IŞİD’in kurucu lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’nin 26 Ekim’de ABD komandolarının baskınına uğradığı sırada intihar ettiği 27 Ekim’de ABD Başkanı Donald Trump tarafından duyuruldu. Böylece modern zamanların en acımasız terör örgütünün bütün eylemlerinden sorumlu kurucu lideri ortadan kaldırılmış oldu. Operasyona, IŞİD’in 2013’te kaçırdığı, iddialara göre Bağdadi’nin bizzat tecavüz ve işkence ettiği ve 2015’te Rakka’ya bir hava saldırısında öldürülen ABD’li yardım görevlisi Kayla Mueller’in adı verilmiş.
IŞİD’in alan hâkimiyetinin bir süredir elinden alındığı göz önüne alınırsa, liderinin yokluğunda örgütün canlandırmasının artık zor olduğu anlaşılıyor. Kökeninde ABD’nin Irak işgali, ama özel olarak Suriye iç savaşının bir ürünü olan IŞİD’in kurucu liderinin ortadan kalkması, sadece uluslararası terörle mücadelede değil, aynı zamanda Suriye iç savaşı ve Orta Doğu siyasetinde de bir sayfanın kapanması anlamına geliyor.
Amerikan operasyonunun zamanlaması, Türkiye’nin 16 Ekim’de ABD, 22 Ekim’de Rusya ile sınır güvenliği anlaşmalarına varmasından sonra ve 30 Ekim’de Cenevre’de başlayacak yeni Suriye anayasası görüşmelerinden önce yapılması bakımından önem taşıyor. Bu tip operasyonlar, bu tür takvimlere göre değil, eyleme geçirilebilir istihbarat alındığı anda yapılır; ama Cenevre’deki görüşmeler öncesi yapılmış olması, siyasi sürece yardımcı olacak gibi görünüyor.
Teşekkürlerin perde arkasında ne var?
Trump 47 dakika süren basın toplantısının daha başlarında bu operasyonda tamamen Amerikan güçlerinin kullanıldığını ancak yardım da alındığını açıkladı; Rusya, Türkiye, Suriye, Irak devletleri ile “Suriye Kürtlerine” teşekkür etti.
Burada bir ayrıntı var. ABD’nin 31 Ağustos 2019’da İdlib bölgesine yaptığı hava akınlarını Rusya ve Türkiye’ye haber vermemesi soruna yol açmıştı. Askeri uzmanlar, ABD’nin muhtemelen o zaman da bir istihbarat almış ama Bağdadi’yi elden kaçırmış olabileceğini iddia ediyorlar. Rusya, Türkiye ve Suriye’ye bu defa haber verildiği, ayrıca Türkiye’yle işbirliğine gidildiği anlaşılıyor.
Trump’ın sabah saatlerinde yayınladığı “Az önce büyük bir şey oldu” Tweet mesajı ve ardından Bağdadi’nin öldürüldüğü haberlerinin yayılmasından itibaren dışarıda ve içeride Türkiye’nin rolü üzerine ortaya atılan iddialar kesildi. Bu iddia ve imalar Bağdadi Türkiye’ye kaçmak üzereyken ABD’nin bunu durdurduğundan –özellikle YPG şefi “General Mazlum”un operasyonun ABD ile istihbarat işbirliği sayesinde mümkün olduğu mesajından sonra- Türkiye’ye rağmen yapıldığına dek uzanıyordu.
Türkiye’nin rolü: İncirlik kullanıldı mı?
Trump’ın Türkiye hava sahasının kullanıldığını, Ankara’nın sekiz Amerikan helikopterinin nereye gittiğini bildiğini ve hiçbir sorun çıkmadığını söylemesinden sonra ise sorular İncirlik üssünün kullanılıp kullanılmadığı üzerine yoğunlaştı.
