Simon Kuper, 1994’te ilk kez, 2001’de ikinci kez yayımladığı efsane kitabı “Futbol asla sadece futbol değildir”i şu günlerde yeniden piyasaya sürecek olsa ismini “Futbol aslında sadece paradır” diye değiştirir miydi bilinmez ama büyük isabet olacağına kuşku yok.
Avrupa Süper Ligi projesi , yıllar önce “endüstrileşiyor” diye kaçınılmaz ve güzel bir şey gibi insanlara sunulan futbolun ruhunu yitirme adımının zirvesi oldu. Vahşi kapitalizmin, “Altta kalanın canı çıksın” anlayışı, spor sahalarındaki egemenliğini tamamlamak istiyor. İşin ilginç tarafı, proje sahibi kalantor kulüplere karşı çıkanlar arasında en fazla sesi çıkanlar, zamanında futbolun endüstrileşmesi gerektiğinin bayraktarlığını yapmış kulüpler ve futbolun para babalarının bir diğer bölümü… Yani olay öyle bir boyutta ki zenginler daha zengin olma yolunda, başka zenginleri ezip geçmeye koyuldu…
Futbolun bilge adamı Mircea Lucescu’nun ABD faktörünü de öne çıkaran sözleri, yeni ligin acımasız kapitalizmin bir ürünü olduğunu ve sporun ruhuna tehdidini çok güzel açıklıyor:
“Arkasında Amerikalılar var. Futbolu bir iş olarak görüyorlar, spor değil. Futbol işçilerin sporu olarak büyüdü. Şimdi ise her şeyi yıkıyorlar. Futbol sadece bu ülkelerden ibaret değil. Rekabeti yok ediyorlar.”
Açıkçası, kurucu kulüplerin bazı haklılıklarını teslim etsem de son tahlilde Avrupa Süper Ligi’ne, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul kılacak olması ve sportif heyecanı öldüreceği kaygısıyla karşıyım.
Sözün sonunu baştan söyledim. Şimdi sorular ve yanıtlarıyla hem bu “pek sarsıcı” projeyi açıklamaya, hem de yargımı izaha çalışayım.
İngiltere’den Arsenal, Manchester United, Manchester City, Chelsea, Liverpool, Tottenham, İtalya’dan Juventus, Inter, Milan, İspanya’dan Real Madrid, Barcelona ve Atletico Madrid, ilk kurucu kulüpler oldu. Bu 12 kulüp ortak açıklamalarında, aralarına 3 kurucu kulübün daha katılmasını beklediklerini duyurdu. Alman Bayern Münih ve Borussia Dortmund ile Fransız Paris St. Germain kurucu olmaları davetini kabul etmedikleri gibi girişimi doğru bulmadıklarını açıkladı. Diğer potansiyel adaylar Sevilla, Porto ve Ajax da yeni oluşumdan uzak durduğunu duyurdu.
Proje en az 10 yıllık, nedeni ise insanlık tarihi kadar eski: Para!.. Avrupa’nın 5 büyük liginin (İngiltere, İspanya, İtalya, Almanya ve Fransa) 2019 naklen yayın gelirleri toplamı 3 milyar 100 milyon Euro’ydu. Bu ülkelerin büyük kulüpleri, kendi liglerinde bu pastadan büyük payları zaten alıyor. Asıl mesele Şampiyonlar Ligi yayın gelirlerinin paylaşımında çıkıyor. 2019-20 sezonunda UEFA Şampiyonlar Ligi’ndeki 32 takıma toplam 2 milyar* Euro dağıttı. Ve Şampiyonlar Ligi şampiyonu, bu başarısına karşılık yayın geliri olarak kasasına 130 milyon Euro koydu. İşte Avrupa Süper Ligi’nin kurucu kulüplerinin buna itirazı var. Onlara göre, ürünün sahibi kendileri olmasına rağmen gelirin aslan payını UEFA alıyor ve bu düzen değişmeli. Nitekim, yeni projelerinde 3,5 milyar Euro, sadece pandemi nedeniyle uğranılan zararların karşılanması amacıyla 15 kurucu kulübe dağıtılacak. Bu her bir kulübe 233 milyon Euro civarı bir para düşmesi anlamına geliyor. Bunun yanı sıra maçlar başladıktan sonra her yıl, katılımcı her kulüp daha önce Şampiyonlar Ligi’ni kazanan takımdan daha fazla gelir elde edecek.
