Venezuela’da işler ABD’nin ve güya ABD’den bağımsız olarak 14 Amerika kıtası ülkesince kurulan “Lima Grubunun” orduya Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya karşı ayaklanma ve “sosyal demokrat halkçı” Meclis Başkanı Juan Guadio’yu tanıma çağrısı yapmasıyla biraz daha sarpa sardı. ABD, rüşvet olarak da Venezuela ordusuna ülkenin “yaptırımlardan muaf tutulacağı” vaadinde bulunuyor; Venezuela malum, dünyadaki en zengin petrol yataklarına sahip ülke.
Belki de dünya tarihinde ilk defa bu kadar açık bir uluslararası tezgâh ile bir ülke yönetiminin komşuları tarafından işgal tehdidi altında ağır çekim bir darbe ile devrilmesi sürecine tanık oluyoruz.
Güya sosyalizm adı altında bir tür üçüncü dünya despotizmini sürdüren Maduro, baskı ve hile kokan, rakiplerinin boykot ettiği bir seçimle değil de doğru dürüst bir seçimle yeniden işbaşına gelip 10 Ocak’ta başkanlık yemini etmiş olsaydı bütün bunlar olur muydu? Bu ayrı bir konu… Ancak şu anda anahtar Venezuela ordusunun elinde.
Venezuela ordusunun anahtarını Maduro adına elinde tutan isim ise Maduro’dan önce Hugo Chavez’in İçişleri ve Savunma bakanlıklarını yürüten, halen biraz geride duran bir isim: Tareck Zeidan al-Aissam Maddah.
Bu nasıl bir Venezuela ismi, İspanyolca gibi gelmiyor diye soranlarınız olabilir; “Ben bu ismi bir yerde duydum ama…” diye hatırlamaya çalışanlarınız da.
O zaman hatırlatalım. Daha üç hafta kadar önce Türkiye’deydi. Maduro’nun yemin töreninden bir hafta kadar sonra, ABD Başkanı Donald Trump’ın 23 Ocak’ta artık Maduro’yu değil Guadio’yu devlet başkanı olarak tanımasından bir hafta kadar önce, Maduro’nun “ekonomiden sorumlu başkan yardımcısı” sıfatıyla geldi. Merzifon havalimanı yoluyla 17 Ocak’ta Çorum’daydı; Vali Mustafa Çiftçi tarafından karşılandı. Doğruca Çorum Organize Sanayi Bölgesine gitti; görmek istediği kişi Ahlatcı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ahlatcı ve onun altın rafinerisiydi. Ahlatcı, Türkiye’nin üçüncü büyük altın rafinerisini işletiyordu. Al-Aissam “O kadar rafineri gezdim, bu kadar ileri teknolojiye sahip olanını ilk defa gördüm” diye bir demeç de verdi yerel basına. Yani bir süredir başka ülkelerdeki altın rafinerilerini de geziyordu; Çorum’dakini beğenmişti.
Peki, nereden mi duymuştu Çorum’daki rafineriyi? Son zamanlarda Türkiye’yi iyi çalışmıştı. Venezuela Dışişleri Bakanlığının resmi internet sitesinde, Karakas Büyükelçimiz Şevki Mütevellioğlu’nu ziyaret edişi, Ekim 2018’de Ankara’da Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ve Kasım 2018’de yine Ankara’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile görüşmelerine dair bilgiler mevcut.
Al Aissam, geçen yılın ortalarında Maduro’nun Başkan Yardımcılığından sessizce alınmış, bir tür varlık fonu sayabileceğimiz Venezuela Ekonomik Bölgesi Başkan Yardımcılığına getirilmişti. Kuruluşun başkanı, belki söylemeye gerek yok ama Cumhurbaşkanı Maduro idi ve bu kuruluş zaten Chavez zamanında Al Aissam’ın da katkısıyla kurulmuştu.
Artık ismini de kulaklarımızın alışık olduğu şekilde telaffuz edeyim de ben de rahatlayayım siz de: Tarık Zeydan el-Eysam Meddah. Kayıtlarda Lübnan göçmeni bir ailenin 1974’de Venezuela’nın El Vigia şehrinde doğmuş Suriye asıllı oğlu olarak geçiyor. Osmanlı İmparatorluğunun çöküş döneminde ay-yıldızlı Türk pasaportuyla Latin Amerika’ya göç ettiği için “El Turco” diye anılanlar yalnızca Ermeni ve Yahudiler değil anlayacağınız; Eysam da onlardan biri. Babası, Suriye’nin Lübnan sınırı yakınlarında Sueyda bölgesinin Dürzî el-Eysam ailesinden; Irak Baas partisi yöneticilerinden Şibli Eysami’nin akrabası. Annesi Lübnan’ın önemli Dürzî ailelerinden Meddah’ların kızı.
