İhvan-ı Müslimin, yani Müslüman Kardeşler örgütünün faaliiyetiyle ile videolarıyla Ankara’yı sarsan Sedat Peker’in ne alakası olabileceğini soracaksınız. Ben de sordum, aldığım yanıtı da birazdan paylaşacağım. O Rabia işaretini artık daha az göreceğimiz tahminiyle birlikte. Ama daha önce 24 Nisan’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Başkanlığında Beştepe’de yapılan “Kadına Karşı Şiddetle Mücadele İstişare Toplantısına” bakacağız. Hem iyi hem kötü haberler var oradan da.
Türkiye Kadın dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü’nün Cumhurbaşkanlığından bu toplantı için gelen çağrıyı geri çevirdiğini, katılmadığını (*) dünkü yazımda iletmiştim; buradan okuyabilirsiniz. Toplantıya katılmayı kabul eden kadın dernekleri arasında tepkiye neden olmuş. “Çağıran Cumhurbaşkanı, keşke gelip görüşünü söyleseydi, biz söyledik, Cumhurbaşkanımız da not aldı” dedi örneğin, telefonla ulaşıp görüş aldığım katılımcılardan Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) Başkanı Nilüfer Bulut.
Toplantının iki püf noktası burada ortaya çıkıyor. Canan Güllü katılsaymış, fikrini söyleseymiş iyiymiş belki ama katılmadığı durumda yapılan toplantıda eleştirel bilinen, muhalif kimse yok. TİKAD’ı saydık. Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) kökenli, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, KADEM Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu, 2006’da kurulan İstanbul Kadın Kuruluşları Derneği (İKADDER) Başkanı Füsun Özken Akyaol, yine 2006^’da kurulup 2019’de Vakıf statüsü verilen Anadolu’dan yeryüzüne Kadın Sivil Toplum Kuruluşları Vakfı (AYSİT)Başkanı Serpil Balat, sivil toplumu temsilen oradaydı. Siyaset cephesinde AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Özlem Zengin, AK Parti Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir, TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması Komisyonunun AK Partili Başkanı Öznur Çalık, (Joe Biden görüşmresinde tercümanlığı tartışma konusu olan, Merve Kavakçı’mım kızı, Fatima Gülhan Abushanab dahil) Cumhurbaşkanlığı danışmanları ve psikiyatrlar dahil uzmanlar. (Malum, Güllü’nün protestosu ardından CHP ve İYİ Parti de TBMM Komisyonuna katılmama kararı almıştı.) Dolayısıyla Güllü’nün de katılmayı reddetmesiyle adeta “biz bize” bir toplantıya dönüşmüş.
AK Partili kadınlar da rahatsız
Ancak… İkinci püf noktası bu. Toplantıya katılan hemen her davetli aynı şeyi söylemiş. İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasının büyük “kayıp” olduğunu, kadınları psikolojik olarak “yalnızlığa” ittiğini söylemişler. Yaklaşan tehlike olarak, İstanbul Sözleşmesini Erdoğan’a oy şantajı yaparak kaldırtan kesimlerin hedefinde olan, kadına ve çocuğuna karşı şiddetin önlenmesine cezaları artıran 6284 sayılı yasanın kaldırılmasını göstermişler. 6284’ün kaldırılmamasını istemişler. Yani aslında, TKDF Başkanı Güllü’nün de katılsa söyleyecekleri bunlar. Bu iyi haber, AK Partili de olsa kadınlar üstlerine gelen ve kendilerini de etkili makamları nedeniyle ayırmayacak erkek terörünün farkında olarak, Cumhurbaşkanına dertlerini anlatmaya çalışmış. Bu iyi haber.
Peki, Erdoğan ne yapmış? “Dikkatle dinleyip notlar almış, hemen danışmanlarına talimatlar vermiş?
Peki, vermiş de ne olmuş? İstanbul Sözleşmesinden çektiği imzasını henüz vakit varken tutma kararını mı açıklamış orada?