Kurucu kulüplerin, daha önce hayata geçiremedikleri bu projeyi şimdi yeniden ortaya atıp, bu kez kuruluşu resmen ilan etmelerindeki zamanlamanın en önemli nedeni ise, Koronavirüs nedeniyle gelirlerde yaşadıkları olağanüstü kayıplar…
Artı, UEFA’nın yenilik olarak, Şampiyonlar Ligi’nin takım sayısını artırıp, lig statusüne geçme kararı da bu kulüpler tarafından tatmin edici bulunmadı.
15 takımın sabit olacağı yeni lige her yıl performanslarına göre 5 takım eklenerek 20 takımlı turnuva oynanacak. Bu takımlar hafta sonları kendi yerel liglerinde oynamaya devam edecek, hafta içi ise, Şampiyonlar Ligi veya UEFA Avrupa Ligi yerine Avrupa Süper Ligi’nde mücadele edecek
İşin içinde Avrupalı değil Amerikalı parası var! Avrupa Süper Ligi’nin finansörü Amerikan yatırım mankası JP Morgan… Dünyanın en büyük 9. Bankası olan JP Morgan’ın 6 milyar dolarlık bir finansman sağlaması üzerine anlaşma sağlandı. Yeni bir yayıncı kuruluş ile de anlaşılmakta olduğu biliniyor.
Hiçbir Türk kulübünün var olan cüssesiyle bu yeni “devler ligi”nde yer alması söz konusu değil. Ancak 15 “asil üye” dışında, değişken 5 üye arasına bazı sezonlar Türk takımları da dahil edilebilir.
Ezici çoğunlukla olumsuz. Kurucu kulüplerin taraftarları bile şiddetli tepki gösteriyor. Takımlarına sahip çıkmalarıyla dünyaca ünlü Liverpool taraftar grupları, kulübe artık destek vermeyeceklerini dahi açıkladı. Protestolar Avrupa çapında büyüyor. Sembol teknik adamlar Sir Alex Ferguson ve Arsene Wenger, ilk isyan edenlerden oldu. Luis Figo’dan, Eric Cantona’ya; Garry Newell’den Mesut Özil’e birçok uluslararası şöhret, bu para kazanma çılgınlığının geldiği son noktayı kınayıp vaz geçilmesini istedi. İngiltere Başbakanı Johnson ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron ilk günden açık tavır koydu. FIFA ve UEFA ile tüm ülkelerin futbol federasyonları yeni ligi kabul etmeyeceklerini ve daha önemlisi yaptırım uygulayacaklarını duyurdu.
Avrupa Süper Ligi’ni oluşturan kulüpler, bugün futbolun gördüğü bu büyük ilginin en önemli kaynağı olduğu için çok güçlü. Ama karşılarına neredeyse bütün dünyayı almış gibiler. Para babası Katarlılar mevcut Şampiyonlar Ligi’nin yayıncısı… Dolayısıyla tüm güçleriyle yeni oluşumu başlamadan bitirmeye çalışacaklar. Paris St. Germain ile Dortmund başta olmak üzere Alman kulüplerinin Avrupa Süper Ligi’ni reddetmelerinin nedeninin etik kaygılar kadar bu Arap sermayesi olduğu konuşuluyor. UEFA bu ligde oynayacak futbolcuların Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası gibi organizasyonlara alınmayacağını şimdiden duyurdu. Ülke federasyonları da inat ederlerse bu yaptıklarını burunlarından getirebilir. Örneğin, katılımcı takımlara ağır cezalar verilmesi, hatta kendi liglerinden atılması ilk günden konuşuluyor bile.
Bir de şu an pek sesleri çıkmayan ancak temel belirleyici olacak futbolcuların ne yapacakları var… Her futbolcu için milli takımında oynamak çok önemli, hele hele dört yılda bir Dünya Kupası’nda ve Avrupa Şampiyonası’nda oynayabilmek en büyük hayalleri… UEFA ve ülke federasyonları yaptırım uygular da, bu organizasyonlara katılmalarını engellerse kaç futbolcu, bir Avrupa Süper Ligi için en büyük hedeflerini bırakır? Daha şimdiden Liverpool kaptanı Milner, yeni fikre sıcak bakmadığını açıkladı. Olay ısındıktan sonra futbolcuların çoğunun da itiraz edeceği aşikar.
