Aslında soruyu daha geniş sormak lazım: ABD’deki 6 Kasım ara seçim sonuçları Başkan Donald Trump’ın dış politikasını, o arada Türkiye politikasını nasıl etkileyecek? ABD’nin tam da seçim günü PKK’nın Kandil’deki üç yöneticisinin başına terörizm suçlarından ödül koyması bunun işareti mi? Türkiye ile ABD arasında İran ambargosu ve Fethullah Gülen’in iadesi konularında süren anlaşmazlıklar yumuşar mı? Sorular ayrıntıya inildikçe çoğalıyor. Dolayısıyla hepsine bütünlük içinde bakmak gerekiyor.
Trump seçim sonuçlarının belli olmaya başlamasıyla birlikte Twitter hesabından sonucu “muazzam başarı” olarak ilan etti.
Öncelikle, acaba gerçekten öyle miydi? Çünkü 2016 seçimlerini kazanıp 2017 Ocak ayında Beyaz Saray’a yerleştiğinde, Trump’ın elinde hem Senato, hem de Temsilciler Meclisi bulunuyordu. Dünkü ara seçimlerin ardından Cumhuriyetçiler Senato’yu korudular, hatta sandalye sayısını 50’den 51’e çıkararak Trump’ın konumunu güçlendirdiler; valilik seçimlerinde de Trump güçlenmiş görünüyor. Ancak Temsilciler Meclisi Demokratların eline geçmiş görünüyor.
Peki, Trump’ın Meclis’teki üstünlüğünü yitirmesine bakarak aslında bir zafer değil, yenilgi aldığını söylemek mümkün mü? O da pek mümkün görünmüyor; ama ortaya çıkan tabloyu “muazzam başarı” olarak nitelemek tipik Trump abartısı sayılabilir. Yine de tablo Demokratlar açısından da zafer sayılmaz. Demokratların “Vatandaş sandık başına” kampanyasına Cumhuriyetçiler de aynı şekilde karşılık verdi; ara seçimlerde yüzde 40’ı pek geçmeyen katılım oranının (sonuçların kesinleşmesiyle) rekor düzeyde yüzde 60’ı bulması bekleniyor. Bu sonuçlar 2020 seçimlerinde Trump’ın yeniden seçileceğinin habercisi dahi olabilir.
Öte yandan Temsilciler Meclisi Başkanlığının Demokratlara geçmesi durumunda, Cumhuriyetçilerin Senato Başkanlığı siyasi rakiplerinden gelecek oylama sonuçlarına, önergelere, tezkerelere göre hareket etmek durumunda kalacak. Meclis Komite Başkanlıklarının Demokratlara geçmesi durumunda özellikle iç politikada Trump zorlanacaktır. Örneğin, şimdiden Demokratlar, Meclis İstihbarat Komitesinin Trump’ın FBI ile yaşadığı sorunlara güçlü şekilde müdahil olacağının işaretini verdi. Aynı şekilde Demokratlar Trump’ı tartışmalı vergi politikaları, önceki başkan Barack Obama’nın sağlık politikasından geri dönüş işaretleri ve özellikle (seçim öncesi Meksika sınırına asker göndermeye dek varan) göçmen politikaları gibi konularda terletecekler, belki Trump’ı fevrî tepkilere kışkırtacaklardır.
Ancak bütün bunlar Trump’ın dış politikasını, o arada Türkiye politikasını doğrudan etkileyecek gelişmeler olmayabilir.
