Önce üç saptama: 1- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan AK Parti’nin 31 Mart seçimine MHP lideri Devlet Bahçeli’ye başvurmadan girmesini tercih ederdi. 2- AK Partinin halkla doğrudan temasta olan siyasetçileri MHP yerine İYİ Parti ile seçim işbirliğine girmesini tercih ederdi. 3- Dün yapılan iki önemli açıklamaya karşın Cumartesi’ye dek köprülerin altından çok sular akabilir, resim tersine dönebilir.
Nasıl mı? Şu üç saptamanın içini açalım daha iyi anlamak için.
Birinci iddianın dayanağı açık aslında: eğer AK Parti genel merkezine ulaşan anketler MHP (ya da herhangi bir dış destek) olmadan CHP’ye belediye kaptırmamak ve CHP’den belediye almak hedeflerine kolayca ulaşılacağını gösterseydi, Erdoğan’ın bu zaferi kimseyle paylaşmak istemeyeceği açık değil mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Bahçeli arasında dün yapılan görüşmenin zamanlaması da birkaç bakımdan dikkat çekiciydi. Öncelikle bu görüşme iki parti arasında son haftalarda yaşanan iki tartışmanın ardından yapıldı: halen devam etmekte olan af tartışması ve Danıştay’ın “andımız” konusunda aldığı karar.
İlk tartışma konusunda Erdoğan, AK Parti tabanından gelen işaretler ve örneğin “Rahşan affından” çıkan sonuçlar ışığında, özellikle suç örgütü liderlerini kapsayacak bir aftan yana olmadığını açıklamıştı. Geçenlerde Emniyet’in Alaattin Çakıcı ile bağlantılı olduğu öne sürülen kişilere operasyon düzenlemesi de ilginçti; tam da MHP’nin yerel seçimlerde Ankara adayı olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu destekleyebileceği haberlerinin çıktığı günlerde.
İkinci konu AK Parti’nin Milli Eğitim Bakanlığındaki bazı bürokratları görevden almasıyla yatışmış gibi göründü ama İyi Parti lideri Meral Akşener’in daha ilk gün sorduğu “Türküm demeye mi karşısınız, doğruyum demeye mi?” sorusu kolay unutulacak türden değildi.
Bahçeli 2017 halk oylamasında ve 2018 erken seçiminde Erdoğan’a tam destek verdi, özellikle halkoylaması o olmasa kazanılmazdı, ardından Fethullah Gülen cemaatinden boşalan (özellikle Emniyet ve yargıda) koltukların boş kalmamasını sağladı ama her fırsatta adeta Ömer Seyfettin’in öyküsünü andırır şekilde “diyetini” hissettirdi. Bir de İYİ Parti’nin seçmen gözünde daha mutedil, daha merkeze yakın olan algısı ve yerel düzeyde arada geçmişe dayanan zıtlaşmaların olmaması AK Partililere sanki daha iyi geliyor.
Zamanlama bakımından iki de dış bağlantılı etken var. İlki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) HDP eski eş-başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını talep etmesi ve üstelik bunu adaylığının engellenmemiş olması gerektiği söylemiyle siyasi sistemle ilişkilendirmesi. Erdoğan’ın buna verdiği “AİHM’yi ilgilendirmez” yanıtı, hem Anayasa’nın (kendi döneminde kabul edilen) 90’ıncı Maddesiyle, hem de kendi geçmiş başvurularıyla çelişiyor görünse de, görüşme öncesinde Bahçeli’yi memnun etmiş olsa gerek. İkincisiyse, 22 Kasım’da Ankara’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun konuğu olarak üst düzey siyasi diyalog toplantılarına katılacak olan Avrupa Birliği (AB) dış politika ve güvenlik politikaları sorumlusu Federica Mogherini ile genişleme sorumlusu Johannes Hahn’ın temaslarının hemen öncesinde yapılmış olması. Geçtiğimiz hafta Osman Kavala bağlantılı yürütülen operasyon ardından AİHM’nin Demirtaş kararı AK Parti ve MHP yönetimleri arasındaki bağları güçlendirmiş olabilir; tabandaki yansımalarını bir kenarda tutarak söylemek gerekiyor.
İYİ Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın’ın bugün, 21 Kasım’da CHP Genel Başkanı Yardımcısı Bülent Tezcan ile görüştükten sonra “Aşağı yukarı anlaştık” demesini iki ağzı keskin bıçak gibiydi. Koray Aydın’ın müzakereci yönünü yabana atmamakta yarar var; 1999’da DSP-MHP-ANAP koalisyonu görüşmelerini yapan, protokolüne imza atan isimlerden birisidir. Açıklamasında bir yandan CHP ile anlaşmaya beş kala olduklarını, diğer yandan henüz anlaşmamış olduklarını, yani pazarlığın devam ettiğini söylüyordu.
Aydın’dan bir süre sonra konuşan AK Parti sözcüsü Ömer Çelik ise, genel başkan yardımcıları düzeyinde bir görüşme daha yapılmasından sonra Erdoğan ve Bahçeli’nin bir daha buluşacağını ve kararın Cumartesi günü açıklanabileceğini söyledi. Yani orada da aralı duran bir pazarlık kapısı mevcut; kimin o kapıdan geçeceği henüz belli değil.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Genel Başkanı Akşener arasında yapılan ilk görüşmede zaten genel değil, belli belediyelerde işbirliği imkânları üzerinde anlaşma zemini arama kararı çıkmıştı. AK Parti-MHP anlaşması olursa, onun da geneli değil, belli belediyeleri kapsayacağı anlaşılıyor.
AK Parti-MHP işbirliğine karşı gidilmesi halinde CHP-İYİ işbirliğinin bir şansı olabilir. HDP’nin bu işbirliğinin içine alınmaması Doğu ve Güneydoğuda muhtemelen HDP destekli bağımsız adayların çıkmasına yol açacaktır ama ne CHP, ne İYİ’nin zaten pek iddiası yok oralarda; güç ve nüfus ağırlığı da zaten Batı’daki ve Güney’deki belediyelerde.
Şimdi can alıcı soruya gelelim: ortada hiçbir beyan olmamasına karşın, hem CHP, hem MHP’yi ters köşeye düşürecek bir AK Parti-İYİ işbirliği ihtimali var mı?
Yanıtı, Süleyman Demirel’in iki ünlü sözünde saklı… Birincisi, “meşru zeminde çare tükenmez” sözüdür, diğeri de “siyasette 24 saat çok uzun bir süredir” sözü.
Erdoğan’ın o manevrayı yapmaması durumunda kazanacak olan MHP, şansı artacak olansa CHP-İYİ işbirliği olacak gibi görünüyor.
Üç MHP milletvekilinin istifası haberi 20 Kasım akşam saatlerinde siyaset kulisine bomba gibi düştü. Beklenen…
Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali’nde yaklaşık 500 madenci özelleştirme kararına karşı kendilerini maden…
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın üç MHP milletvekilinin istifasının istendiğini, istifa…
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın beraberindeki heyet ile birlikte CHP Genel Merkezi'ne gitti,…
Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere dışişleri bakanları Polonya Dışişleri Bakanının ev sahipliğinde 19 Kasım’da…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in yeni bir nükleer doktrin imzalamasıyla ilgili…