Özetle, Avrupa Süper Ligi’ne o karşı, bu karşı ama belki en önemlisi devletlerin karşıtlığı… 1985’teki Heysel faciasından sonra İngiliz takımlarına 5 yıl Avrupa’dan men cezası verilmesini sağlayanın bizzat İngiltere Başbakanı Thatcher olduğunu unutmayalım. Restleşme o boyuta varır mı bilmem ama hükümetler yarın bu kulüplerin elini kolunu istedikleri gibi bağlayabilir, hatta deplasman maçı oynamak için yurt dışına çıkışlarını bile engelleyebilir.
Tabii var. Geçmişte Türkiye’de de yayın gelirlerinin paylaşımı adil yapılmadı. Bu adalet tam sağlanamasa da en azından şu anda “Pazarlanan malın sahibi” olarak kulüpler pastadan aslan payını alabiliyor… Avrupa Süper Ligi’nin kurucuları da UEFA’dan kendilerine daha fazla para istiyor. Real Madrid, Barcelona, Juventus ve diğerleri, büyük bedeller ödeyerek dünyaya sundukları değerlere karşılık ve haklı olarak, mütevazı takımlardan daha fazla pay talep ediyor. Ancak bunun bir ölçüsü olmak zorunda. Aksi halde 20 büyük kulüp dışında kalanlar ölüme mahkum edilmiş olacak.
Olur! Ama neyin bedeli olarak? Kabul edelim ki, şu anda Şampiyonlar Ligi’nde grup aşamasında maçlardan yalnızca birkaçı büyük çekişme ve heyecana sahne oluyor. Oysa yeni Avrupa Süper Ligi’nde her maç, dev takımların ve en büyük futbolcuların mücadelesi şeklinde geçecek. Ancak mevcut düzende futbol, yerel heyecanlara hitap etmesi, aidiyet duygusu, taraf olma aksiyonuyla, ayrı bir dinamik yaratıyor. Pek azımızın bildiği sıradan bir Slovak takımıyla, Juventus’un maçı futbolseverin geneli için bir heyecan yaratmayabilir ama o ülke insanları için çok büyük bir olay değil midir? Hele hele, futbolu diğer sporların önüne geçiren faktörlerden biri, zaman zaman küçük takımların büyük takımları saf dışı bırakabilmesi değil midir?
Bir başka bedel, büyükler sürekli kasasın doldururken küçükler giderek küçülecek ve futbolun bu sürpriz yanı ortadan kalkıp olay mekanikleşmeyecek mi? Büyük kulüpler lehine haksız rekabet ve hele hele giderek rekabetin ortadan kalhkması, futbolun cazibesini ortadan kaldırmayacak mı? Özeti, Avrupa Süper Ligi, zaten diğerleriyle arasında neredeyse uçurum oluşmuş büyük kulüpleri daha zengin ederken, onlara yetişme ve rekabet etme mücadelesiyle futbolun rengi olan diğer kulüpleri bitirmeye hizmet edecek gibi görünüyor.
Avrupa Süper Ligi’nin kurucuları kuvvetli görünse de karşılarındaki güç çok daha büyük. Bir tamamen iyi niyet ve etik kaygılarla ortaya çıkan muhalefet var, bir de hali hazırda musluğun başında oturanların karşı çıkışı… Sokaktaki insanın içine sinmeyen bir şeyi getirip dayatmak en azından kısa vadede sonuç vermez. Futbol seyircisinin istemediği, benimsemediği hatta görünen o ki, fiilen de karşı duracağı bir oluşumun yerleşmesi çok zor. Bununla birlikte “müesses düzenin” sahipleri FIFA, UEFA, ülke federasyonları, şu anki yayıncılar ve finansörler ile sponsorların da yeni oluşuma kendi öncelikleri nedeniyle izin vereceklerini sanmıyorum.
Ama cin de bir kez lambadan çıktı. Bundan sonra kimse bir şey olmamış davranamaz. Yapılacak şey, büyük kulüplerin isteklerindeki haklı ve makul yanları gözetip, küçükleri de ezdirmeyecek yolu bulup uzlaşmak. Bana göre, sonuçta olacak olan da bu.
—
*22 Nisan günü güncellenen bu yazıda daha önce 2 milyar rakamı sehven milyon olarak yazılmıştır. Düzeltir, özür dileriz.
MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan açılımıyla başlayan gelişme ve tartışmaların hem MHP hem de CHP’de oy…
President Tayyip Erdoğan welcomed Donald Trump's return to the US presidency. During Trump's previous tenure,…
Türkiye’yi hedef alan iki vekil gücün liderlerine ilişkin Ekim ayında, ardı ardına önemli gelişmeler yaşandı.…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Donald Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilmesine memnun oldu. Bir sorun çıktığında doğrudan…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…