Categories: Siyaset

Putin, Erdoğan’ı Şam ile uzlaşmaya mı çekiyor? (*)

Putin, İdlib’te Türk askerini tehdit eden Suriye güçlerini şikayet için 27 Ağustos’ta Moskova’ya giden Erdoğan’la görüşmeye başlamadan ABD F-35’leri yerine satmak istediği Su-35 uçaklarını tanıttı. (Foto: Kremlin resmi sitesi.)

Bir hafta öncesine dek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşmek üzere 27 Ağustos’ta Moskova’ya gideceğine dair açıklanmış bir programı bulunmuyordu. Putin nasıl olsa Eylül ortalarında [muhtemelen 16 Eylül] Ankara’ya gelecek, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de katılımıyla Astana Süreci ve Soçi Mutabakatı çerçevesinde mutat görüşmelerini yapacaklardı.
Erdoğan’ın Moskova seyahati, 23 Ağustos’ta Putin ile yaptığı telefon görüşmesi ardından ilan edildi. Erdoğan bu görüşmede Putin’e İdlib’teki durumun Türkiye’nin güvenliği için bir tehdide dönüştüğü uyarısında bulunmuştu. İdlib civarındaki Türk ateşkes gözlem noktaları bir süredir rejim güçlerinin saldırılarına maruz kalıyor, ikmal hatları kesintiye uğruyordu. Hükümete “İdlib’teki askerlerin çekilmesi” çağrıları yapılıyordu.
Erdoğan arayınca Putin de onu 27 Ağustos’ta, tam da S-400’lerin ikinci parti teslimatının başladığı gün, ABD’nin Türkiye’yi F-35 programından dışlamasına nispet yaparcasına Su-35 ve Su-57’lerini sergilediği silah fuarına davet etmişti.


Erdoğan’ın kaygısı İdlib ve göç dalgası

Erdoğan, bütün sıkıntılara rağmen Türk askerini İdlib çevresinden çekmek istemiyordu. Bu hem sınır güvenliği ve yeni göç dalgası bakımından riski artıracak, hem de iç siyasi psikoloji bakımından geri çekilme sayılacaktı.
Oysa Putin ortak basın toplantısında Türkiye’nin İdlib’teki varlığı hakkında sert konuşuyordu: “Teröristler Suriye hükümet birlikleri mevzilerini bombalamaya ve Rus askeri tesislerine saldırma gayretlerine devam ediyor. Gerilimin giderilmesi bölgesinin militanlara koruma [imkânı] vermesi veya yeni saldırıları için köprü-başı olarak kullanılmasından endişe duyuyoruz.”
Erdoğan buna “Rejimin kışkırtmaları bölgedeki askerlerimizin can güvenliğini riske atma boyutuna gelmiştir” yanıtını verdi ve devam etti: “Soçi Mutabakatı ile üzerimize düşen sorumlulukları ancak rejimin saldırılara son vermesiyle yerine getirebiliriz”. Erdoğan, Esad rejimine bağlı güçler bir daha saldırırsa “meşru müdafaa” çerçevesinde karşılık verileceğini de vurguluyordu.


Putin’in kaygısı Suriye’nin bütünlüğü

Rusya’nın kaygısının Türkiye’nin kısmi sorumluluğundaki İdlib bölgesinin Esad rejimini devirmeyi amaçlayan cihatçı gruplarla sınırlı olmadığı, basın toplantısında sık sık Suriye’nin egemenlik ve toprak bütünlüğünü vurgulamasından anlaşılıyordu.
Nitekim Türkiye’nin ABD ile Fırat’ın doğusunda güvenli bölge oluşturma çabası sorulduğunda Putin bunu Türkiye’nin sınır güvenliği ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü teminat altına alması kaydıyla desteklediğini söyledi.
Türkiye’nin Suriye topraklarında -tıpkı ABD gibi- “nüfuz bölgeleri” oluşturma endişesi içinde olduğunu görüşmede Erdoğan’a da dile getirdiği ve teminat aldığı şu sözlerinden anlaşılıyordu: “[Erdoğan ve ben] Suriye’nin egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün korunması ve nüfuz alanlarına bölünmesinin kabul edilmezliği değişmez ilkeleri çerçevesinde çalışmaları sürdürmek konusunda mutabık kaldık.”


“Katil Esed”den, “Komşumuz Suriye’ye”

Putin ayrıca Suriye’de yeni bir anayasal düzenin kurulması için Cenevre görüşmeleri öncesinde birlikte çalışması konusunda da Erdoğan ile mutabık kaldıklarını açıklıyor, Erdoğan da Cenevre hedefini teyit ediyordu.
Bu çerçevede Erdoğan’ın Suriye konusunda daha ılımlı bir lisan kullandığı da gözlendi. Önceleri “kardeşim Esad” diye hitap ettiği Beşar Esad’a iç savaşın çıkmasıyla “Katil Esed” diye hitap eden ve devrilmesini ön şart olarak öne sürmüş olan Erdoğan, Putin ile ortak basın toplantısında şunları söyledi: “Bu vesileyle Suriye’nin toprak bütünlüğüne bağlılığımızı bir kez daha teyit ettik. (…) Gayemiz akan kanın durması, komşumuz Suriye’nin 8 yıldır özlemini çektiği huzur ortamına bir an önce kavuşmasıdır. (…) Şu anda sınırlarımızdaki hazırlıklarımızın hepsi bunun içindir.”
Gelişmeler, Putin’in Erdoğan’ı Şam ile bir vadede uzlaşmaya mı çektiği sorusuna yol açıyor. Öyle anlaşılıyor ki Ankara da Suriye’deki durumun uzamasının ABD’ye ama daha da çok PKK’ya yaradığını giderek görüyor. Önümüzdeki süreçte Ankara ve Şam arasında Rusya (ve belki İran) üzerinden dolaylı temasların görülmesi şaşırtıcı olmamalı. Ancak bütün bunlar İdlib’teki durumun kırılganlığını ortadan kaldırmıyor. Nitekim görüşme üzerinden 24 saat geçmeden bir Türk gözlem noktası daha Suriye güçlerince saldırıya uğradı. Oysa İdlib ateşinin kontrol altına alınmasının herkes için, Erdoğan için de yeni bir başlangıca vesile olabileceği anlaşılıyor.

(*) 27 Ağustos’ta DW Türkçe Servisi internet sitesinde yayınlanan analiz.

Murat Yetkin

Gazeteci-Yazar

Recent Posts

Söyleten sensin: Sinan Ateş cinayeti örtbas edilebilir mi?

Sinan Ateş cinayetine dair iddianamenin tamamlandığı haberleri 29 Nisan’da haber sitelerine düştü. 16 ayda hazırlanan…

14 saat ago

Erdoğan: “İsrail kararında amacımız Netanyahu’yu ateşkese zorlamak”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Yönetim Kurulu ile yaptığı toplantıda…

2 gün ago

CHP yeni müfredatı reddetti: “STK müdahalesine alan açıyor”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir ve…

2 gün ago

Erdoğan’dan da Özel’den de siyasette yumuşama mesajları

Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Özgür Özel’den 2 Mayıs’taki görüşmeleri…

3 gün ago

Yalnızca faiz ve vergi artışları ile enflasyon düşer mi?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 3 Mayıs 2024’te Nisan tüketici enflasyonu değerlerini açıkladı. Aylık enflasyon Merkez…

3 gün ago

Türkiye ticareti keserken İsrail’e karşı dönen uluslararası hava

Türkiye son birkaç gün içinde İsrail’in Gazze’de sayısı altı ayda 35 binden fazla Filistinlinin hayatını…

3 gün ago