Emekli Büyükelçi
“Avrupa’nın Son Günleri” İstanbul’daki bir sahaftan aldığım kitabın başlığı. 1946 Egloff Paris basımı. Yazarı, Romanya’nın eski Dışişleri Bakanlarından Grigore Gafencu. 1939 yılında gördüklerini kaleme almış, bir diplomatik yolculuğunda, savaş öncesinin bakışıyla zihnine kazılanları. Gafencu, önsözünde, “olayların baş döndürücü niteliğinin dünyayı sarstığı bir anı diplomatik bir takdimle dile getirmenin nasıl gerçek dışı imgeler yaratabileceğini biliyorum. Savaş
Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Franck- Walter Steinmeier’in üç günlük Türkiye ziyareti zamanlı ve yararlı oldu. Türkiye ile Almanya arasındaki diplomatik ilişkilerin başlamasının yüzüncü yılı vesilesiyle gerçekleşen bu ziyaretin sembolik boyutu doğal olarak öne çıktı. 31 Mart yerel seçim sonuçlarının beraberinde getirdiği ülkemizdeki siyasi dönüşüm ortamının ve doğurduğu “daha iyi bir gelecek, daha iyi bir yönetim”
Avrupa bütünleşme sürecine ivme sağlayan önemli liderler oldu. Avrupa Komisyonu’nun eski başkanlarından Jacques Delors bunlardan biriydi. Delors’lu yıllara Avrupa bütünleşme sürecinin “altın çağı” olarak atıfta bulunanlar haksız sayılmaz. Avrupa’nın inşası sürecinde Delors’un oynadığı rol büyük. Bir barış ve refah projesi olarak AB’nin yükselmesinde ikinci nesil Avrupalı liderlerin önde gelen bir temsilcisiydi Delors. Jean Monnet gibi
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılının anlamı büyük. Demokrasi ve dış politika bağlamında öne çıkan boyutlardan biri Türkiye’nin uluslararası konumu. Bugüne değin stratejik bir hedef olarak görüldüğü ifade olunan Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik yolunda nasıl bir vizyon ortaya konulacağı bu açıdan önem taşıyacak. Mevcut siyasi söylemler arasında dikkati çeken iki yaklaşım üzerinde durulmasında yarar var: Bunlardan birincisi, Türkiyesiz