Bu sabah ilk okuduğum haber BBC’dendi. Bir İngiliz diplomat görevli olduğu Çin’in bir şehrinde bir kadını boğulmaktan kurtarmış. Bunun üzerine şehir ahalisi, Çin’de adet olduğu üzere kendisine teşekkür etmek için törenle bir yazılı levha hediye etmiş. Boğulmaktan kurtulan kadın da evine yemeğe çağırmış. İşi ticareti düzenlemek olan diplomat, başka bir nedenle büyük bir şehrin ve hatta koca ülkenin kahramanı olmuş. Doğru zamanlamayla, cesur ve diğergâm bir hareket, kuşkusuz herkesi sevince boğmuş. Diplomatın kendisi de çok mutlu, ömrü boyunca hatırlayacağı derin bir haz.
Haberi okuyunca bir kez daha halk sağlığı ile uğraşmanın zorlukları üzerine düşündüm. Bir kişiyi suda boğulmaktan kurtaran birisi haklı olarak kahraman ilan edilir. Oysa halk sağlığıyla uğraşanlar, binler, onbinler, hatta yüzbinlerin hayatını kurtarabilirler. Örneğin Türkiye’de en az on yıl süren uzun bir uğraş sonucunda 1983 yılında “İsteğe bağlı gebelik sonlandırma yasasının” o zamanki Kurucu Meclis’ten geçmesini sağlamış Halk Sağlığı ekibi, her yıl kendi kendine düşük yapmaya çalışıp ölen binden fazla isimsiz kadının hayatını kurtardılar. Ama bu ekibi ancak bir avuç insan tanır. Ne çok kadının ve çocuklarının hayatını kurtaran yasayı ise bazıları “gayri ahlaki” diye yaftalayabilir.
İşte bu görünmezlik yüzündendir ki, politikacılar, halk sağlığı önlemlerine pek ilgi göstermezler. Önlemleri almanın bedellerinin ağırlığından kaçınmayı tercih ederler.
Halk sağlığının görünmezliğinin kısmen azaldığı en önemli alan salgın hastalıklar. Çünkü hızlılar. Gerçi salgında da sorun, gerekli önlemleri uygun zamanda almazsanız, yani salgını kontrol altına alamazsınız görünür olması. Yine de birçok politikacının bugün bazı can yakıcı tedbirleri almazlarsa çok yakında büyük bir belanın içinde olacaklarını göremediklerini düşünüyorum. Bir anlamda, her konuda yaptıkları gibi virüsle de pazarlık yapmaya çalıştıklarını izliyorum. En belirgin örneği seçim yılında, en önemli seçilme şansı olan ekonomideki canlılığı, ufacık bir virüse kurban etmeyi göze alamamış olan ABD başkanı. Bu yanlış karar seçim yenilgisinin en önemli nedeni.
Türkiye’de de aynı süreci yaşıyoruz. Salgının kontrol altına alınamadığını, gidişatın iyi olmadığını bu konunun uzmanı bir grup insan yaz aylarından beri söyledi. Politikacılar başta, büyük çoğunluk kulağının üstüne yatmayı tercih etti. Ağustos ayında, Ankara, Diyarbakır, Urfa, Mardin’de işler çığrından çıktı. Bir grup uzman, en örgütlüleri Türk Tabipler Birliğinde, kamuyu bilgilendirmeye çalıştı. Hain ilan edildiler. Bugün geldiğimiz noktada, bırakın başka kanıtları gerçeğin yalnızca ufak bir bölümünü yansıttığını bildiğimiz Bakanlık verileri bile, hastalananların da ölenlerin de Nisan ayından daha yüksek bir noktada olduğunu gösteriyor.
Yaz aylarında tedbir alıp bugünlere gelinmesini önlesek iyi olurdu. Ama dediğim gibi bu “görünmez bir kahramanlık” olma riski taşıyordu, en azından politikacıların gözünde. Ama bugün artık önlem almamanın görünür olduğu bir noktadayız.
