Korkma! İstikâl Marşı bu sözcükle başlar. Mehmet Akif Ersoy’un dizeleri Kurtuluş Savaşını Mustafa Kemal Atatürk’ün Başkanlığı ve Başkomutanlığını yaptığı bu Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklâl Marşı olarak kabul edildi. “Korkma” Anadolu ve Trakya’nın İngiliz, Fransız, Yunan, İtalyan, Gürcü ve Ermeni ordularının işgaline direnen, işgali defeden halkına verilen bir güvenceydi. Bugün, 8 Ekim 2024’te Türkiye
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 1 Ekim Meclis açılışında İsrail’in gözünü Anadolu’ya diktiğini söylemesinden yaklaşık bir saat sonra Amerikan haber siteleri istihbarat kaynaklarına dayanarak İran’ın “birkaç saat içinde” İsrail’e bir füze saldırısı başlatacağını bildirmeye başladı. Haberlerde İran füzelerinin tipleri, yaklaşık sayıları, İsrail’deki muhtemel hedefleri ve İsrail’in buna yanıt olarak İran’ın nükleer santralleri dahil hangi hedeflerini vuracağı ayrıntıları
Endişe edilen oldu, İsrail ordusu büütün uayrılara rağmen 1 Ekim sabahı Lübnan’a kara karekâtına başladı. İsrail bunun öncesinde 27 Eylül’de Beyrut, Dahiyye’de saptadığı stratejik hedefi, Hizbullah lideri şeyh Hasan Nasrallah’ı yeraltı sığınağında öldürdü. Saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü’nün Lübnan sorumlusu Tuğgeneral Abbas Nilfuruşan’ın da saldırıda öldürüldüğü açıklandı. Bu aynı zamanda, diğer Hizbullah,
İsrail ordusu, 28 Eylül’deki Beyrut’taki Hizbullah merkezine yönelik hava akınlarında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı öldürdüklerini açıkladı. Hizbullah açıklamadan bir kaç saat sonra Nasrallah’ın “şehadetini” kabul etti. Son son otuz yıldır Orta Doğu coğrafyasında silahlı gücüyle en büyük devlet-dışı aktörlerden olan Şii örgütün liderinin öldürüldüğü böylece doğrulandı. Saldırı İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’a son 10 gün içine vurduğu
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 24 Eylül’de BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada “İsrail’i durdurmak için daha ne bekliyorsunuz?” çıkışından önce ulusal kanallardan NBC’de Hamas’ı terör örgütü değil, topraklarını koruyan direniş örgütü olarak gördüğünü söylemesi üzerinde durmak isterim. BM Genel Kurulu hitapları genellikle haber izleyicilerinin dahi ilgi duyduğu konuşmalar değildir; özelikle de ABD’de. NBC, CBS ile ABD’de 4,5
Son iki günde İsrail’in Lübnan’a saldırılarında öldürülenlerin sayısı 500’ü, yaralananların sayısı da 1700’ü buldu. Kesin sayı vermenin de anlamı kalmadı çünkü her saat yeni bir çatışmanın yeni ölümlerin haberi geliyor. Bu saldırılara karşı Hizbullah’ın -çoğu Demir kubbe hava savunma sistemi tarafından engellenen- roket atışlarının İsrail’in yeni saldırılarına bahane vermek dışında pek bir etkisi yok. Lübnan
Dış politikada sıkıntılı günler saptamasına iki soruya yanıt arayarak başlıyoruz: ABD 9 Eylül’de Kıbrıs Rum Hükümetiyle “Savunma İşbirliği Yol Haritası” imzalandı. 11 Eylül’de de ilk toplantılarını yaptılar. Türk Dışişlerinin tepkisi, “ABD’nin Kıbrıs Adasına yönelik tarafsız tutumunu” zedeleyecek bu adımın “gözden geçirilmesini”, ya da biz fanilerin lisanıyla geri almasını talep etmek oldu. Bu âdet yerini bulsun
Türkiye-İran ilişkilerinden bahsederken, genellikle 1639 Kasrı Şirin Antlaşması’ndan bu yana sınırlarımızın değişmediğini vurgulayarak başlarız söze. Bu, iki ülke arasındaki tarihi derinliğin, siyasi istikrarın ve yüzyıllar boyunca onca iniş çıkışlı ilişki dönemeçlerine rağmen statükoya saygının sembolüdür. Zaman zaman aynı coğrafyada bölgesel rekabete dönüşebilen bu köklü ilişkilerin altında Sünni-Şii ayrımının çok ötesinde birbirinden farklı ve dinamik unsurlar
“İki devlet, bir millet” sözünü ben defa Ebulfez Elçibey’den duydum. Elçibey henüz yasaklıyken, 1992 başlarında Azerbaycan Sovyetlerden bağımsızlığını ilan etmişken, Bakü’de Halk Cephesine ait bir bodrum katında Semih İdiz ve Aziz Utkan ile söyleşiye gitmiştik. Bizim ülkücü-milliyetçi takım bozkurt selamı gibi bu sloganı da Azerbaycan’dan öğrenip ithal etmiştir. Etkili bir slogandır ama “Bir devlet, bir