Gazeteci-Yazar
Bütün aile değil, bütün köy işbirliği yapmış küçük Narin Güran’ın cinayetini örtbas etmek için. Narin’in küçük bedenine ne kadar sır sığmış? Ne kötü ne kanlı sırlar ki sadece ailesi değil, bütün köy seferber olmuş örtbas etmek için. Kötülüğün vücut bulmuş hali gibiler. Birileri bundan Kürt düşmanlığı, ya da din düşmanlığı çıkarmak istiyor. Oysa olayın ilk
ABD’de 5 Kasım’daki başkanlık seçimlerini Donald Trump ya da Kamala Harris kazansa Türkiye için neyin değişeceği sorusuna çoğunuzun “Hiçbir şey” dediğini duyar gibiyim. Pek öyle değil ama anlamak için Türkiye-ABD ilişkilerinde bugün yaşanan sorunların hangilerinin hangi başkanın yönetiminde -hadi çözüleceğine demeyelim- “normalleşeceğine” bakmamız gerekir. Sorunları sıralamadan önce Türkiye-ABD ikili ilişkilerinde değil ama akut, güncel siyasi-ideolojik
Dış politikada sıkıntılı günler saptamasına iki soruya yanıt arayarak başlıyoruz: ABD 9 Eylül’de Kıbrıs Rum Hükümetiyle “Savunma İşbirliği Yol Haritası” imzalandı. 11 Eylül’de de ilk toplantılarını yaptılar. Türk Dışişlerinin tepkisi, “ABD’nin Kıbrıs Adasına yönelik tarafsız tutumunu” zedeleyecek bu adımın “gözden geçirilmesini”, ya da biz fanilerin lisanıyla geri almasını talep etmek oldu. Bu âdet yerini bulsun
Bilindiği kadarıyla ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı ilk askeri yaptırım 11 Aralık 1974’te başladı. Görünürdeki gerekçe 20 Temmuz 1974’teki Kıbrıs harekâtıydı. Asıl neden başkaydı. ABD Kongresinin Türkiye’ye askeri silah ve malzeme satışını kesme kararı almasının asıl nedeni, iş başındaki Bülent Ecevit-Necmettin Erbakan (CHP-MSP) koalisyonunun 12 Mart 1971 darbesi ardından askeri yönetimin tercihiyle kurulan Nihat Erim “teknokrat” hükümetinin
AK Parti’nin 10 Eylül’deki Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında “Bürokratik oligarşi” sorununun önemli yer tuttuğunu Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu’nun bugünkü kulis yazısından öğrendik. Buna göre, AK Partinin seçilmiş örgüt yöneticilerinin, bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından atanmış yerel yöneticilerden “yakınmaları öyle hâl almış ki” sorun Erdoğan’ın başkanlık ettiği, bakan ve milletvekillerinin da hazır bulunduğu toplantıda
CHP lideri Özgür Özel, Cumhurbaşkanlığı seçimi için mevcut koşullarda bir daha aday olamayacağını ama olmak istiyorsa uzlaşmak için kendilerine geleceği son tarihin Kasım 2025 olacağını söyledi. YetkinReport’un sorularını yanıtlayan Özel, “Kasım 2025’ten sonra gelmesin. Biz iktidara yürüyoruz. İki buçuk yılı dolana kadar varız, sonra yokuz. İki buçuk yıl bizden, iki buçuk yıl sizden. Bu duyduğumuz
Muhtemelen çoğunuz izlememişsinizdir ama ben iş gereği izledim, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 9 Eylül kabine toplantısı ardından mutat halka hitabından söz ediyorum. Aklımda kalan şu: ekonomi iyi, ufuklarımız nurlu, başarı şu son dağın arkasında. O dağ Anayasa. Onu değiştirdik mi 22 yıldır çıkamadığımız düze çıkacağız. Cumhurbaşkanı 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılında ağırlığı Anayasa değişikliğine vereceğini
CHP Kurultayını siyasi hayatı boyunca CHP ile mücadele etmiş Süleyman Demirel’in sözüyle anlatmak bazılarınıza tuhaf gelebilir ama durumu tam ifade ediyor. Demirel’e Türkiye’nin durumunu tek kelimeyle nasıl özetleyeceğini sormuşlar, “İyi demiş”, ama eklemiş: “iki kelimeyle, iyi değil.” Demirel bu sözü Cumhurbaşkanlığı bittikten sonra İstanbul’daki bir konuşma ardından gelen soru üzerine söylemiş. Hatta “İyi” deyince yadırganmış
Yeni Orta Vadeli Programın 5 Eylül’de ilanı hem ekonomik krizden çıkış çabaları hem de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetinin ciddi bir karar aşamasına geldiğini gösterdi. Birkaç kilit önemde soru var yanıtını arayan, geleceğiz, ama temel soru şu: AK Parti’nin emekçi, emekli, işsiz milyonlara yeten gücü bugüne dek bu yolları beraber yürüdükleri yandaş sermaye