Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 13 Ekim’de Türkiye’nin Suriye harekâtı konusundaki tereddütleri sayarken birinci sıraya IŞİD’le mücadeleyi koydu. İkinci sırada Barış Pınarı harekâtının PKK’yı mı, yoksa Kürtleri mi hedef aldığı, üçüncü sırada ise Türkiye’nin YPG/PKK kontrolünden çıkardığı Suriye topraklarına ilişkin hesaplarına dair tartışmalar vardı. Bu sıralama doğruydu: gerçekten de Türkiye’ye yönelik eleştirilerin en çok yoğunlaştığı konu, Suriye’deki IŞİD militanlarının yeniden serbest kalırsa ne yapacağı.
Erdoğan burada, iki gün önce AK Parti İl Başkanlarına yaptığı konuşmadaki sözlerini daha net olarak tekrarladı ve Türkiye’nin “Suriye’de bulunan DEAŞ’lılar konusunda her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazır” olduğunu söyledi. Bu beyan, ABD Başkanı Donald Trump’ın IŞİD’lilerin sorumluluğun artık Türkiye’ye ait olduğunu söylemesine yanıt niteliğindeydi.
Gerçi YetkinReport’a bilgi veren kaynaklar Amerikalı yetkililere, sorumluluğun Türkiye’nin operasyon yaptığı, yaklaşık 120 km eninde, 30 km derinliğinde alan için geçerli olduğunun söylendiğini belirtiyorlar. Ama Erdoğan’ın sözleri Ankara’nın durumun ciddiyetini daha fazla gecikmeden kavradığını gösteriyor.
IŞİD endişesi ciddi
Suriye’de kamplarda tutuklu bulunan IŞİD militanları ve bir kısmının aileleri yakın zamana dek özellikle Batıda “Yabancı terörist savaşçılar” olarak anılıyordu. Aralarında Almanya, Fransa, İngiltere gibi AB üyesi olanlardan, Rus, hatta Çin ve tabii ki Türk pasaportu olanları da vardı. Endişe, bunların serbest kaldıktan sonra ülkelerine dönerek terör eylemlerine yeniden başlamasıydı. Nitekim 12 Ekim’de IŞİD endişesi dile getirenler arasına “Ankara’nın ne yapacağından emin olmadığını” söyleyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de katıldı.
Özellikle 103 kişinin öldürülüp 500 kişinin yaralandığı 10 Ekim 2015 Ankara katliamının dördüncü yılını andığımız şu günlerde, IŞİD kaynaklı tehlikenin Türkiye için de söz konusu olduğunu söylemek gerekiyor.
ABD ile 2014’te Kobani (Ayn el-Arab) çatışmasından itibaren yaptıkları işbirliğinin bir parçası olarak YPG/PKK, IŞİD kamplarının gardiyanlığını, güvenliğini de üstlenmişti. Oysa Türk askeri harekâtının başlamasını takiben, Amerikalılara “Kendi canımızı düşünmek zorundayız” diyerek kampları boşaltıyor. Beklentileri, tıpkı ABD Başkanı Donald Trump da Erdoğan’a bu durumdan Türkiye’nin sorumlu tutulacağının söylenmesiydi, o da oldu. Hatta en son NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in ağzından da duyduk.
Acilen somut örnek gerekiyor
Erdoğan’ın IŞİD konusundaki uyarıları ciddiye alması önemli bir gelişme. Türkiye’nin operasyon bölgesinde yer alan kamplardaki IŞİD’lilerin, hatta YPG’nin kontrolünden kaçıp Barış Pınarı operasyon bölgesine gelenlerin tutuklanacağı, ülkelerine iade edilemiyorsa sorumluluklarının üstlenileceğini, eş ve çocuklarının rehabilitasyon programına alınacağı gibi ayrıntıların ortaya çıkması da önemli.
Ancak 2016’daki Cerablus (Fırat Kalkanı) operasyonunda ne kadar IŞİD’linin “etkisiz hale getirildiğinin” hatırlatılmasının bugünkü uluslararası siyasi algı bakımından bir karşılığı olmayabilir.
Bu nedenle Türkiye’nin Erdoğan’ın 13 Ekim’de söylediklerini yaptığını kanıtlayacak IŞİD’le mücadele örneklerine acilen ihtiyaç var. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu harekâtın IŞİD terörizmini de kapsadığını göstermeli. Böyle bir örnek, Kongre karşısında Erdoğan’ı savunan Trump’ın elini de rahatlatır, hükümet üzerindeki siyasi baskıyı da hafifletir, Türkiye üzerindeki IŞİD tehdidini de caydırır.