Medya Afganistan haberleri ile dolup taşıyor. Yirmi yıllık bir işgalden sonra ABD’nin düzensiz bir şekilde çekilmesi ve yok etmeye çalıştığı bir grubun tekrar işbaşına geçmesi elbette ki gündemi uzun süre meşgul edecek nitelikte bir durum. Özellikle de son yirmi yılda her şeye rağmen Afganistan’da bazı alanlardaki kazançların geriye gitmesi bunu daha çarpıcı bir hale getiriyor. Burada kadın haklarından söz ediyorum. Esasında sadece kadın değil insan haklarından söz etmek gerekir. Zira duyduklarımız ve öğrendiklerimiz Taliban’ın (niye talebeler demiyoruz da yabancıların kullandığı kelimeyi benimsediğimizi de anlamıyorum) ilkel bir yönetim tarzını geri getirdiği yönündedir.
Öte yandan, ABD’nin düzensiz çekilişi ve arka çıktığı Afgan hükümetinin ani çöküşü ile Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan ayrıldığı dönem kıyaslanmaktadır. Kanımca bu yanlış bir kıyaslama çünkü Sovyetlerin çekilişi çok farklı temellere dayalıdır. SSCB’nin ayrılışından sonra Afgan hükümetinin Taliban’a uzun süre direnmesinin bir nedeni bu hükümetin komünist odaklı Afganistan Halkın Demokratik Partisine (AHDP) dayanmasıdır. AHDP 1965’de kurulup devleti 1978’de ele geçirdikten sonra kendi iç çekişmelerini yaşadı ve iktidarı kaybetme ihtimaline karşı sonuçta SSCB’nin 1979’da müdahalesi gerekti.
Bu dönem Soğuk Savaşın yoğun bir şekilde yaşandığı tarihlerdir. Bu işgal nedeniyle Moskova’daki yaz olimpiyatlarını başta ABD olmak üzere birçok Batılı ülke boykot etmişti. ABD önderliğinde Batı ayrıca rejime karşı mücadele eden mücahitleri destekledi. Rejimin hataları ve tutumları bir yana, bu dönemde kadın hakları en üst düzeye çıkmıştı.
1984 – 86 yılları arasında Büyükelçiliğimizde görev yaparken bunu sokaklarda da görebiliyordum. Şimdi zorlanmakta olan giysiler de vardı ama azalmıştı ve kadınlar serbestçe dolaşabiliyordu. Kız okullarının sayısı artıyordu, hükümette güçlü kadınlar vardı. Kısacası SSCB Afganistan’da Orta Asya’daki diğer Sovyet cumhuriyetlerine uyguladığı modeli kurmaya çalıştı.
Batı’nın olayı stratejik bir çatışma şeklinde görmesi nedeniyle ve bunun neticesinde özellikle mücahitlerin eline stinger füzelerini vermesi ile savaş SSCB aleyhine gelişti. Netice olarak Afganların “Şurevi” olarak adlandırdığı Sovyetler, 19’uncu yüzyılda kaybeden İngilizler gibi çekilmek zorunda kaldılar. Buna rağmen rejim AHDP etrafında kenetlenerek devam etti ve ne zaman ki Moskova maddi desteğini kesti, hükümet o zaman direncini kaybedip çözülüverdi.
ABD ise ulus inşası söylemine rağmen ne yazık ki yirmi yıl boyunca bir sağlam yapı oluşturamadı. Ne düzenli ordu ne de kurumlar oluşturulabildi ve Afgan hükümeti kumdan yapılar gibi dağılıverdi. Neticede her iki süper gücün ayrılmasıyla kadınlar kaybetti. Acaba ABD Afganistan’da Sovyetler Birliğini rahat bıraksaydı ne olurdu bilinmez ama belki savaş bu kadar sürmezdi.
Burada bunları anlatmamın esas nedeni tarih akışının nasıl cereyan ettiği ve tarihe nasıl baktığımızdır. Tarih sadece kimin işbaşına geçtiği, kimin kimlere karşı savaştığı, hangi ülkenin diğerlerine üstün geldiği ve benzeri konuların ele alındığı şeklinde okunmamalıdır.
