Hayat

Avustralya yangınları: Dünyanın ‘ateşi’ yükseliyor!

Gospers Dağı yangını (New South Wales, Australya, Aralık 2019).

Ateşiniz, yani vücut sıcaklığınız 3 derece artsa ne olur? Soluğu hastanenin acil servisinde alırsınız, değil mi? Peki, ya dünyamızın ateşi 3 derece yükselse ne olur? Söyleyelim. Karalar ısındıkça okyanuslar ısınır. Bir yandan kutuplardaki buzulların erimesi hızlanır.

Antarktika’da, yüzölçümü Büyük Britanya kadar olan “Thwaites” buzulunda hızlanan erimenin dahi, dünya çapında deniz suyu seviyesinin yükselmesine, New York’tan Londra’ya ve İstanbul’a dek kıyılarda kurulmuş şehirleri ve tarım arazilerini tehdit etmesine yol açabileceği belirtiliyor. Üstelik bu da küresel ısınmanın, Sanayi Devrimi öncesi ölçümlere göre 1 derece kadar olmasına rağmen. Oysa küresel ısınma bu hızda devam ederse, 2100 yılına dek dünyanın “ateşinin” 3 derece kadar artabileceği tahminleri yapılıyor. Tabi sadece sular ısınıp yükselmeyecek, tarım arazileri ve ormanlar da yüksek sıcaklıktan etkilenecek. Büyük orman yangınları, küresel ısınmayı daha da artıracak; kâbus senaryoları adeta sürekli bir felaket döngüsünün oluşabileceğini öngörüyor.

Orman yangınlarıyla dünyanın yükselen ateşi

Peki, dünyadaki tüm ormanlar bir gün yanıp kül olsa, birden ormansız kalsak ne olur? Mesela önce atmosferdeki karbondioksit miktarı hemen artmaya başlayacak, hava solunamaz hale geldikçe, sera etkisi zirve yapacaktır. Hava kirliliği ve dünyanın ısısı daha da artacak, bazı canlı türleri kısa sürede yok olacak, biyoçeşitlilik azalacak, vs… Cevapları artırmak mümkün.

Ama ortaya çıkacak tabloyu kestirmek için fazla uzağa gitmeye de gerek yok. Geride bıraktığımız yılın son aylarını hatırlayalım. Dünya basını sürekli olarak Avustralya’da durdurulamayan yangılardan, hemen ardından gelen sellerden haber veriyordu. Az önce sorduğum sorunun cevabı, tüm dünya için olmasa da bir kıta için eşi ve benzeri görülmemiş ölçekte veriliyordu.

Avustralya’da hükümet önce konuyu hafife aldı, ülkenin başbakanı olayı küçümsemiş ve orman yangınları yayılırken tatile çıkmıştı. Sadece New South Wales ve Victoria eyaletlerinde 60.000 kilometrekareden fazla alan yanmıştı. Türkiye’de Güneydoğu Anadolu bölgesinin, Avrupa’da Belçika ve Hollanda’nın toplam yüzölçümü kadar yani. Tüm Avustralya’yı düşündüğümüzde yanan orman alanı 186.000 km2 fazla bir değere ulaşıyordu. Yani, Karadeniz ve Marmara bölgelerinin toplamı kadar bir alan birkaç ay içinde küle dönmüştü. Yangınlar sonucu ortaya çıkan duman Sydney, Canberra ve Melbourne şehirlerini tamamen örtmüştü.

Kırsalda yaşayan halk çaresiz, Avustralya’nın sıra dışı ve endemikleri bol biyoçeşitliliği de önemli bir dar boğazdaydı. Sonra su kaynaklarını tüketiyorlar diye deve sürülerinin helikopterli sürek avlarıyla öldürülmesi gibi tüyleri diken diken eden bir gelişme yaşandı. Küresel ısınmayı görmezden gelen ve kendi biyoçeşitliliğini, hayvan ve bitki zenginliğini yeterince koruyamayan bir ulusun uygar görüntüsü de yanan ormanlarda kavrulan bitki ve hayvanlarla ağır hasar almıştı. Avustralya gibi yangınlara yabancı olmayan bu kıtada ne olmuştu da yangınlar bu derece etkili hale gelmişti? Kısaca açıklamaya çalışayım.

Şubat 2019-Şubat 2020 aralığında Avustralya’daki yangınların dağılımı ve yanan yerler. (Veriler NASA’dan alınmıştır).

