İstanbul’daki Kadir Has Üniversitesi’nin (KHAS) Türkiye Araştırmaları Merkezi (CTRS) tarafından yürütülen Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırmasının 2018 sonuçları 30 Ocak’ta bir basın toplantısıyla ilan edildi.
Geçen yıl Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarını 6 ay öncesinden isabetle tahmin eden araştırma sonuçları 2018’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AK Parti hükümetinin dış politikasına verilen desteği düştüğünü gösteriyor.
Buna göre, 2017’de AK Parti’nin dış politikasına verilen yüzde 45,9 destek, 2018’de 32,2’ye düşmüş bulunuyor. İşin ilginci, 26 il merkezinde yapılan çalışmaya cevap veren AK Parti seçmenleri arasında da dış politikaya verilen desteğin yüzde 75,2’den, 66,3’e düşmüş olması. Bu düşüş, Suriye politikasına verilen destekteki kayıpla paralel seyrediyor. Erdoğan’ın Suriye politikasına 2017’de verilen 38,5 oranındaki destek, 2018’de 34,7’ye düşmüş ve bu düşüşün yarısı da yine AK Parti seçmeninden geliyor.
Keza, hükümetin daha fazla göçmen kabulüne karşı duruş da ilk kez yüzde 50’nin üzerine çıkmış, yüzde 60’ı bulmuş (59,4) durumda; bir önceki yıl bu oran yüzde 46,4 idi. Yine aynı çerçevede, Türkiye’nin başka ülkelerde asker bulundurmasına verilen destek bir yıl içinde yüzde 48,1’den 40,7’ye düşmüş. Terörle mücadele için de olsa sınır ötesi askeri operasyonlara verilen destek de yüzde 56’dan yüzde 45,1’e inmiş görünüyor.
12 Aralık-4 Ocak tarihleri arasında yapılan araştırma dış politikaya dair başka çarpıcı sonuçları da gösteriyor.
Örneğin Türk vatandaşları en büyük tehdit kaynağı olarak ABD’yi görüyor; 2017’de yüzde 64,3 olan tehdit oluşturma algısı, 2018’de yüzde 27,4’lük bir sıçramayla, yüzde 81,9’a, yuvarlarsak, yüzde 82’ye yükselmiş. Bunda en büyük etkenler, ABD’nin PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG ile işbirliğinde ısrar etmesi ve 2016 askeri darbe girişiminden sorumlu tutulan Fethullah Gülen ve örgütüne verdiği destek.
Bunun dışında sıralama pek değişmemiş: İsrail (63,3), Ermenistan (55,7), Suriye (54,6, İngiltere (53,9), Fransa (52,5), Almanya (51,6), Yunanistan (48,5) olarak devam ediyor.
Bu yılın tehdit algısında en büyük sıçramayı yapansa Suudi Arabistan olmuş; bir önceki yıla göre yüzde 43,6’lık bir artışla ankette yüzde 37,9’luk tehdit algısı ile sıralamaya girmiş. Bunda Cemal Kaşıkçı cinayetinin etkisi var.
NATO üyesi Türkiye’nin o çerçevede en büyük hasmı ama Suriye’de ortağı Rusya’dan gelen tehdit algısı ise yüzde 39,1.
Bu noktada ilginç bir durum ortaya çıkıyor. Türk vatandaşları ülkenin belli başlı bütün NATO müttefiklerinden, yani ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’dan gelebilecek tehdidi, Rusya’dan gelebilecek tehdidin önüne koyuyor, fakat yüzde 60’a varan (58,7) net bir oranla Türkiye’nin NATO üyeliğinin devamını destekliyor. NATO üyeliği sonlandırılmalı diyenlerin oranı yalnızca yüzde 11,5. Hatta yüzde 35’lik (34,8) bir kesim, NATO olmaksızın Türkiye’nin uluslararası planda güvenliğinin tehlikeye düşeceğine inanıyor.
Evet, 31 Mart seçimlerine giderken AK Parti hükümetinin dış politika karnesi, halkın gözünde pek de iyi değil bu araştırmaya göre. Örneğin, Suriye, ya da Irak’a yeni bir sınır ötesi harekâtın ne oranda oya tahvil olacağı kuşkulu. Öte yandan dış politika hiçbir zaman Türkiye’deki seçimlerde asli karar unsuru olmadı; kaldı ki belediye seçimlerinde daha da küçük bir etkisi olur.
Seçimlerde en önemli unsur, hep ekonomi ve ekonomik beklentiler olmuştur ki KHAS araştırması o bakımdan da pek parlak bir tablo çizmiyor. Araştırmaya göre 2017’de “gündemdeki en önemli sorun” sorulduğunda verilen yanıt “terör” olmuş, yüzde 29,0 oranıyla. Oysa terör 2018’de dördüncü sıraya inmiş. İlk iki sırada ekonomik konular var: işsizlik ve hayat pahalılığı. Onları “FETÖ ile mücadele” izlemiş.
Ekonomik gidiş ve yerel seçime muhtemel etkileri ayrı ve uzun bir analizi hak ediyor. O da sırada.
Ancak Erdoğan ve AK Parti hükümetinin kitleleri en çok harekete geçirdiğini düşündüğü güvenlik ve dış politika konularında desteğinin düştüğü görüntüsü, siyasetteki manevra alanını daraltıcı bir gelişme sayılmalı.