Suriye’nin geçiş dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara ve başında bulunduğu Hayat Tahrir el Şam (HTŞ), halen Birleşmiş Milletlerin terör listesinde yer alıyor. Ama Türkiye, Arap ülkeleri, ABD, AB ve diğer uluslararası camia, Şara’yı geçiş dönemini yönetecek ve ülkeyi serbest seçimlere götürecek devlet başkanı olarak kabul etti. El-Şara, geçiş dönemi yol haritasını açıkladı ve bu dönemin 3-4
Yeni Suriye’nin Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani Ankara’ya geçici HTŞ yönetimin Savunma Bakanı Murhef Ebu Kasra ve İstihbarat Başkanı Enes Hattab ile birlikte geldi. Bu format önemliydi; bu Ankara’nın daha önce Irak ve Ürdün’le oluşturduğu Üçlü Çalışma Grubu formatıydı. Böylece işbirliği yapmak isteyen devletlerin diplomasi ve güvenlik işleyişlerinde koordinasyon, zaman ve enerji kaybının önüne geçmek
IŞİD (DEAŞ), El Kaide, İslami Cihad gibi örgütler kanlı yılbaşı saldırılarını genellikle Türkiye, Pakistan, Endonezya gibi Müslüman nüfuslu ülkelerde yaparlar. Bunun en acı örneklerinden birine İstanbul’da 2016’yı 2017’ye bağlayan gece yarısı Reina gece kulübünde tanık olmuştuk; Özbekistan uyruklu DEAŞ üyesi Abdülkadir Masharipov, rastgele açığı ateşle 39 kişiyi öldürmüş, 70 kişiyi yaralamıştı. Bu yılbaşı terör saldırısı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, NATO Zirvesinden dönerken uçaktakilere “Suriye ile barış istiyoruz” demiş. Suriye ile savaşta mıydık? Hem evet hem hayır. Hayır, çünkü ordularımız karşı karşıya gelmedi, savaş ilanı yok. Evet, çünkü 2011’de Suriye’de iç savaşın patlamasıyla birlikte -o zaman başbakan, sonra- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yakın zamana dek hedefi Beşar Esad rejimini devirmek oldu. Bu amaçla
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi 16 Mayıs’ta Kobani Davasında ağır ceza yağdırdı. En çok öne çıkan, doğal olarak Selahattin Demirtaş’a 42 yıl ve onunla aynı dönemde HDP eş başkanı olan Figen Yüksekdağ’a 30 yıl ağır hapis cezası verilmesi oldu. Bu da tıpkı Gezi Davası gibi, tıpkı siyasi iklim değişince düşen Ergenekon serisi davalar gibi siyasi
İsrail’in İran’ın Şam’daki konsolosluk binasına saldırısı ve İran’ın İsrail’e hava saldırısı ile tırmanan gerilimle birlikte Ankara’nın Orta Doğu mesaisi de hız kazandı. Geçtiğimiz günlerde ABD, İngiltere, İran ve Ürdün dışişleri bakanları ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile telefonda konuşan ve Ankara’ya gelen ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcısı John Bass ile görüşen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan
Moskova’daki kanlı konser salonu saldırısından bu yana istihbarat, güvenlik, diplomasi dünyasından kaynaklarımla konuşuyorum. Hepsinin birleştiği nokta, IŞİD’in (DEAŞ) Horasan Vilayeti kolunun (IŞİD-H) 22 Mart’ta Moskova’da 139 kişiyi öldürdüğü eylemin şimdiye dek IŞİD’in bilinen eylemlerine hedef ve taktikler bakımından benzemediği. Aynı analizi IŞİD-H’nin 28 Ocak’ta İstanbul’daki Santa Maria Katolik Kilisesi baskını için de yapıyorlar. Hedefleri mi
Rus makamları Moskova’da bir konser salonuna 22 Mart akşamı yapılan saldırı sonucu öldürülenlerin sayısının 25 Mart akşam saatleri itibarıyla 139’er ulaştığını açıkladı; 140’a yakın yaralı var. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin IŞİD’in (DAEŞ) üstlendiği terör eylemini üçüncü gün “radikal İslamcıların” yaptığını kabul etti ama Ukrayna’yı suçlamayı da sürdürdü. Moskova mahkemesinin tutukladığı Tacikistan kökenli 4 IŞİD militanından
Rusya’nın başkenti Moskova’da 22 Mart gece saatlerinde Crocus Belediye Binasında düzenlenen rock konserine giren kişiler izleyicilere silah ve el bombalarıyla saldırdı. Rus yetkililerin açıklamalarına göre 140’tan fazla kişinin de yaralandığı saldırı sonucunda 25 Mart akşamı itibarıyla öldürülenlerin sayısı 139’a yükseldi. (*) 22 Mart gecesinde kamuflajlı olduğu belirtilen en az beş kişi rock grubu Picnic konserinin