Zincirleme etki dünyayı tehdit ediyor

Az önce insan vücut sıcaklığının artması örneğini vermiştik. Ateşiniz arttığında etkisi hemen her organda, değişen oranda hissediliyor.

Dünyada da öyle. Avusturalya örneğinden devam edelim.

Küresel ısınmaya bağlı sıcaklık artışından okyanuslara kıyısı olan kara parçaları hızla etkileniyor ve bu kara parçalarının iklimi dünyanın geçmişinde görmediği hızda değişiyor. Bugün Avustralya’nın batı kıyılarından Afrika’nın doğu kıyılarına kadar uzanan geniş Hint Okyanusu da küresel ısınmadan etkilenmiş görünüyor. Hint Okyanus dipolü (Hint Okyanusu’nun iki ucundaki okyanus yüzey sıcaklarının birbirinin tamamen zıttı yönünde olması) adı verilen sisteme göre okyanus sıcaklıkları Afrika’nın doğu kıyılarında yükselince, Kenya’da ortalama yağışlar artıyor; batı Avustralya kıyıları ise Afrika’nın doğusundaki ısınmanın tersine soğuyor. Neticede orta ve batı Avustralya kuraklaşıyor. Böylece, kıtanın orta ve batısındaki yangın olasılığı da günümüzde umulan değerlerin çok üzerine çıkıyor.

Hint Okyanus dipolünün kuraklığa neden olmasının yanı sıra, dünya ortalama sıcaklıklarındaki artış da Avustralya’yı olumsuz etkilemiş durumda. Geçtiğimiz Aralık ayında Avustralya’nın ortalama yüzey sıcaklıkları iki defa zirve yaptı. 17 Aralık’ta ortalama maksimum sıcaklık 40.90 C olarak kaydedildi, bir gün sonra ise bu değer 41,90 C’ye çıktı. Her iki değer de 2013’ün 40.30 C’lik rekorunu geride bıraktı. Kıtanın geçmişinde hiç görülmeyen bu yüksek değerler küresel ısınmayı görmezden gelenler için önemli bir kanıt niteliğindeydi. Sonuç, yangınların tetiklenmesi, yangın sıklığının artması ve söndürülemeyen yangınlar oldu.

Küresel ısınma yangınları tetikliyor, yangınlar da küresel ısınmadan bağımsız bir şekilde gerçekleştiği ortamdaki iklimi olumsuz etkileyerek küresel ısınmayı daha da artırıyor. Örneğin, yangınlar sonucu atmosfere karbonmonoksit (CO), karbondioksit (CO2) ve metan gibi önemli sera gazları yayılıyor. Böylece, yangının şiddetine ve sıklığına göre, yangının gerçekleştiği ortamın iklimi normalden sapmalar gösterebiliyor.

Felaketi kendi elimizle hazırlıyoruz

Yani, yoğun yangınlar kısa vadede Avustralya’nın iklimini yeniden şekillendirmiş durumda. Avustralya meteorolojisi geçtiğimiz ayın (Şubat 2020) ilk günlerinde toplam 391.6 mm yağmurun Sydney’e düştüğünü bildirdi. Bu değer 1990 yılından bu yana ölçülen en yüksek değerdi. Artan yağışlar yoğun yangınlar sonrasında gelmiş ve muhtemelen yangınlar sonucu atmosfere yayılan sera gazlarının bir sonucu olarak kıtanın belli bir bölümünü beklenenden daha ılıman ve yağışlı bir hale dönüştürmüştü. Küresel ısınma Avustralya’da yangın mevsimini şüphesiz uzatmış ve ısınmanın etkilerini çok daha belirgin hale getirmişti. Aynı zamanda yangınlar da yağışları tetiklemiş, sellerin olasılığını arttırmış ve küresel ısınmanın etkisiyle birlikte kıtanın bazı bölgelerinde de kuraklığı belirgin bir şekilde tetiklemişti. Yakın gelecekte Avustralya’da yangın ve sel sıklığı artmaya devam edecek gibi görünüyor.

Hükümetler arası iklim değişimi panelinde (Intergovernmental Panel on Climate Change-IPCC) belirtildiği gibi iklim sisteminde görülen ısınma büyük ölçüde insan kaynaklı.

