Ne gündü ama! 19 Aralık’ta sabahtan akşama dek olanları sıralayıp, noktaları birleştirdiğimizde ortaya çıkan resim yedinci yılını dolduran Suriye savaşının seyrini değiştirecek türdendi. Başlayalım mı?
• The Wall Street Journal gazetesi, İstanbul’daki Cemal Kaşıkçı cinayetinin İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki yakınlaşmaya darbe vurduğunu yazdı. Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın İsrail ile gizli diplomasisini yürüten iki elemanı (aynı zamanda Yemen savaşını da yürüten) istihbarat başkan yardımcısı Ahmed el Assiri ve güvenlik danışmanı Suud el-Kâhtani, Kaşıkçı cinayetinde açığa çıkmış, görevden alınmışlardı. WSJ’nin kulis bilgisine dayanan bu haberi, ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı Jared Kushner aracılığıyla tasarladığı Suudi Arabistan, İsrail, Mısır ve BAE ekseni planlamasının suya düştüğünün ilanı gibiydi.
• Bunu ABD Dışişlerinin Türkiye’ye Patriot hava savunma sistemi satışına imkân veren açıklaması izledi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan öteden beri Türkiye’nin Rusya’dan S-400 sistemi alma kararına gerekçe olarak Amerikalıların Patriot satmak istememesini gösteriyordu.
• Moskova, ABD’nin Patriot kararının, Türkiye’ye S-400 satışını engellemeyeceğini duyurdu. 18 Ocak’ta Cenevre’de Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ile BM Suriye Temsilcisi Staffan di Mistura gözetiminde buluşmuş olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, S-400 konusunda NATO’yu rahatsız etmeyecek bir formül bulunacağını söylemişti. Çavuşoğlu açıklamadı ama bu formülün, hem 2,5 milyar dolara S-400, hem de 3,5 milyar dolara Patriot alıp, S-400’leri çalıştırmadan tutmak olduğu konuşuluyor Ankara’da. Nedenleri başka yazının konusu olacak, söz.
• Öğleden sonra saatlerde yine WSJ ortalığı sarsan bir başka haber verdi: IŞİD’in bitmediği, İran çıkana dek Suriye’de kalınacağı açıklamalarına karşın Trump, Amerikan askerlerini Suriye’den çekmeye hazırlanıyordu. Ve bu da Amerika’nın Suriye’deki ortaklarına söylenmeye başlamıştı. Ortaklar arasında İngiltere ve Fransa da vardı gerçi ama orada önemli olan, ABD’nin IŞİD’le mücadelede lejyoneri gibi çalışan PYD/PKK idi.
• Bu haberin yol açtığı şok dalgaları durulmadan, bu defa Pentagon’dan geri çekilme olmayacağı açıklaması geldi; IŞİD yenilgiye uğratılana dek Suriye’de kalacaklardı. Ajanslar haberi Pentagon’un Beyaz Saray’ı yalanlaması olarak verdi: çarşı karışıyordu. Bundan kısa süre sonra da Trump, Twitter hesabından IŞİD’in yenilgiye uğratıldığını ve dolayısıyla Suriye’de Amerikan askeri tutma ihtiyacı kalmadığını söyledi.
• Peki, Amerikalıların verdiği düzenli ordu eğitimiyle sayıları 30 bini geçtiği bildirilen PYD/PKK militanı Amerikan koruması olmadan Türkiye’den gelen “çekilmezseniz vuracağız” uyarıları karşısında ne yapacaktı? Kafalardaki bu soruya yanıt niteliğinde bir açıklama İngiltere’den geldi. Orta Doğu’daki her sorunda Amerikalıları öne süren İngilizler, Trump’ın kararıyla açığa düşmüş, PKK bağlantılı güçlerin sonuna dek yanında olacağını ilan etmişti. Tabii tam da Brexit sürecinde bunu Suriye’de askeri varlık bulundurmadan nasıl yapacağı sorusu ortada yanıtlanmadan duruyor.
• Oysa Erdoğan haftalardır Suriye’nin bu defa Amerikan korumasındaki kuzeydoğusundaki PKK hedeflerine harekât başlatacağını ısrarla beyan ediyordu. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar daha bir gece önce Meclis’te Suriye sınırında PKK kontrolünde fiili bir Kürt devleti oluşumuna izin verilmeyeceğin söylemişti. Diğer yandan hafta sonu Katar’da konuşan Çavuşoğlu, Beşar Esad yeniden seçilirse Türkiye’nin ne yapacağı sorusuna, demokratik bir seçim olması halinde çalışmayı düşünebileceği yanıtı vermiş, Cenevre’ye bu önemli siyaset değişikliği işaretini vererek girmişti.
• Akşam saatlerinde Trump kararı konusunda Erdoğan’ın bilgilendirildiği Vaşington’da ilan edildi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile konuşup resmen tebliğde bulunmuştu. Reuters haber ajansı, Amerikan askerlerinin çekilmesinin 60 ile 100 gün sürebileceğini bildiriyordu; yani sözler tutulursa, Amerikan askerleri Suriye’den Türkiye’deki 31 Mart yerel seçimlerinden önce çekilmiş olacaktı; Erdoğan’ın siyasi ısrarcılığı sonuç getirmişti.
• Aynı 19 Aralık günü, selefi Andrey Karlov’un suikasta kurban gidişinin ikinci yıldönümünde Bilkent’te konuşan Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, Türkiye ve Rusya’nın işbirliğinin bölgede “yenilmez” bir güç oluşturduğuna inandığını söyleyecekti.
Ortaya çıkacak resmi görmek için noktaları şimdi birleştirebilirsiniz. Ortaya çıkan şeklin en çok PKK ve bağlantılı grupları rahatsız edeceği açık. İngiltere’nin sürpriz çıkışı onların da rahatsız olduğunu gösteriyor. Asli öncelikleri İran’ı sınırlarından uzağa itmek olan İsrail ve Suudi Arabistan da Trump’ın kararından muhtemelen memnun olmayacaklardır. Bu karar ABD’nin omuzlarından büyük bir yük ve sorumluluğu kaldıracak. Öte yandan PKK ile Kürtleri özdeş gören Batı kamuoyunda “Kürtlerin Amerikalılar tarafından bir kez daha kullanılıp ortada bırakıldığı” eleştirilerine maruz bırakabilir ama Trump’ın bunu umursayacağı pek söylenemez.
PKK’nın ağır hayal kırıklığına yol açacak bu durumun en muhtemel iki sonucu olabilir. Bunlardan birisi, PKK’nın Amerikan saflarından eski hamileri Suriye saflarına geçmesidir. Bir diğer ihtimal ise, aslında ABD’nin tercih edeceği şekilde, PKK’nın kendisini lağvetmesi, ya da büyük bir grubun ondan koparak demokratik siyaset hattı ilan etmesi olabilir; tutup tutmayacağı ayrı konu ki bu PKK ile askeri mücadele dönemi ardından yeni bir diyalog sürecine dahi yol açabilir.
Her halükarda Erdoğan’ın usanmaz ısrarı ile açılan yolda Trump’ın Suriye’den asker çekme kararının, Suriye ve Orta Doğu genelinde oyun bozucu, ya da yeni oyun kurucu önemde olduğu söylenebilir. Vaşington çarşısındaki feci karışıklık halinin hangi, istikamete doğru gittiği, Trump’un bu siyasetine destek içeriden destek alıp alamayacağı hâlâ bilinmezliğini koruyor. Tabii Beyaz Saray ile Pentagon arasındaki bu çatlağın büyüyüp büyümeyeceği, büyürse nereye dek gidebileceği de öyle.