Yetkin Report

  • English
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Hafıza Kartı
  • Hayat
  • Yazarlar
  • Arşiv
  • İletişim

Avrupa-Türkiye: Demokrasi, Güvenlik, İki Önemli Ziyaret ve Bir Harita

Yazar: Engin Soysal / 02 Kasım 2025, Pazar / Oda: Siyaset

Türkiye’ye yönelen bakışta demokrasiden güvenliğe geçiş, demokratik güvenliği esas alan bir bakışın terk edilmesi anlamına gelmez. Fotoğraf 16 Mayıs 2025’te Arnavutluk’taki Avrupa Siyasi Topluluğu toplantısından. (Foto: Cumhurbaşkanlığı)

Birleşik Krallık Başbakanı Keith Starmer’in 27 Ekim’de, Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi Friedrich Merz’in ise 30 Ekim’de ülkemize yapmış oldukları resmi ziyaretler Avrupa’nın Türkiye’ye bakış penceresinde demokrasiden güvenliğe geçiş yorumlarına zemin oluşturdu. Diğer yandan, AB’nin resmi internet sitesinde Birliğin genişleme sürecine ilişkin bilgi verdiği ifade olunan “2025 aktüel durum” başlıklı bir açıklama çerçevesinde yer alan AB adayları haritasında Türkiye’nin “kırmızıya alınan tek ülke” olduğu yönünde haberler dikkati çekti. Bazı ikili işbirliği alanlarında ilişkilerin gelişmesi; stratejik hedefimiz olan AB üyelik yolunda bundan yirmi yıl önce başlayan müzakerelerde kırmızı ışık…

“Avrupa’ları birbirinden ayırmak…

Avrupa’yı, Avrupa’nın Birliğini ve AB’yi tek bir gövdeye sığdırmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Avrupa ülkelerinin Türkiye ile ikili ilişkileri ile AB’nin Türkiye ile ilişkilerinin dinamiği aynı olmayabilir: Birbirlerini güçlendiren bir seyir içine girdiği dönemler yaşayabildiğimiz gibi birbirlerinden farklılaşan seyirleri gördüğümüz dönemler de oldu.
Birleşik Krallık artık AB üyesi değil, ancak son gelişmeler karşısında Avrupa’nın özellikle güvenlik ve savunma ayağında birliğinin ivme kazanması yönünde önde gelen bir aktör. Londra’nın 2025 yılı içinde Fransa’nın yanısıra ev sahipliği yaptığı ve Türkiye’yi de davet ettiği birçok Zirve toplantısı Birleşik Krallığın bu konumunu çarpıcı şekilde gösterdi. Starmer, Türkiye’nin Avrupa’nın güvenlik mimarisinde önemli bir konuma sahip olduğunu bilincinde. Almanya Şansölyesi Merz için de bu söylenebilir.
Bakışlar farklı alanlarda değişim gösterebiliyor. Öncelikleri ulusal çıkarlar, bölgesel ve küresel sınamalar belirleyebiliyor. Geçmişte bunun örnekleri var. Ukrayna’ya bakışın ne denli değiştiğini son yıllarda görüyoruz. Avrupa sahnesinin iniş çıkışlarla dolu bir geçmişi var. Avrupa’nın birliği yönündeki çabalar bundan ister istemez etkileniyor. Ortak vizyonun sahipleri ve unsurları, güç eksenleri sabit kalmıyor.

“Demokratik Güvenlik”

Avrupa’nın güvenlik mimarisi denildiğinde bunu “demokratik güvenlik” konsepti dışında düşünmemeliyiz. Ne İngiltere ne Almanya Avrupa güvenlik mimarisini bu konsept dışında düşünür. Avrupa Konseyi (AK), Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) üyesi olan Türkiye de “demokratik güvenlik” dışında Avrupa’nın güvenlik mimarisini düşünmemeli. Demokrasi ve hukuk devletinin güvence altına alındığı bir ortamın güvenliğinden başlar bu mimari. Rusya artık Avrupa Konseyi (AK) üyesi değil. 16 Mart 2022’de AK’den ihraç edildi. 16 Eylül 2022 itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olmaktan çıktı.
AK Statüsü’nde ifade olunduğu şekliyle “…tüm gerçek demokrasilerin temelindeki bireysel özgürlük, siyasi özgürlük ve hukuk düzeni ilkelerinin gerçek kaynağını oluşturan manevi ve ahlaki değerlere derin bağlılık… Avrupa’nın aynı anlayıştaki tüm üyeleri arasında daha yakın bir birliğe gerek olduğu” inancının temelindedir. AK, savunma boyutunun ele alındığı bir örgüt olmamakla beraber, güvenlik ve savunma ayağında Avrupa’da birlik sağlama yolundaki girişimler bu temelden ayrı değildir.

