Avrupa Birliği’nin 17 Nisan’daki özel Konsey oturumunda uzun bir süreden sonra Türkiye ile ilişkiler ele alındı. Gerçekten ele alındı mı onu saptamak zor. Zira Zirve sonrasındaki açıklamayı okuyunca Türkiye’nin ciddiyetten uzak yüzeysel bir şekilde değerlendirildiğini anlıyorum. Geçtiğimiz yaz AB liderleri, dış politikadan sorumlu Yüksek Temsilci Josep Borrell’den Türkiye ile ilişkilerin nasıl düzeltilebileceğine ilişkin bir rapor
Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi 17 Nisan’da aldığı kararla Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesini Kıbrıs sorununun BM parametrelerinde çözümüne bağladı. AB’ye sert tepki gösteren Dışişleri Bakanlığı, ilişkilerin Kıbrıs meselesine indirgenmesini “stratejik vizyon eksikliği” olarak değerlendirerek AB ile diyaloğun mütekabiliyet çerçevesinde ele alınacağını belirtti. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “AB ile diyaloğumuzu, mütekabiliyet çerçevesinde, AB’nin önümüzdeki
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bundan böyle Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini öngörmeyen hiçbir anlaşma için masaya oturmayacaklarını söyledi. İddia edildiği gibi bir “Kıbrıs krizinden” söz edilemeyeceğini ve bir daha 2004’teki gibi bir oyuna gelmek istemediklerini söyleyen Tatar, Adadaki Türk ve Rum halklarının yan yana iki devlet olarak yaşayabileceği bir anlaşmayı amaçladıklarını söyledi.
Her konuda aynı ifadeleri büyük bir başarıyla farklı anlamlarda kullanmayı başarmada ustalaşan Kıbrıs’taki taraflar, 1964’ten beri dura kalka devam eden Kıbrıs toplumlararası görüşmeler sürecinin Kıbrıs’ta çözümü neden bir türlü gerçekleştiremediğini de çok farklı şekillerde izah etseler de artık uluslararası gözlemciler bile çözümün önündeki en büyük engelin Birleşmiş Milletler’in parametreleri olduğu görüşünde birleşmeye başladılar. Adada görev
Artık biliyorsunuz, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ara sıra “X” hesabını sadece İngilizce mesaj vermekte kullanıyor. Böylelikle Şimşek’in o mesajları Türk kamuoyundan, seçmeninden çok dışarıya, dış siyaset ve ekonomi çevrelerine vermeyi amaçladığını anlıyoruz. Şimşek’in 30 Kasım akşamüzeri, TRT Canlı yayınına katılmadan hemen önce X hesabından yaptığı yayını da böyle okumak gerekiyor. Doğrusu Şimşek yabancı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 20 Eylül’de New York’ta Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile de görüştü. Görüşmede 5 Eylül’de Ankara’da buluşan Dışişleri Bakanları Hakan Fidan ve Yorgo Gerapetritis’in çizdiği “olumlu gündemden” Akdeniz’de göç ve doğal afetlerle ortak mücadeleden söz edildi, Kasım ayında bir Güven Artıcı Önlemler toplantısından ve 7 Aralık’ta Selanik’te Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Toplantısı gündeme
Biz G20’de tahıl anlaşması nedeniyle Türkiye’nin -azımsanmayacak- gayretine teşekkür edilmesi ve sonuç bildirgesinde kutsal kitaplara saldırının kınanması nedeniyle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başarılarını konuşsak da dünya, bugünlerde, G20 Zirvesine damga vuran dev bir projeyi konuşuyor: Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomi Koridoru. Bu çerçeveden bakınca Erdoğan’ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi ile Katar, BAE ve Suudi Arabistan gibi Körfez
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Yunanistan Dışişlari Bakanı Yorgos Yerapetritis ile 5 Eylül’de Ankara’da bir araya geldi. İkili görüşmenin ardından basin açıklaması yapan bakanlar, Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde “olumlu döneme girildiği” vurgusunu paylaştılar ve toplantıda önümüzdeki dönemde ilişkilerin geliştirilmesi için belirlenen yol haritasının konuşulduğunu belirttiler. İlk olarak konudan hakan Fidan, “Yunanistan ile ilişkilerimizde yeni ve olumlu bir