Vakit geçirmeden atılması gereken üç somut adım var:
Birincisi gerçekleri vatandaşa açıklamak. Bakanlığını elinde olduğunu bildiğimiz vaka sayılarını il il açıklamak. Toplumda var olan vurdumduymazları da, yerel yöneticileri de harekete geçirmenin yolu, içinde bulunduğumuz durumun vahametini bütün açıklığıyla, net, anlaşılır bir şekilde ortaya koymak.
İkincisi verileri bilim insanlarıyla ve kurumlarla paylaşmak. Türkiye’de, bulaşma hızını bire düşürmek için gerekli önlemlerin süresini hızla ve hassasiyetle tahmin etme yeteneğinde çok sayıda ekip var. Onların uzmanlığından istifade edilmesi, önlemlerin işe yarar olma olasılığını arttırır. Bu katılım kamuya açık bir şekilde yapılırsa, salgın yönetimine duyulan güven kaybının bir miktar da olsa tamirine katkıda bulunur. Güven önemli, geniş kesimlerin tedbirlere canı gönülden uymasını ancak böyle sağlayabilirsiniz. Benim çeşitli ikincil verilerden kabaca hesapladıklarım, en az dört hafta sürecek bir kapanmanın gerektiğini gösteriyor. Hayati sektörler dışında bütün sektörlerde yüz yüze çalışmanın yasaklanması. Hayati sektörler dışındaki herkesin evde kalması (gıda/ilaç temini ve evinin etrafında hane halkı ile yürüyüş dışında). Ama kuşkusuz memleketin değerli uzmanları, gerçek verileri kullanarak hızla, çok daha hassas bir şekilde belirleyebilirler işe yarayacak önlemleri.
Üçüncüsü küçük esnafa, gündelikle yaşayanlara ve işsizlere maddi yardım yapmak.
Evet bunlar, enflasyonu hızlandıracak, zaten zor durumda olan ekonomiye büyük yük getirecek. Ama başka çare yok. Zaten enflasyonla yaşıyoruz, yaşayacağız. Ekonomistler ne der bilmiyorum ama bu noktada beş puan az olmuş, fazla olmuş çok da farkedeceğini sanmıyorum. Oysa virüs hızlanarak gidiyor. Çok can kaybettik, daha çok kaybedeceğiz. Dayanma sınırını çoktan geçmiş sağlık hizmetleri yüzünden, başka sağlık sorunları nedeniyle de can kaybedeceğiz. Bu ölümler bütün toplumu etkiliyor, kaybedilenler geri gelmeyecek. Her şey bir yana kaybedilen her insan aynı zamanda ekonomik bir kayıp, önlemler değil, bizatihi hastalık yüzünden uğranılan iş güç kaybı çok yüksek.
Virüsle inatlaşmanın alemi yok. Virüs açıkça şunu söylüyor: “Beni hafife almaya devam edin. Hem canınızı alacağım, hem o çok sevdiğiniz ekonominin temellerini kemireceğim”.
Mehmet Öğütçü ve Rainer Geiger Ortadoğu, yıllardır süregelen siyasi istikrarsızlık ve ekonomik çalkantıların izlerini taşıyan…
Yeni yıla girmemize sayılı gün kala, Milli Eğitim Bakanlığı sayesinde çocuklarımızı ve gençlerimizi maazallah kazara…
ABD ordusu bir kez daha Donald Trump’a Suriye resti çekiyor. Başkanlık görevini 20 Ocak’ta devralacak…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ABD'nin Gazprombank için uyguladığı yaptırımlardan Türkiye'yi muaf tutacağını…
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller'ın Suriye'de Türkiye destekli Suriye Milli…
Esad gitti ama bence Suriye için en çetin meydan okuma yeni başlıyor. İsrail, ülkenin tüm…