Türkiye, Soğuk Savaş sonrası Rusya ve Avrupa’nın karşılıklı silah kontrolünü sağlamak için 1990 yılında imzalanan “Avrupa Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Anlaşması’nı” uygulamayı askıya aldı. 5 Nisan’da Resmi Gazetede yayımlanan kararda anlaşmanın 8 Nisan 2024 tarihinden itibaren uygulanmasının durdurulmasına karar verildiği belirtildi. Kararda, “19/11/1990 tarihinde Paris’te imzalanan ve 1/7/1992 tarihli 92/3250 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden’ın davetlisi olarak 8-9 Mayıs’ta Vaşington’a yapması beklenen seyahat öncesinde ABD Temsilciler Meclisi üyelerinden oluşan bir heyet iki 28-29 Mart tarihlerinde Ankara’da temaslarda bulunuyor. Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi Başkanı Mike Rogers başkanlığındaki heyet 28 Mart’ta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 29 Mart’ta Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, MİT Başkanı
Görevdeyken ABD Dışişlerinde üst kademelerde bulunmuş bir Amerikalı diplomat ile Marakeş’teki önemli bir toplantının kahve molasında sohbet ediyorduk. İçinde bulunduğumuz kritik dönemde ABD’nin sanki Türkiye’yi gözden çıkartmış gibi hareket ettiğini, oysa hesaba katılması gereken yeni dinamiklerin ortaya çıktığını belirterek Washington DC’de Türkiye politika (ya da politikasızlığını) kimin tasarlayıp icra ettiğini sordum. Elbette, bir ölçüde “checks-and-balances”
Rusya’nın Ukrayna savaşıyla birlikte NATO’nun Türkiye’nin coğrafi merkezinde bulunduğu askeri-siyasi faaliyetlerindeki artış dikkat çekici boyutlara ulaştı. Romanya’da kurulacağı açıklanan Avrupa’daki en büyük NATO üssünden NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ı kapsayan Kafkaslar turuna ve Türkiye’nin Irak’la stratejik işbirliğine doğru yol alan yakınlaşmasına kadar bu faaliyetin Rusya ve İran odaklı olduğu da görülüyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 8 Mart’ta Vaşington’da ABD’li karşıtı Antony Blinken ile görüşmesi ve diğer temaları ardından düzenlediği basın toplantısında “Pozitif bir gündemle yeni bir sayfa açarak yolumuza devam etme imkânı var” dedi. Türkiye-ABD ilişkileri “mazisi olan” bir ilişkiydi, “Geçmişte pek çok krizler” yaşamıştı ve o “krizleri yönetme” konusunda da iki ülke arasında bir “hafıza
Ortalığı sarsan ifşaat, 1 Mart günü, Rus muhalif Aleksey Navalni’nin Moskova’da bir protesto gösterisine dönüşen cenaze töreninden birkaç saat sonra Rus kamu yayıncısı Russia Today’in Genel Yayın Yönetmeni Margarita Simonyan tarafından yapıldı. Simonyan, üst düzey dört Alman subayın konuşma kayıtları olduğu iddiasıyla bir ses kaydı yayınladı. 38 dakikalık ses kaydında Alman subayların Ukrayna’ya sevk edecekleri
Millî Savunma Bakanlığı (MSB) Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk ABD’den yeni F-16’lar satın alınmasında önemli bir aşamanın geride kaldığını duyurdu. Tuğamiral Aktürk, Türkiye’nin ABD’den 40 adet F-16 Blok-70 (F-16V) ve eldeki F-16’lardan 79’unu da o düzeye yükseltecek “modernizasyon kiti” satın amma talebinin ABD’den gönderilen ‘Taslak Teklif ve Kabul Mektuplarının’ Bakanlığa ulaştığını açıkladı. Böylece Türkiye ve ABD
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün ABD’li Senato üyeleri Jeanne Shaheen ve Chris Murphy ile Cumhurbaşkanlığında yaptığı görüşme dikkatlerden kaçmaması gereken bir ziyaretti. Görüşmeye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake de katıldı. Görüşmeye ABD Kongresinde Yunanistan lobisinin önde isimlerinden Chriz Van Hollen’ın da katılacağı ancak sağlık nedenleriyle katılamadığı öğrenildi. Van Hollen son
“Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslümanım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne dek laiklik konusunda söylediği bu en açık ve en ileri ifadesini 14 Eylül 2011 tarihinde Kahire’de Mısırlı gazeteci Mona Shazly ile mülakatında söylemişti.