Avrupa Ordusu Tartışmaları

“Avrupa ordusu” kurulması yönünde yapılan ilk tartışmaların Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesinde cereyan ettiği hatırlanmalıdır. 1948 Çekoslovakya darbesi, SSCB’nin Berlin ablukası ve Kore savaşının başladığı bir dönemde Winston Churchill 17 Ağustos 1950’de Avrupa’nın savunmasını düzenlemesi gereğine işaret ettiği önemli konuşmasını AK Parlamenter Asamblesi zemininde yapmıştır. Churchill sunduğu önerge ile acilen bir Avrupa Ordusu kurulmasını önermiştir. 1952’de imzalanan ancak kendi başlattığı bir girişim olmasına karşın (Fransa Başbakanı René Pleven adıyla Pleven Planı olarak anılıyor) 1954’te Fransız Millet Meclisinin onaylamadığı Avrupa Savunma Topluğu kurulmasına dair antlaşmanın öyküsüne, AKPM’nin ilk başkanı ve NATO’nun ilk Genel Sekreteri olan Belçikalı Paul-Henri Spaak’ın ve AB’nin kurucu babası olarak bilinen Jean Monnet’nin oynadığı role geri dönüp bakınca, Avrupa’nın mevcut sınamalar karşısında atmaya çalıştığı adımlardaki zorluk daha iyi anlaşılıyor .

“Birleşik Avrupa ve Dünya Devleti Türk Parlamento Grubu”

Türkiye’nin Avrupa Politikasına geniş bir çerçevede ve tarihsel arka planı göz önünde tutarak bakmakta yarar var. Avrupa Ordusu kurulması yönünde ilk tartışmalar içerisinde Türkiye’nin konumunu iyi görmek gerekiyor. Doç. Dr. Ersin Embel’in yayınlanmamış 2010 tarihli “Türkiye’nin Avrupa Politikası – 1945 – 1959” başlıklı doktora tezi kıymetli bir çalışma.
Doç. Dr. Embel doktora tezinde “Temmuz 1948’de çalışmalarına başlayan – TBMM bünyesindeki- “Birleşik Avrupa ve Dünya Devleti Türk Parlamento Grubu” adıyla kurulan bu grubun tüzüğünün ikinci maddesinde “Avrupa devletleri arasında ve daha geniş olarak bütün dünyada, milletler arasında bir federasyon meydana getirmek ve tek bir dünya devleti yolunda çalışmak” amacının belirtildiğini hatırlatıyor.

2030 Yol Haritası

Grubun kurucularına bakıldığında aralarında Şükrü Saracoğlu, Şemsettin Günaltay, Necmettin Sadak, Nihat Erim, Kasım Gülek, Refet Bele, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü gibi federalist olma nitelikleri hiç bilinmeyen üst düzey devlet ve siyaset adamlarının yer aldığının görüldüğünü, sözkonusu grubun kuruluşunu, gerçek anlamda federalist bir anlayışın Türkiye’de siyasi elitlerce benimsenmesinin bir kanıtı olarak değerlendirmek yerine, o dönemde Avrupa’da gündemde öne çıkan federalizm ağırlıklı bütünleşme söyleminin tamamen dışında kalmamak üzere Türkiye tarafından atılmış diplomatik bir adım şeklinde düşünmek doğru olacaktır” saptamasını yapıyor. O yıllarda AK Parlamenter Asamblesi’nde “Avrupa Ordusu” kurulması yönünde cereyan eden tartışmalarda ilk Asamblede yer alan milletvekillerimizden Osman Kapani, Maksudi Arsal, Suat Hayri Ürgüplü ve Kasım Gülek gibi milletvekillerimizin konuşmalarını okumak da anlamlı geliyor.
O yıllardan bugüne Avrupa siyaset yelpazesi çok değişti. Avrupa bütünleşme sürecinin ve AB kurumlarının geldiği aşama hayli farklı. 23 Ekim 2025 tarihinde Brüksel’de düzenlenen AB Zirvesi’nde kabul edilen “2030 Savunması Hazırlık Yol Haritası” belgesi ve AB Komisyonunun oynadığı rol etkileyici. Bu belge hakkında İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV)’nın bilgi notu oldukça aydınlatıcı.