Örneğin, Trump’ın Obama ile en büyük kavgası olan İran nükleer anlaşması ve İran’a yaptırımlar konusu, zaten Trump’ın Kongre’ye danışarak değil, Başkanlık yetkilerini kullanarak attığı bir adımdı. Bu adımı da İsrail ve Suudi Arabistan’ın çıkarlarını ABD’nin çıkarı sayarak atmıştı. Dolayısıyla oradan bir geri adım atma ihtimali düşük. Türkiye’nin ABD’nin ambargosundan altı aylığına kısmen muaf tutulan sekiz ülke arasında sayılması, zaten seçimlerin hemen öncesinde açıklanmıştı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün Türkiye’nin “zaten” çoğu AB ülkesi tarafından da karşı durulan bu ambargoya uymayacağını açıklaması daha çok güncel anlamı yüksek bir çıkış sayılmalı. Çünkü örneğin Türkiye İran gemilerine yakıt ikmali yapmayacağı gibi –sembolik değerde de olsa- bir adım atmış bulunuyor. Ayrıca, altı aya kadar Türkiye 31 Mart yerel seçimlerini de geride bırakmış olacak; o zamana dek köprülerin altından çok sular akar.
Tabii o zamana dek Suriye iç savaşı ve ona bağlı olarak PKK ile mücadele ve ABD ile ilişkilerin PYD/Fırat’ın doğusu konusu da devam edecek gibi görünüyor.
ABD’nin tam da ara seçim günü PKK lider kadrosundan Murat Karayılan’ın başına 5 milyon dolar, Cemil Bayık’ın 4, Duran Kalkan’ın başına 3 milyon dolar ödül koyması ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Mathew Palmer’in 5-6 Kasım Ankara ziyareti sırasında yapıldı. Dolayısıyla Türk basını tarafından da daha çok bu ziyaretle ilişkilendirildi.
Oysa bu adımı daha çok CIA Başkanı Gina Haspel’in 23 Ekim’de Ankara’da MİT Başkanı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmelere ve onun öncesinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford ile yaptığı görüşmelere bağlamak daha doğru; bu kararlar bir günde ve müsteşar yardımcısı düzeyinde alınmıyor, malum. Haspel’in Türkiye’ye 2 Ekim’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda işlendiği artık resmen açıklanan Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili geldiği ama PKK konusunda da görüştüğü ve dönüşünde Trump’a ayrıntılı bilgi verdiği biliniyor. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla Türkiye’nin Fırat’ın Doğusundaki PYD/YPG mevzilerini de vurmaya başlaması, bu gelişmelerden sonra, ABD’nin PKK şeflerinin başına ödül koymasından öncedir ve önemle kayda geçirilmesi gerekmektedir.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın HaberTürk’te Fatih Altaylı’ya açıklamalarından da anladığımız kadarıyla, Ankara ABD kararını olumlu değerlendiriyor, ama temkinle yaklaşıyor.
Bu da doğal… Evet, ABD uzun yıllardan sonra PKK’ya karşı somut bir adım attı ve liderlerini hedefe yerleştirdi. Bu uzun süredir Doğu Fırat konusunda iki ülke arasında biriken gerilimi giderme yönünde önemli bir adım, ama diğer yandan “PKK terörist ama PYD demokratik güç” yolundaki Amerikan tezine doğru atılmış yeni bir adım da olabilir; en azından Ankara’nın bu yönde bir endişesi mevcut.
Fethullah Gülen’in ABD’de devam eden faaliyeti ve Halkbank konularında ABD ara seçim sonuçları nedeniyle doğrudan beklenebilecek bir bağlantı kurmak da zor. Ancak Trump’ın FBI ve yargı bağımsızlığı konularında Demokratlarca zorlanmasından kaynaklanan dolaylı bazı etkiler olabilir; sonucu ne kadar değiştirebileceğini en azından şu aşamada kestirmek güç.
Dolayısıyla ABD ara seçimlerinin Türkiye’ye etkileri konusunda büyük beklentilere girmemekte fayda var.
İçişleri Bakanlığı'nın tartışmalı bir kararla Tunceli ve Ovacık belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum ataması,…
Kendimden korkuyorum artık. Bıkkınlık gelip Stockholm Sendromuna yenik düşmekten, sahte mutluluk yaşayıp adalet mücadelesini bırakmaktan…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım'da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki…
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…