Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “vakti geldi” dediği, ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin desteklediği “yeni Anayasa” girişimine dair ilk işaretler Ankara siyaset kulisine düşmeye başladı. Erdoğan yeni Anayasayı, dünyanın kovit-sonrası siyasi ve ekonomik düzeninde Türkiye’de -kendi yönetimindeki başkanlık sisteminin işleyişini daha da kolaylaştırmak amacıyla istiyor. Muhalefetin etkili oılamayacağı dikensiz gül bahçesi hedefleniyor. Zaten Bahçeli’nin destek açıklamasında başkanlık sisteminin “kökleşmesi” gereği vurgulanıyor.
Hayaller parlamentoyu, yargıyı güçlendirmek, gerçekler başkanlık sistemini.
Yeni Anayasa girişiminin gerekçesi çok parlak sunulacak. Amaç 12 Eylül 1980 askeri darbesi ardından kabul edilen 1982 Anayasasını yeniden yazmak. Anayasanın 2017’deki köklü değişime rağmen hâlâ kabul tarihinin 1982 görülmesine dikkat çekilecek. Medyada “Bu ayıptan kurtulmak lazım” kampanyası açılacak. İlk defa darbe olmadan sivil Anayasa yazılacağı söylemi kullanılacak.
Sorduğunuzda alacağınız yanıt şöyle olacak. Devletin yönetim şekli Cumhuriyet kalacak diyecekler, büyük lütuf. Hükümet şekli başkanlık. Federatif değil üniter sistem diye vurgulanacak.
Peki ya ilk üç madde? Birinci madde kalıyor, Cumhuriyet yani.
İkinci maddedeki “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” diye sorduğunuzda, “endişe etmeyin” denecek, “başkanlık sistemi bunların teminatı olacak. İkinci maddedeki “Atatürk milliyetçiliğine bağlılık” ifadesi bir üslup sorunu sayılabilir, “yeniden yazılabilir”.
Üçüncü maddedeki devleti ve milletiyle bölünmez bütünlük kalıyor, “üniter” o zaten. Ama burada da bir “yeniden yazım” söz konusu olabilir. Devletin “dili Türkçedir” ifadesi yerine “resmî dili Türkçedir” ifadesi gelebilir. “Resmi dil” ifadesini MHP’nin kabulü başlı başına bir hadise olacak. Böylece hem Kürtçe eğitime bir kapı açılmış, hem de Avrupa’ya demokratikleşme olarak sunulacak bir adım düşünülüyor. Göreceğiz.
Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulu ile birlikte medrese türü eğitim verecek her türlü dini eğitim kurumuna kapı açılıp açılmayacağı konusunda henüz Beştepe’den dışarıya yansıyan bir bilgi yok. Ama YÖK’ün Anayasal kurum olmaktan çıkarılması planı var. Üniversiteleri artık YÖK üzerinden değil, doğrudan ve gerekirse zorla hizaya sokma çabasının son örneğine bugünlerde Boğaziçi Üniversitesinde tanık oluyoruz.
Hak ve özgürlükler konusunun da “yeniden ve dijital çağın gereklerine göre ele alınması gereği” vurgulanıyor. Basın özgürlüğünü de ilgilendiren bu muğlak ifadenin altında neler olduğunu göreceğiz yakında.
Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı ekibinde bu konuda çalışmalar var. AK Parti medyayı başka çocukların elinden alınıp oynanacak oyuncak olarak görüp, kimsenin işine yaramayacak şekilde bozduğunun farkında. Bir yandan gazeteciler terörist, casus diye hapsedilirken ne tür adımların ifade özgürlüğünü genişletme adı altında topluma sunulacağı merak konusu.
Yeni Anayasa yazımı konusundaki çalışmaların Beştepe’de 2017’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişikliğine yol açan Anayasa değişikliğinden bu yana kesilmediği anlaşılıyor. Zaten 2019’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında komiteler, başkanlık sisteminin işleyişindeki pürüz ve aksaklıkları saptamaya başlamışlardı. Koordinasyon eksikliğinden şikâyet vardı. Günün ihtiyacına göre hazırlanıp alelacele yayınlanan ve Meclis’in kanun yapma yetkisine alternatif görülen Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin bir süre sonra başka kararnamelerle “düzeltilmesi”, değiştirilmesi söz konusu oluyordu.
Başkanlık sisteminin takviye edilmesine yönelik adımların resmileştirilmesinin şimdi TBMM’den beklendiği anlaşılıyor.
Aslında bu Anayasa değişikliğinin 2023 hedefleri çerçevesinde düşünüldüğü anlaşılıyor. 2023 Cumhuriyetin 100. Kuruluş yılı. 2024 ise Hilafetin kaldırılarak Cumhuriyetin ilk Anayasasının, o zamanki lisanla Teşkilat-ı Esasiye Kanunun kabulünün 100. Yıllı olacak.
