Z- kuşağı meselesi Türkiye’de gündemi kasıp kavuruyor. Seçimin hiç gündemden düşmediği ülkemizde ilk kez oy kullanacak 7 milyon seçmenin tercihi seçim sonuçlarını kuşkusuz etkileyecek. Gençlerin oyları meselesi sadece Türkiye’de gündemde değil. AB’nin en sorunlu üye ülkelerinden Polonya’da gençlere yönelik, ‘Otoriter Rejimlere Karşı Akıllı Telefon Devrimi’ konulu çalıştaya konuşmacı ve gözlemci olarak katıldım; izlenimlerimi aktarıyorum.
Polonya’da muhafazakâr, hatta gerici demek lazım, Adalet ve Hukuk Partisi (PİS) iktidarda. Parlamentoda ucundan çoğunluğa sahipler, Cumhurbaşkanı Andrzej Duda da eski PİS üyesi. Kâğıt üzerinde partiden istifa etmiş ama Partinin Genel Başkanı Jaroslav Kaczynski’den talimat aldığını herkes biliyor. Kaczynski sadece PİS’in Genel Başkanı, Başbakan değil, Başbakan Vekili, Başbakan Mateusz Morawiecki ama pek takan yok gibi; herkes Kaczynski’nin ağzının içine bakıyor. Polonyalı demokratlar bunu şöyle izah ediyor: PİS bir siyasi parti değil adeta bir tarikat, seçmeni için de siyasi parti tercihinden ziyade bir kimlik meselesi, ülke batsa da PİS’e oy verecek sadık seçmeni var, şeklinde tanımlanıyor. Bilmiyorum tanıdık geldi mi?
İstanbul Sözleşmesinden “Yol yaptık” siyasetine
PİS pek çok açıdan bize tanıdık. İstanbul Sözleşmesinden çıkalım propagandası yapıyor Polonya’da; LGBTİ propagandası yapıp aileye zarar veriyormuş. Milli Eğitim Bakanı, kadınlara kadınlıklarını daha çok hatırlatacak, milli değerleri güçlendirecek bir müfredat üzerinde çalıştıklarını ilan ediyor. PİS bu yılın başında kürtajı neredeyse tamamen yasakladı.
Polonya Avrupa Birliği üyesi, dolayısıyla AB’den bolca fon alıyor. PİS AB’den gelen bütçeyi büyük ölçüde inşaata yatırmayı tercih diyor. Ülke içinde seyahat ederken yeni yapılan çeşitli yolları ve köprüleri görmek mümkün. “Yol yaptık” siyaseti Polonya’da da var.
Geçen sene Covid-19 salgınından etkilenen üye ülkelere destek olsun diye AB tüm üyelere bütçe destek paketleri açıkladı. AB değerleri uyarınca bütçe destek paketlerini almanın şartı, hukukun üstünlüğü ilkesine riayet edilmesi ifadesi şartnameye kondu. Bu ifadeye Polonya ve Macaristan’dan itiraz geldi. Bizim kültürümüz farklı, biz hukukun üstünlüğünü sizin gibi anlamıyoruz, gerekçesiyle bu ifadenin revize edilmesini istediler. AB ile bu iki üyesi arasındaki “hukukun üstünlüğü” çatışması sürüyor. Polonya’daki iktidar hukukun üstünlüğünden hoşlanmıyor.
Polonya’da da ittifaklar, bir de İmamoğlu
Fakat, Polonya bundan ibaret değil. Türkiye’dekine benzer bir şekilde, muhalefet Sivil Platform adında bir ittifakta birleşmiş. İttifakın içinde merkez sağ ve merkez sol partiler var. Büyük kentlerde ve gençler arasında Sivil Platformun tabanı çok güçlü, başında da önceki AB Konseyi Başkanı Doland Tusk var. Başkent Varşova sokaklarında yürürken, camlarından gökkuşağı bayrakları sarkan daireler görülüyor. Homofobik iktidara karşı bir tür dayanışma simgesi. Kimi camlarda ise kadın direnişi posterleri asılı. Kürtaj yasası ilk gündeme. Geldiğinden bu yana kadınlar direniyor. Yasa geçti ama direniş devam ediyor. Direniş devam ediyor, çünkü 2023teki seçimler için umut var.
Katıldığım organizasyonun bana göre en ilginç paneli, Varşova Belediye Başkanı Rafal Trzaskowski ve Budapeşte Belediye Başkanı Gergely Karácsony’nin konuştuğu paneldi.
Bu iki isim, aslında Avrupa’da yeni siyaseti işaret ediyor. İki belediye başkanı da görece genç. Aslında ikisinde de bir miktar Ekrem İmamoğlu “vibe”ı var. İkisi de muhalefetin ortak adayı. Ülkelerinde iktidara göre daha liberal, daha özgürlükçü bir yerde duruyorlar ve gençler arasında bayağı seviliyorlar. Trzaskowski gençler arasında bayağı popüler, hatta rockstar gibi. Oldukça canlı ve esprili bir dil kullanıyor, konuşmasında aralara espriler sıkıştırıyor.
İki belediye başkanı da bana çok tanıdık gelen bir şey anlattı. Hem Polonya’da hem de Macaristan’da bilin bakalım ana akım basın ne durumda. Doğru tahmin ettiniz, iktidarın kontrolünde. Trzaskowski anlattı, Karacsony, aynısı benim de başıma geldi dedi. İktidarın oy deposu küçük kentleri ziyaret ettiklerinde, sohbet ettikleri vatandaşlardan, yahu sen meğer o kadar da kötü biri değilmişsin, hatta sempatikmişsin tepkisini alıyorlarmış. Televizyonlarda, muhalefetin parlayan yıldızı diyebileceğimiz bu iki isim de mümkün olduğunda şeytanlaştırılıyor anlaşılan.
Demokrasi korku bitince başlar
Trzaskowski daha önce Mevcut Cumhurbaşkanı Duda’ya karşı aday oldu ama seçimi az farkla kaybetti. Trzaskowski, o dönemde kendimi daha iyi anlatmalıydım diyor. Seçimlerde LGBTİ meselesi çok ön plana çıkmış, LGBTİ haklarının insan hakkı olduğu üzerinden gitmeliydim, hata ettim diyor. Geçen seçimlerde gençler arasında, sosyal medyada “ninenizin kimlik kartını saklayın” kampanyası başlamış. Yaşlılar PİS’e oy verdiği için, gençler sandığa gitmesinler diye uğraşıyor. Trzaskowski, bu sefer amaç nineleri ikna etmek diyor.
Karacsony güzel bir şey söyledi: Demokrasi korku bitince başlar. Polonya’da ve Macaristan’da şimdi muhalefetin amacı, iktidardaki popülistleri devirmek için kendilerini daha iyi anlatmak. Popülistlerin kısa ve net mesajları var, vatan millet sakarya edebiyatını satmak kolay. Trzaskowski de Karacsony de mesajlarımızı sadeleştirelim, iktidarın yolsuzluklarını vurgulayalım, umut vadedelim diyorlar. Ana akım medya iki ülkede de iktidarın kontrolünde. O nedenle bu düzenlenen organizasyonun başlığı dijital medya idi. Muhalefetin elindeki kozlar, gençler, sosyal medya ve sokakta kapı kapı gezip insanlara dokunabilmek
Yaşadığımız süreçleri bazen sadece Türkiye’ye özgü zannediyoruz. Bazen öyle, bazen ise değil. Bu tip uluslararası toplantıların en iyi tarafı ise aslında dünyada yalnız olmadığını bilmek.