Güvenlik kaynaklarının YetkinReport’a verdiği bilgiye göre, Amerikalılar İncirlik üssünü kullanmadılar. Ancak alçaktan uçuş düzeninde- Türk hava sahasından da yararlanıldı. Milli Savunma Bakanlığı, ABD ile bu konuda irtibat kurulduğunu, bu çerçevede bölgedeki birliklerin de uyarıldığını açıkladı. Nitekim İdlib bölgesindeki birliklerin beş kilometre kadar Türk sınırına doğru çekildiği haberleri alındı.Türk hava sahasının Hatay mı, yoksa Kobani-Cerablus hattı üzerinden Şanlıurfa-Gaziantep sınır hattında mı kullanıldığı hakkında doğrulanmamış haberler var; resmî açıklamayı beklemekte fayda var. (*)
Henüz ayrıntıları belli olmamakla birlikte, operasyonun ters gitmesi, örneğin helikopterlerden bir ya da bir kaçının düşmesi halinde devreye girecek arama-kurtarma-tahliye birlikleri Akdeniz üzerinde ve Türkiye hava sahasında uçuş halindeydiler.
IŞİD ve Türkiye
Türkiye’nin IŞİD operasyonuna izin verme düzeyinde de olsa katkı vermesi olumlu oldu. Eğer gün boyu iddia edildiği gibi Türkiye’ye haber dahi verilmemiş olsaydı, bu ciddi bir karşı propaganda kampanyasına malzeme yapılabilirdi.
Trump’ın açıklaması ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yayınladığı mesajda “DAEŞ liderinin öldürülmesi terörle ortak mücadelede dönüm noktasıdır” demesi, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un ABD operasyonuna memnuniyetle destek olunduğunun açıklaması, Türkiye’nin üzerine düşürülen IŞİD gölgesini kaldırmayı da amaçlıyordu.
Aslında AK Parti hükümeti IŞİD tehlikesini gerçek boyutlarıyla, biraz geç, belki 2014 Musul Başkonsolosluğu baskınından sonra algılamaya başladı. 2015 Suruç ve Diyarbakır saldırıları sonrasında IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona İncirlik, Batman ve Diyarbakır üslerini açtı. 2015’te Ankara’da 103 kişinin öldürülüp 500 kişinin yaralandığı tarihimizin en büyük terör saldırısı, 2016’daki Atatürk havalimanı ve 2016’yı 2017’ye bağlayan gece İstanbul’daki Reina saldırısı Türkiye’nin de IŞİD teröründen aldığı korkunç paylar oldu. Bu acı tabloda, özellikle başlarda, IŞİD’in de Müslüman Kardeşler gibi Esad rejimine karşı savaşan cihatçı örgütlerden biri olarak görülme hatası ve ihmaller de rol oynadı.
Eski hatalar yeni sayfada tekrarlanmamalı
Erdoğan hükümetlerinin Suriye siyasetinde, özellikle de 2015-2016 yıllarına dek olan bölümde hataları oldu; bu hataların bedeli de milletçe ödendi, ödeniyor. Ancak şimdi yeni bir sayfa açılıyor. Geçtiğimiz iki hafta içinde YPG/PKK’nın Suriye’de bir devlet kurma girişimi önlendiği gibi, 27 Ekim harekâtıyla IŞİD halifeliği tehdidi de ortadan kalktı.
Erdoğan’ın, özellikle de 22 Ekim’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile vardığı mutabakatın temel noktalarından birisini Suriye rejimiyle irtibat kurma oluşturuyor. Oysa 2011’de Türkiye’nin Suriye iç savaşına taraf olmasındaki temel hedef Suriye rejiminin devrilmesiydi. Karşılığında Türkiye, Suriye masasında aslî aktörler arasında yerini alıyor. En azından hatalardan dersler çıkarılmaya başlandığını anlıyoruz.
YPG/PKK sözcüsü “General Mazlum” kod adlı Mazlum Abdi, ya da Ferhat Abdi Şahin şu sıra Batı medyası ve ABD’deki Trump-karşıtı çevrelerce aziz mertebesinde gösteriliyor. Nedenleri arasında, son beş yıldır IŞİD’e karşı ABD’nin lejyoner gücü gibi savaşan YPG/PKK güçlerinin aniden ortada bırakılma travması yaşamaması, şimdi de petrol bekçiliği yaptırılma çabası, Suriye/Rusya saflarına geçişin önlenmesi ve PKK’ya alternatif lider arayışı da bulunuyor.
Ancak Türkiye’nin ABD ve Rusya anlaşmalarıyla önüne çıkan fırsatı iyi değerlendirmesi ve Suriye’de siyasi çözüme odaklanmasında hem Türkiye’nin iç barışı, hem bölgesel çıkarları bakımından fayda var.
(*) 28 Ekim 2019 saat 14.45’te güncellendi.