Türkiye Demokrasiden Güvenliğe

Türkiye’ye yönelen bakışta demokrasiden güvenliğe geçiş, demokratik güvenliği esas alan bir bakışın terk edilmesi anlamına gelmez. AB üyesi ülkelerle ikili ilişkilerimizi geliştirmemiz, Avrupa’nın birliği yolunda girişimleri desteklememiz ve Avrupa Siyasi Topluluğu gibi yeni platformlar dahil her platformda mevcudiyetimizi hissettirmemiz bugün önem taşıyor. Öncelik AB üyelik müzakerelerinin kırmızı ışıktan yeşile dönüşebilmesi için gerekli olan reformları yapmamızdır. Neticede Türkiye’nin kendi optimalini yakalamasında, coğrafyamızda daha güçlü bir bölgesel sahiplenmeye öncülük etmesinde bu adımlar artı teşkil eder…
Jean Monnet, bir Avrupa Ordusu kurulması girişimi sürecinde 3 Eylül 1950’de Fransa Başbakanı René Pleven’e yazdığı mektupta, “…Rusya gizemi karşısında ortak silahlanma yönünde girişimlerimizi sürdürmeliyiz” ifadelerini kullanmıştı. Karşılaşılan sıkıntıların kaynağında ise “barışa dair yapıcı düşüncenin eksikliğini” görmüştü. Rusya gizemi sürüyor mu bilemiyorum ama barışa dair yapıcı düşünce hiçbir zaman eksik olmamalı.

Yeni yazılardan haberdar olun! Lütfen aboneliğinizi güncelleyin.

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Aboneliğinizi onaylamak için gelen veya istenmeyen posta kutunuzu kontrol edin.

Etiketler: Almanya, Avrupa Birliği, İngiltere

OKUMAYA DEVAM EDİN

Erdoğan G20’ye umutlarla gidiyor ama çarşı karışık
İç ve dış hareketlilik Ankara’da harareti tırmandırıyor
Ekrem İmamoğlu: İstanbul’da adaylık için yola çıkıyorum
  • Meclis Komisyonu Öcalan’a Gitmeli mi?18 Kasım 2025
  • İş Dünyası AB Kapısında: Sorun Siyasi Ama Biz Elimizden Geleni Yapalım17 Kasım 2025
  • İmamoğlu Dosyası: Yargı, İktidar-Muhalefet Ayırmamalı17 Kasım 2025
  • Yargıharp, ya da Lawfare; Yeni Siyaset ve Hukuk Kavramıyla tanışın16 Kasım 2025
  • Londra’daki Suriye toplantısında Türkiye ve İsrail tartışma konusu oldu15 Kasım 2025
  • C-130 Faciası: Yanıtlanan ve Yanıt Bekleyen Sorular14 Kasım 2025
  • Siyasi Rakibine 2-3 Bin Yıl Hapisle “Nasıl Olacak Bu Barış?”13 Kasım 2025
  • Çin Dünyayı Neden Korkutuyor? Gerçek Ne?13 Kasım 2025
  • Siyasi Davalar Tarihine Geçecek İmamoğlu İddianamesi ve Birkaç Soru12 Kasım 2025
  • Hukuk Devletini Savunabilen Kişi, Kurum, Baro Kaldı mı?12 Kasım 2025
Haberler arşivinde arama yapın...

Siyaset

Ekonomi

Hafıza Kartı

Hayat

Arşiv

English

Hakkımızda

Künye

Yazarlar

Yardım

Reklam & İşbirliği

Bize Ulaşın

tbtcreative.com | UFKZDN © 2024 yetkinreport.com

Kurumsal Bilgiler     ·      Yardım     ·      Kullanıcı Sözleşmesi     ·      Yasal Çekince

TOP