Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 1 Ekim Meclis açılışında Suriye uyarıları yapmasında şaşırtıcı bir yön yoktu. Zaten 30 Eylül’deki MGK toplantısında ABD’ye Güvenli Bölge ve PKK konusunda bir mesaj daha vereceği belli olmuştu. Şaşırtıcı olan, AK Partili Faruk Çelik’in 29 Eylül’deki “İlk turda yüzde 40 oy alan seçilsin, Yüzde 50+1 Türkiye’yi yorar” çıkışına Erdoğan’ın yaklaşımıydı. MHP sayesinde geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin değişmesine kapı aralanıyordu.
Gazeteciler sorduğunda Erdoğan önce gönülsüzce “Anayasa değişikliği gerektiriyor” dedi; ama adeta kapıyı kapattığı izlenimi vermemek için ekledi: “İktidarıyla, muhalefetiyle el ele vererek bunu değiştirebiliriz.” Muhabirler devam etti: bu öneriyi Meclis’e getiren AK Parti olur muydu? Erdoğan “O muhalefetin yapacağı bir iş” dedi. Oysa konuyu açan bir muhalefet sözcüsü değil, kendi hükümetlerinde görev yapmış, bir süre önce kendisi tarafından Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyeliğine atanmış bir AK Partiliydi.
Bir muhabir üsteledi, yoksa Cumhurbaşkanı “İhtiyacımız yok, yüzde 50+1 oyu her koşulda alırız mı diyordu? Hayır, öyle demiyordu. Sadece muhalefet getirirse Meclis’te tartışırız diyordu; hatta muhalefetin bu konudaki önerilerine de açıktı. Bu cümledeki kilit ifade, Erdoğan’ın artık yüzde 50+1 oyun her koşulda alınabileceğinden emin olmamasıdır.
Yerel seçim yarası soğudukça acıyor
23 Haziran seçim tekrarını CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun yüzde 9 farkla alacağı tahminini tutturan KONDA araştırma şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Erdoğan’ın bu sözlerinden birkaç saat önce T24’te Murat Sabuncu’ya AK Parti’nin “çekirdek oyunun en düşük noktasına” gerilediğini söylüyordu. Ağırdır’a göre Cumhur İttifakında AK Parti etkisi azalıp, MHP etkisi artıyordu.
Cumhuriyet gazetesi 2 Ekim’de 6 araştırma şirketinin ortalamasına göre AK Parti-MHP ittifakının toplamının yüzde 50’nin altına düştüğünü yazdı.
Faruk Çelik’in Bursa’daki Olay gazetesine verdiği demeç, iki açıdan önem taşıyordu. Öncelikle, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın başkanlığında tamamlanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ilk yılı değerlendirmesi ardından verilmişti. İkincisi, 4-6 Ekim tarihlerinde Kızılcahamam’da yapılması planlanan AK Parti danışma toplantılarının asli konularından birisinin 31 Mart yerel seçimlerinde ve 23 Haziran İstanbul seçim tekrarında alınan yenilgi olmasıydı; kibar deyişle, seçim sonuçlarının değerlendirilmesi.
Son günlerde konuştuğum yabancı diplomatlar, yurtdışında Erdoğan’ın yerel seçim sonuçlarıyla birlikte inişe geçmeye başladığı şeklinde olduğunu aktarıyorlar. Ekonomik sıkıntıların üst üste gelen fiyat artışlarıyla halka yansıtıldığı ortamda erken seçim ihtimali zaten gerçekçi değil. Öte yandan MHP lideri Bahçeli’nin seçim kazanmadan hükümetin gizli ortağı olma reçetesi olan yüzde 50+1 formülünün Erdoğan ve AK Parti’nin ayaklarına prangaya dönüştüğü izlenimi giderek yayılıyor.
Erdoğan muhalefet dedi ama iktidar tartışıyor
Erdoğan’a ilk tepki 2018 seçimlerinde CHP adına rakibi olan Muharrem İnce’den geldi. İnce o sözleri “Bir daha o oy oranına ulaşamam, oranı düşürelim, yeniden seçilebileyim demektir” şeklinde yorumladı. İYİ Partili Aytun Çıray da “Anayasa değişikliği tartışılırken bütünsel olarak ele alınmalı” dedi; “tek tek madde olarak tartışmayız.”
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise 2 Ekim’de Meclis grubuna hitabında konuya değinmedi bile.
CHP ve İYİ Parti yüzde 40 çıkışını tuzak olarak görüp uzak dururken, asıl tartışma AK parti bünyesinde çıktı. Meclis Başkanı Mustafa Şentop, yüzde 50+1’in değişmesine karşı olduğunu söyledi. AK Partili Ömer Çelik ise, muhalefet eleştirilerini haklı çıkarırcasına, “Yüzde 50’nin aşağısına düşürmek” dedi; “Biz bu sistemi vatandaşımız için değil, kendimiz için istiyoruz mânâsına gelecek”. Konu AK parti gündeminde yoktu, Çelik kendi fikrini söylemişti. Çelik de ilerleyen saatlerde “Benim fikrimdi” demek durumunda kaldı. Ama Erdoğan’ın muhalefet Anayasa değişikliği isterse görüşürüz sözleri hâlâ orada duruyor. Çünkü Erdoğan’ın başka ciddi kaygıları var. (*)
Yerel seçimlerin AK Parti üzerindeki etkisi sadece Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın ekipleriyle kopup partileşme çalışmalarını hızlandırması olmadı. Aynı zamanda Erdoğan’ın yanında kalan çoğunluğun arasında MHP’ye bağımlılık rahatsızlığının artmasına da neden oldu; Kürt seçmenin MHP nedeniyle AK Partiden soğumaya başlaması buna dâhil.
Yani MHP’siz olmuyor ama MHP’yle de olmuyor. Erdoğan iktidarını MHP’ye mahkûm olmadan koruyabilmek için çare arayışına girmiş görünüyor. Tanık olduğumuz sancı budur.
(*) 3 Ekim 2019 saat 08.36’da güncellendi.