Londra Enerji Kulübü YK Başkanı
Doğu Akdeniz’in üç kıtanın kesişim noktasında asılı duran Kıbrıs Adası, artık yalnızca coğrafi bir varlık değil; enerji koridorlarının kesiştiği, güvenlik dengelerinin tartışıldığı ve diplomatik manevraların sahnelendiği bir jeopolitik satranç tahtasıdır. “Batırılamaz uçak gemisi” benzetmesi, salt askeri bir mecaz olmaktan çıkarak bölgesel denklemde somut bir stratejik gerçeklik haline gelmiştir. 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ilan
Enerji artık yalnızca elektrik üretmenin ya da doğalgaz bulmanın ötesinde bir kavram. Bir devletin dış politikasını belirleyebilen, küresel krizleri tetikleyebilen, şirketlerin kaderini değiştiren, hatta toplumların yaşam biçimlerine yön veren bir güç alanı. Dünya tarihinde belki de ilk kez, enerji bu kadar çok boyutlu, bu kadar çok aktörlü ve bu kadar çok bilinmeyenli bir denklemin merkezine
ABD ile Çin arasındaki artan jeopolitik ve ekonomik gerilim, Soğuk Savaş sonrası kurulan Atlantik merkezli düzenin artık sürdürülemez hale geldiğini gösteriyor. Trump döneminde başlatılan “ticaret savaşları”, Biden yönetiminde daha sofistike ama aynı derecede agresif bir “stratejik rekabet” politikasına evrildi. Bu, sadece gümrük tarifeleri ve teknoloji transferleriyle sınırlı bir çekişme değil; küresel liderliğin, değerler sisteminin ve
Türkiye’nin siyasi sahnesinde önemli bir dönemeçteyiz. Ekrem İmamoğlu’na yönelik hukuki süreçler, siyasi baskılar ve dün alınan tutuklama kararı, sadece İstanbul’u ve İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını hedef almakla kalmıyor; aynı zamanda Türkiye’nin önümüzdeki donemde siyasi dengelerini ve dinamiklerini temelden sarsacak bir gelişme haline geliyor. Görünen o ki ne hükümet geri adım atacak ne de muhalefet yekvücut bir
Türkiye’de siyasi ve ekonomik gündem o kadar hızlı değişiyor ki, bu yazıya başladığımda henüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşları gözaltına alınmamış, borsa ve döviz dalgalanmaları yaşanmamış, siyasi gerilim biraz daha tırmanmamıştı. Sadece kendi başına önemli bir hadise olan diploma iptali, İstanbul Üniversitesinin İmamoğlu’nun diplomasını iptali etmesi konuşuluyordu. Ancak her yeni gün,
Türkiye’nin en büyük çıkmazlarından biri, zeki, yetkin ve vizyoner insanlarını devlet yönetimine, siyasete, askeriye ve bilim-teknoloji alanlarına çekememesi. Bugün ülkenin en parlak beyinleri ya özel sektörde yollarını arıyor ya da yurtdışına göç ediyor. Eğer bu alarm veren akım tersine çevrilemezse, liyakati kamu, siyaset ve iş dünyasına hâkim kılamazsak Türkiye’nin kritik karar alma mekanizmaları daha da
Uzun yıllar boyunca Çernobil (1986) ve Fukuşima (2011) kazalarının gölgesinde kalan nükleer enerji, bugün enerji güvenliği, karbon nötr hedefleri ve fosil yakıt bağımlılığını azaltma çabaları doğrultusunda küresel gündemin üst sıralarında yer alıyor. Özellikle şu gelişmeler, nükleer enerjiyi 21. yüzyılın temel enerji kaynaklarından biri haline getirme potansiyeline sahip: • Avrupa’daki enerji krizi ve Rusya-Ukrayna savaşının derinleştirdiği
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky’nin son Twitter açıklaması ve ABD Başkanı Donald Trump’a gönderdiği yeniden görüşme mektubu, Beyaz Saray’da Trump ile yaşadığı aşağılayıcı tartışma ve Londra’da Avrupalı liderlerle yaptığı görüşmelerin ardından mecburen stratejik bir değişime yöneldiğini gösteriyor. Zelensky, Avrupa’nın güvenlik garantilerinin sınırlarını, Rusya’ya üç yıldır süren savaşı sona erdirme baskısı yapmadaki zorluklarını, dahası askeri ile
Küresel siyasetin gelişen manzarasında, Donald Trump yalnız bir figür değil. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki küresel düzenin yeniden şekillendirilmesi gibi, Trump ve müttefikleri belirsizlik ve öngörülemezliklerle dolu yeni bir paradigmanın temellerini atıyorlar. Ve bu kaosun kasıtlı bir strateji olduğunu saklamıyor. Trump’ın dünya sahnesindeki kendine özgü yaklaşımı dikkat çekici. Düşmanca tutumu, tehditleri ve ani kararları, bir karmaşa
Yabancı sermaye dendiğinde çoğumuzun aklına sadece yurtdışından para akışı, teknoloji transferi veya yabancıların kendi çıkarlarına uygun yatırımları geliyor. Genelde olumlu bir çağrışım yapsa da, mesele bundan çok daha derin ve karmaşıktır. Yabancı sermaye her zaman kalkınma ve refah getirmez; bazen mevcut kaynakları tüketir, kısa vadeli kâr peşinde koşar. Sol çevreler uzun yıllar yabancı sermayeyi emperyalizmin