrolünün $67 düzeyinde olduğu koşullarda, petrole endeksli uzun vadeli LNG kontratları $7,5–9/MMBtu bandına geliyor. Yani boru hattı ile LNG arasındaki fiyat farkı kapanmış durumda. LNG artık yalnızca “yedek” değil, ana seçeneklerden biri.
ABD için LNG artık salt bir ticari ürün değil, stratejik nüfuz aracıdır. Avrupa’yı Rus gazından uzaklaştırarak kendi LNG’sine bağımlı hale getirdi. Nord Stream sabotajla devre dışı kaldı; TürkAkım ve Mavi Akım’a da başarısız saldırılar düzenlendi.
Çin’le ilişkilerde de enerji kartı öne çıkıyor. Şubat 2025’ten bu yana Çin’e tek bir ABD LNG kargosu inmedi. Pekin kontratlı hacimlerini üçüncü ülkelere satarak, iç üretim ve Rusya-Orta Asya boru hatlarıyla açığını kapattı. ABD için LNG artık jeopolitik rekabetin sahadaki en görünür aracı.
Önümüzdeki beş yılda piyasayı iki dev yönlendirecek. Katar, Kuzey Sahası genişletmeleriyle 2030’a kadar 142 mtpa kapasiteye ulaşacak. ABD ise Plaquemines, Corpus Christi 3, Rio Grande, Port Arthur ve Golden Pass projeleriyle 2027’ye kadar dünyanın en büyük ihracatçısı konumunu korumayı hedefliyor. Talebin beklentilerin altında kalması halinde 2027–30 arasında fiyat rekabeti sertleşebilir.
Türkiye arz güvenliğini çeşitlendirme üzerine kuruyor: Rusya, Azerbaycan ve İran’dan gelen boru hattı gazı “taban yükü” sağlarken; ABD, Cezayir, Umman ve diğerlerinden gelen LNG kontratları esneklik getiriyor.
Başlıca sözleşmeler şunlar:
• Sonatrach (Cezayir): 4,4 bcm/y, 2027’ye kadar uzatıldı.
• Umman LNG: 2025–2035, yıllık ~1 mtpa.
• ExxonMobil: 2024’te uzun vadeli LNG kontratı.
• Shell: 2027–2037 arası, 10 yıllık, ~4 bcm/y; Brent’in yüzde 11’inin altında fiyat.
• TotalEnergies: 2027–2037, yıllık 1.1 mtpa.
Aliağa, Marmara Ereğlisi, Dörtyol ve Saros terminalleriyle yeniden gazlaştırma kapasitesi 50 bcm/y seviyesine ulaştı. Silivri’deki 4,6 bcm kapasite ve Tuz Gölü’nün genişlemesiyle toplam depolama 6–7 bcm’i aşıyor. Türkiye yalnızca tüketici değil, bölgesel ticaret merkezi olma yolunda ilerliyor.
Türkiye’nin güçlü altyapısına rağmen Avrupa’daki TTF ya da Asya’daki JKM gibi fiyat belirleyici bir merkez olamamasının nedenleri açık:
• Gaz fiyatlarının hâlâ BOTAŞ tarafından belirlenmesi ve şeffaf endeks eksikliği,
• Hukuki öngörüsüzlük ve ani düzenleme değişiklikleri,
• Transit ülke olmaktan öteye gidememek,
• AB’nin Türkiye’ye fazla güç vermek istemeyip alternatif koridorlara yatırım yapması,
• Yerli üretimin (Karadeniz gazı) yüzde 5’ten az oranla henüz sınırlı kalması.
1- Şeffaf fiyat endeksi yarat. EPİAŞ’ın gaz piyasası güçlendirilmeli, yabancı oyunculara açılmalı.
2- Yasal güvence sağla. Ani regülasyon değişikliklerinden kaçınılmalı.
3- Yerli üretimi artır. Karadeniz gazı ve Doğu Akdeniz potansiyeli geliştirilerek iç kaynak rolü büyütülmeli.
4- AB piyasalarına entegrasyon. Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya üzerinden fiyat eşleşmesi sağlanmalı.
5- Diplomatik denge. Rusya, ABD ve Katar ile çalışırken Türkiye tarafsız ticaret merkezi olarak konumlanmalı.
2025’te Türkiye’nin gaz sepeti; yüzde 65-70 boru hattı gazı, yüzde 25-30 LNG ve yüzde 5’ten az Karadeniz gazı şeklinde oluşuyor.
Bu tablo, Türkiye’nin hâlâ boru hattına bağımlı olduğunu ama LNG’nin ciddi bir paya ulaştığını gösteriyor.
Gaz bolluğu çağındayız; mesele artık jeoloji değil siyaset. LNG, boru hattına yakın maliyeti ve esnekliğiyle öne çıkıyor. Türkiye, güçlü altyapısı ve stratejik konumuyla “hub” olmaya çok yakın. Ancak bunun için şeffaf fiyatlama, kurumsal güven ve uluslararası yatırımcı çekim gücü gerekiyor. Bu adımlar atılırsa Türkiye yalnızca enerji güvenliğini sağlamakla kalmaz, bölgesel enerji düzeninin kalbinde fiyat belirleyici bir merkez haline gelir.
TBMM Komisyonunun 4 Aralık toplantısı AK Parti-MHP ittifakının “Terörsüz Türkiye” sürecinin 2026 yılının ilk yarısındaki…
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya-Ukrayna savaşının giderek daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını, bunun “çok korkutucu…
İçişleri Bakanlığı 2 Aralık gecesi 22.15te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani’nin 29…
Dün, 1 Aralık, Ankara’da “Ortak Geleceğe Birlikte Bakmak” başlıklı bir çalıştay vardı. Diyarbakır merkezli araştırma…
Barışın kaderi çoğu zaman masadaki teknik maddelerle, güç dengeleriyle ve takvimlerle açıklanır. Oysa eksik olan…
Avrupa’nın kuraklık haritası artık yalnızca meteoroloji raporlarında değil, uyduların yerçekimi ölçümlerinde de görünür durumda. Yirmi…