Erdoğan böylece Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Cumhuriyetin 100. Yılını Başkan olarak idrak edip aslında darbe yapılmadan TBMM tarafından yapılmış bir Anayasa olan 1924 Anayasasını da ihya etmek istiyor. 1924 Anayasında yer alan “Devletin dini İslamdır” ifadesinin, laiklik ilkesinin kabul edildiği 1928’deki değişiklikle çıkarıldığını da hatırlatalım.
Peki Erdoğan neden bu önemli değişikliği, yani yeni Anayasa yazımını öne çekmek istedi?
Bunda en önemli etkenlerden birisi, tıpkı ABD’deki iktidar değişikliğinde, AB mevzuatının değişiminde görüldüğü üzere, kovit pandemisi, dünyayı saran salgın hastalık oldu. Covid-19 salgını ekonomik sıkıntıları artırdı. Uluslararası siyasi ve ekonomik sitemin “reset”lemesi”, yani yeni baştan kurulmasının tartışıldığı bir süreçte Türkiye’de başkanlık sistemini sarsacak gelişmelerin önünü almak, Erdoğan yönetimin sürekliliği hedefiyle amacıyla büyük operasyonun öne alındığı anlaşılıyor.
Cemil Çiçek’in TBMM Başkanlığı döneminde oluşturulan bir Anayasa Hazırlık Komisyonu vardı ama uzlaşma sağlanamamıştı. Bu konuda Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Kılıçdaroğlu’da AK Parti lideri sıfatıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçluyor. Şimdi dosya TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un önüne gelecek. Gelirse, yeni bir komisyon kurulması gerekecek. Şentop da yeni Anayasa’ya destek verdi.
Burada en ciddi sorun, Meclis’teki üçüncü büyük parti olan HDP’nin komisyondaki yer almasında yaşanacak gibi görünüyor. MHP, HDP’yi doğrudan PKK’nın uzantısı sayıyor. AK Parti de terörizme yardımcı olmakla suçluyor. Başta HDP’in önceki eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere çok sayıda HDP’li siyasetçi PKK’ye yardımcı olmak suçlamasıyla hapiste. HDP eş başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ise 1 Şubat’ta Şentop’u ziyaretlerinde “demokratik siyaset yollarını açmak için” öncülük etmesini istedi. Bu iyi bir işaret.
Ancak öyle anlaşılıyor ki, yeni Anayasa komisyonunun oluşumu aşamasında hem AK Parti hem de MHP, HDP yetkililerinden “her türlü terör” ifadesinin ötesinde PKK ile aralarına açık bir çizgi çekmesini isteyebilir, sorun çıkabilir.
Erdoğan-Bahçeli Anayasasının Meclis’e sunulmasında bir sorun yok, sadece AK Parti’nin 289 oyu bile fazlasıyla yetiyor.
Ancak iş Anayasayı halkoylamasına götürecek 360 milletvekilini bulmaya gelince sorun başlıyor. MHP’nin 48 ve BBP’nin 1 oyu da hesaba katıldığında 338 sayısı bulunuyor; yani 22 açık var.
Yani Cumhur İttifakına destek verecek 22 milletvekili aranıyor.
AK Parti sözcülerinden Mahir Ünal’ın durduk yerde İYİ Parti ile Saadet’i CHP ve HDP’den ayrı yere koyuyoruz sözü boşuna değil.
Erdoğan, Meclis’te 37 milletvekili bulunan İYİ Parti lideri Meral Akşener’i bu uzlaşmaya dahil ederek bir taşla iki kuş vurmayı hedefliyor. Hem Bahçeli ile kurguladıkları yeni Anayasayı kolaylıkla halkoylamasına, referanduma taşımak hem de CHP ile Millet İttifakını dağıtmak. Bu arada CHP’deki istifalar da hesaplara dahil ediliyor mutlaka.
Ama şu ciddi ve rahatsız edici bir ihtimal: İYİ Parti Anayasa konusunda Cumhur İttifakına desteğe yanaşmazsa o 22 milletvekili açığını kapatmak amacıyla -dürüst siyasetçileri tenzih ederek- bir milletvekili borsasına tanık olabiliriz.
MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan açılımıyla başlayan gelişme ve tartışmaların hem MHP hem de CHP’de oy…
President Tayyip Erdoğan welcomed Donald Trump's return to the US presidency. During Trump's previous tenure,…
Türkiye’yi hedef alan iki vekil gücün liderlerine ilişkin Ekim ayında, ardı ardına önemli gelişmeler yaşandı.…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesine memnun oldu. Bir sorun çıktığında doğrudan…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…