Tarık, daha hukuk fakültesinde okuduğu yıllarda Hafız Esad başkanlığındaki Suriye Baas Partisinin Venezuela’daki şubesine üye olmuş. Daha solda, devrimci fikirleri benimsemesi öğrencilik yıllarında Hugo Chavez’in ağabeyi Adan ile tanışması sayesinde olmuş. 1999’da Chavez iktidarı aldığında ise artık Bolivarist hareketin önemli genç isimlerinden sayılır olmuş. Nitekim El-Eysam 2008’den 2013’te Chavez’in ölümüne dek İçişleri ve Savunma Bakanlıklarını birlikte yürütmüş, sonra da Maduro’nun yardımcısı olmuş. Bu görevden arka plana çekilme nedenleri arasında 2017’de ABD tarafından uyuşturucu kartelleriyle bağlantılı olma iddiasıyla kara listeye alınması da bulunuyor. Bu suçlamaların bir kaynağı da 2010 yılında komşu Kolombiya’da yakalanan Suriye asıllı Venezuelalı Walid Maklad (Velid Meklad) ile iddia edilen ilişkisi; Esam da Venezuela da bu iddiaları ABD’nin karalama kampanyası sayarak yalanlıyor. Aslında El-Eysam, Lübnan ve Suriye ile bağını hiç koparmamış. Hatta Maduro’nun son yemin töreninden bir gün sonra, 11 Ocak’taki ilk resmî teması Suriye’deki Beşar Esad kabinesinin devlet bakanlarından Salwa Abdallah ile olmuş.
Yani, Eysam’ın artık ön planda olmaması Maduro yönetimindeki etkisini yitirdiği anlamına gelmiyor. Uluslararası basın yakın zamana, Trump’ın çıkışı öncesine dek Eysam’ı Maduro yerine Venezuela Cumhurbaşkanlığına en yakın isim olarak gösteriyordu.
Eysam’ın Çorum altın rafinerisini ziyaretiyle aynı zamanlara tesadüf eden bazı gelişmeleri de analım; mutlaka neden-sonuç içinde olması gerekmese de eş zamanlı olması bakımından önemli.
Eysam’ın Çorum ziyaretinden bir hafta sonra, Trump, malum, Guadio’yu tanıdığını açıkladı.
Bundan bir gün sonra, 24 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşme sırasında Putin, Türkiye’nin terörle mücadelesi bakımından önem taşıyan “Adana Mutabakatını” hatırlattı. Adana Mutabakatı, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1998’de Suriye’yi savaşla tehdit etmesi ve Hafız Esad’ın yasadışı PKK lideri Abdullah Öcalan’ı sınır dışı etmesi ardından Suriye ile imzalanmıştı. Ve doğru, bugün Türkiye’nin hem PKK, hem de IŞİD ile mücadelesinde etkili olabilirdi ama bir tek şartla: Şam’daki Beşar Esad yönetimin muhatap alınması şartıyla.
Aynı günlerde ABD, NATO müttefiki Türkiye’ye rağmen PKK’nın Suriye kolu PYD ile ilişkileri sürdürme kararını duyuruyordu; onu ABD yönetiminin Türkiye ve Birleşik Arap Emirliklerini (BAE) altın ticareti yaparak Venezuela’daki Maduro yönetiminin “suç ortağı” olmaması konusunda uyarması izledi. Türkiye ve BAE Orta Doğu’da tamamen rakip saflarda; BAE, Suudi Arabistan ve İsrail ile aynı İran-karşıtı çizgide. Ama siyaset bu; bakarsınız beş dakikada değişir bütün işler. Bu aralar Dubai-İstanbul- Karakas trafiğini de, Şam-Karakas-Moskova trafiğini de, Moskova-Ankara-Şam trafiğini de dikkatle izlemekte yarar var. Acaba siyasetçi ve diplomatların yanı sıra iş adamları da dâhil oluyor mu bu trafiğe? O da önemli.
Düşünün, Çorum’da Suriye asıllı bir Venezuelalı… Nereden, nereye?