Hayır. Danıştay 1 Temmuz’a dek aksine bir karar vermezse yürürlükten çıkacak olan kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesi yerine aynı gün bir “eylem planı” açıklamakmış zaten toplantının amacı. Yani İstanbul Sözleşmesi cephesinde yeni bir haber yok. Sadece Erdoğan’ın “kadına şiddetin önlenmesi eylem planıyla, her şeyin “daha güzel olacağı” vaadi var. Nasrettin Hoca fıkrası gibi. Bu da kötü haber.
“Sen sustur, ben de susturayım” pazarlığı mı?”
Mısır’da Müslüman Kardeşler (İhvan) üyesi Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin 2013 yılında Suudi Arabistan destekli (ve ABD’nin göz yumduğu) bir askeri darbeyle devrilmesi ardından Erdoğan, Kahire büyükelçisini geri çağırmış, Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerini alt düzeye indirmişti. Bunu takiben, İstanbul (Arap ülkelerinin büyük çoğunluğunca “terörist” kabul edilen) İhvan’ın fiili propaganda merkezi haline geldi. İstanbul’da kurulu radyo, televizyon ve internet yayın istasyonları darbeyle yönetime el koyan Cumhurbaşkanı Abdül Fettah el-Sisi aleyhine yayınlara başladı. İhvan’ın Rabia işaretini Erdoğan, “tek devlet, tek bayrak…” sloganıyla perdeleyerek AK Parti simgesi yaptı. Buna karşın resmi Mısır medyası da Erdoğan’a şiddetle saldırıyordu.
Ancak 2020 sonlarında MİT ve Mısır istihbaratı El Muhaberat arasında Libya’da gelişen irtibat, 2021 başında Dışişleri aracılığıyla siyasi yakınlaşmaya dönüşünce dengeler değişti. İhvan’ın İstanbul Merkezli en önemli TV kanalı olan El Şark’ın (al Sharq) en etkili programcısı Mutaz Matar’ın programı kaldırıldı, kanalın Sisi aleyhtarı yayın çizgisi de yumuşatıldı.
Mutaz Matar, yeni bir açıklamayla programının kaldırılması ardından sosyal medya yayınlarını da durdurduğunu duyurdu.
Bu konu üzerine haberleştiğimiz güvenlik ve dış politika gelişmelerine yakın bir kaynağım, bu gelişmenin Sedat Peker videolarıyla bağlantılı olabileceğini söyledi. “Ne alakası var?” diye sordum; Matar, İhvan saflarından Mısır yönetimine karşı yayın yapıyordu, oysa Peker’in Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) olduğu yolunda bilgi vardı.
“Akalası var” dedi. Bu gelişme, Peker’in kaldığı ülke yetkililerinden yeni video izni almakta zorlandığı açıklamalarıyla aynı günlerde meydana gelmişti. BAE, Suudi Arabistan ve Mısır’ın ortak noktalarından birisi İhvan’ı terörist saymaları, Erdoğan’ın İhvan’a açık destek vermesi nedeniyle de Türkiye’ye cephe almalarıydı. İhvan’ın Türkiye kaynaklı yayınları sadece Mısır’ı değil, Suudi Arabistan ve BAE’yi de rahatsız ediyordu.
“Sen sustur, ben de susturayım” pazarlığı olabilir, dedi kaynağım.
Bu yazıyı yazarken de Peker’in sosyal medya hesaplarına erişim yasağının yolda olduğu haberi geldi.
Yakında anlarız.
(*) Daha sonra gelen bilgiler, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER) Başkanı Nuray Karaloğlu, Uçan Süpürge Vakfı Başkanı Halime Güner ve akademisyan Fatmagül berktay’ın da TKDF başkanı Güllü gibi Erdoğan’ın 24 Haziran toplantısına davetini geri çavirdiği yöneünde. (Güncelleme: 25 Haziran 2021 saat 13.35)