Meclis’te HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin 17 Mart’ta düşürülmesinin hemen ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı HDP’nin kapatılması için dava açtı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Anayasa Mahkemesine gönderdiği iddianamede HDP’nin “devletin milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı, ortadan kaldırmayı amaçladığını” öne sürdü. İnsan hakları konularını gündeme getiren Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi ve HDP’ye kapatma davası açılması, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İnsan Hakları Eylem Planı başlığı altında açıkladığı hukuk ve demokratikleşme paketinin ardından geldi. Erdoğan “Türkiye’nin yeri Avrupa Birliğindedir” diyerek Batı’ya da demokratikleşme işareti vermişti.
Davanın zamanlama açısından bir başka önemi de 18 Mart’taki MHP Kongresinden arifesinde açılmış olması. MHP lideri Devlet Bahçeli bir süredir HDP’nin kapatılmasını istiyordu. Ancak bu talep AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’un tepkisine yol açmış, parti kapatma gibi bir yönteme karşı çıkmıştı. HDP’ye kapatma davası açılmasıyla Bahçeli 18 Mart kurultayına dediğini yaptırmış lider olarak gidiyor. Bahçeli, son olarak “Andımız”ın AK Parti hükümetince kaldırılmasına Danıştay’ın verdiği desteğe sert tepki göstermişti.
Bahçeli’ye MHP Kongresi hediyesi gibi
HDP’ye açılan dava sadece milyonlarca seçmenin oyuyla TBMM’ye üçüncü büyük grupla girmiş partinin siyaset-dışı yöntemlere siyaset dışına itilme çabası anlamına gelmiyor. Aynı zamanda bu bu dava Erdoğan’ın içeriye ve dışarıya verdiği reform sözlerine gölge düşürüyor. Zaten vaatlerine “Uygulamayı görelim, öyle inanırız” türü yanıtlar alan Erdoğan’ın hem içeriden hem de arayı düzeltmek istediği ABD ve AB’den gelen eleştiriler karşısında işi daha da zor olacak.
Dava Erdoğan’ın çıktığı reform dalının baltalanması anlamına geliyor. 24 Mart’ta AK Parti Kongresine de başkanlık edecek Cumhurbaşkanı, her ne kadar “Bağımsız yargının tasarrufu” diyecek olsa da, içeride ve dışarıdaki algı bu eylemin arkasında onun bulunduğu yolunda olacak.
HDP’ye kapatma davası aynı zamanda siyasetin daha da sertleşeceği işaretlerini veriyor. Sadece Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi ardından AK Partili Meclis İdare Amiri, eski milli futbolcu Alpay Özalan tarafından zor kullanılarak dışarı atılmak istemesi, HDP’lilerin “Darbeci AKP” sloganıyla buna izin vermemesi bile tırmanan sertleşmenin göstergesi.
Kendisine yapılmasını istemediğini
HDP’ye dava açılması Cumhur İttifakının MHP kanadında rahatlamaya yol açacak belki. Ama 24 Mart’ta Kongre’de buluşacak AK Parti delegesinin tamamınca benimseneceği kuşkulu.
AK Parti’nin içinden geldiği Millî Görüş, “laiklik karşıtlığı” suçlamasıyla parti kapatmalardan çok çekmiş bir siyasi hareket. AK Parti 2008 yılında iktidarda olduğu halde, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” iddiasıyla kapatma davasına muhatap olmuş, para cezasına çarptırılmıştı. HDP de aynı şekilde öncülleri defalarca “bölücülük” suçlamaları sonucu kapatılmış bir siyasi hareket.
Şimdi AK Parti kendisine yapılmasını istemediğini başkasına yapar konumda.
Muhalefete öncülük eden Millet İttifakının, CHP ve İYİ Parti’nin bu gelişme karşısında alacağı tavır, çoğulcu demokrasinin selameti bakımından önem taşıyor. Mesele sadece HDP’ye dava açılması değil. Siyasi rakipleri siyaset-dışı yöntemlerle devre dışı bırakma kötü alışkanlığının depreşmesi.
Tabii çoğulcu demokrasi ve hukukun üstünlüğünün korunması bakımından en büyük görev Anayasa Mahkemesine düşüyor. Mahkeme 2008’de bir oy farkıyla da olsa iyi bir sınav vermişti.
Bakalım şimdi de verebilecek mi?