İnsan nüfus artışına bağlı olarak arazi kullanımındaki plansız uygulamalar günümüzde bir türlü önü alınamayan ormansızlaşma problemini ortaya çıkarıyor. Bugün yangınların ormanlar üzerinde sebep olduğu etkileri yangınlar olmaksızın insan eliyle de yapıyoruz. Bunun yanında fosil yakıtların yoğun kullanımı küresel ısınmayı tüm dünyada tetikliyor. IPCC her on yılda dünya sıcaklıklarının en az 0.20 C artacağını belirtiyor. Bu durumu destekler nitelikte. Avustralya’nın güncel meteorolojik verileri ortalama yüzey sıcaklıklarının son 25 yılda bir dereceden fazla arttığını çoktan doğruladı bile.

Bu güçlü ısınma sadece kuraklık, sel, sıcak hava dalgaları, yangınlar ve fırtınalar gibi doğal afetleri tetiklemiyor, aynı zamanda insanlar, hayvanlar ve ormanlar, kısaca tüm doğal yaşam üzerinde etkili olan ekolojik süreçleri de olumsuz etkiliyor.

Sıcaklıklardaki artış sadece Avustralya için değil, tüm dünya için önemli bir risk. Örneğin bilimsel çalışmalar Türkiye’deki bazı türlerin önümüzdeki 30-40 yıl içinde iklim değişimine bağlı olarak dağılımlarının değişeceğine dikkat çekiyor[1]. Benzer durum Kuzey Amerika’daki türler için de geçerli[2]. Dolayısıyla, küresel ısınmaya bağlı iklim değişimi sorunu sadece Avustralya’nın sorunu değil, hepimizin sorunu. Avustralya’da yaşanan yangınlar, doğal afetler ile iklim değişikliği arasındaki içsel bağlantıyı ortaya koyuyor. Bu durum da daha geniş bir sorunu hızla ele almamız gerektiği anlamına geliyor: Küresel ısınmayı yavaşlatmak için ne yapabiliriz? İklim değişimiyle mücadelede ve doğayı korumada karnesi iyi olmayan ülkeler için bu zor bir soru olsa gerek, ama cevaplar çok da zor değil aslında…


[1] Abolafya ve ark. 2013. PLoS ONE 8(7): e68037. https://doi.org/10.1371/journal.pone.0068037, Perktaş ve ark. 2015. Bird Study 62: 14-28. https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/00063657.2014.977220?journalCode=tbis20

[2] Perktaş ve Elverici 2019. Acta Ornithologica. 54: 213-222. https://bioone.org/journals/Acta-Ornithologica/volume-54/issue-2/00016454AO2019.54.2.007/Climate-Driven-Range-Shifts-of-the-Sharp-Tailed-Grouse-Tympanuchus/10.3161/00016454AO2019.54.2.007.short

Utku Perktaş

Prof. Dr. Utku Perktaş, Hacettepe Üniversitesi, Biyoloji Bölümü öğretim üyesi.

Recent Posts

Erdoğan-Özel görüşmesinden ilk sonuç, diyalogun sürmesi

31 Mart yerel seçim sonuçlarıyla değişen siyasi iklimin şimdiye dek en önemli sonucu Cumhurbaşkanı ve…

2 saat ago

DEM Parti’de Anayasa hazırlık komisyonu kuruldu, Özel ile görüşecek

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş yeni anayasa görüşmeleri kapsamında DEM Parti Meclis Grubunu ziyaret ederek eş…

10 saat ago

Bu tablo değişmedikçe 1 Mayıs’ın marjinalleşmesi kaçınılmaz

Evet, şimdi önümüzdeki tablo değişmedikçe 1 Mayıs’ın marjinalleşmesi, giderek geniş halk kitlelerine yabancılaşması kaçınılmaz görünüyor.…

12 saat ago

Erdoğan-Özel görüşmesi: Cumhurbaşkanı CHP’ye iade-i ziyarette bulunacak

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma…

12 saat ago

Türkiye, İsrail’e karşı soykırım davasına müdahil oldu

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin Güney Afrika Cumhuriyet, tarafından İsrail’in Gazze’de soykırım suçu işlediği iddiasıyla…

1 gün ago

Exxon ile LNG anlaşması: Beyaz Saray, Külliye ve Katar ilişkileri

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar 28 Nisan’da İngiliz Financial Times gazetesine ABD enerji devi Exxon Mobil…

2 gün ago