Tarihin gizli kalan kısmı kadın – erkek ilişkisinin nasıl cereyan ettiğine, kısacası erkeklerin kadınlar üzerinde tahakkümü ve bunun nasıl sürdürüldüğüne dayanmaktadır. Bu konu nedense ele alınmamaktadır. Evet, zaman zaman kadın hükümdarlar oldu veya kadın liderler çıktı ama bunlar genellemenin dışında kalmaktadır. Nitekim tarih okunurken bunlara özel bir dikkat çekilerek olağan dışı görülmektedir.
Tarih erkeklerin kadınların nisbi fiziki zayıflıklarından yararlanarak üstünlük kurmaya çalışmalarıyla geçmiştir. Burada dinler de kullanılmıştır. Tek tanrılı dinlerin hangisinde kadın ön plandadır? Hep geride tutulmuşlardır. Kadın erkek eşitliği çok büyük uğraşlarla ve daha ziyade Batı ülkelerinde kadınların azimli mücadeleleriyle sağlandı. Bu mücadelenin elan devam ettiğini de görüyoruz.
Ülkemizde kadın hakları Mustafa Kemal Atatürk döneminde edinildi. Cumhuriyetten önce de Osmanlı İmparatorluğunda kadın gruplarının çabaları bulunmaktaydı ama sanırım Atatürk olmasaydı mücadeleleri çok daha uzun sürerdi. Sonuçta peşinde koştukları hakların çok ötesini sağladılar. Bu vesileyle 20.yüzyılın başında Türkiye’de kadın erkek eşitliği yönünde çok önemli bir adım atıldı. Şimdi bunun korunması mücadelesi veriliyor.
Afganistan’da bugün kurulmakta olan rejim ise halkının yarısını, kadın yarısını yok sayıyor. İlkel bir eğitim aldıklarından kadınları görmeye tahammül edemiyorlar. Afgan kadınlarının şu anda haklarını korumak için mücadelelerini izliyoruz. Taliban ne yazık ki bunlara izin vermeyecektir. Zira bu husus ne yapılarına ne de felsefelerine uygun. Son yirmi yılda öğrendikleri tek şey uluslararası kamuoyunun hoşuna gidebilecek bazı ifadelerde bulunmak ama sonuçta uygulamaya bakıldığında baskıcı bir yapıya doğru gidiliyor.
Yirmi yıl öncesiyle olan tek fark artık teknolojinin etkisiyle neler olup bittiğini öğrenmek daha kolay. O bakımdan yeni Afgan rejiminin politikaları ve uygulamaları hep göz önünde duracak.
Başta kadınlar olmak üzere insan haklarındaki davranışlarına belki Batı ülkeleri tepki verecek ve maddi yardımı koşullara bağlayacak ancak “içişlerine karışmama” ilkesine sığınarak sadece kendi çıkarlarını düşünen birçok komşu ülkenin böyle ulvi düşünceleri olacağını hiç sanmıyorum. Türkiye bu rejimle temas etmektedir. Dilerim bu temaslarında kadın haklarına öncelik verilerek arka çıkılır. Ne kadar etkili olunabilir bilinmez ama Türkiye gibi Müslüman bir ülkenin bu alandaki telkinleri belki daha çok ses getirir. İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılan Türkiye’nin kadın haklarına sahip çıkmaya devam edeceğine dair ifadeleri işittiğimize göre bunun uluslararası alanda da yansımalarını görmek hakkımızdır.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in yeni yönetim döneminde Türkiye'ye ilk ziyareti Suriye'de Esad…
Donald Trump’ın “Türkiye Suriye’ye çöktü” ifadesini Türk medyasındaki haberlerin pek çoğunda bulmanız mümkün değil. Trump’ın…
Asgari ücret yine gündemimizde. Bu kez temel tartışma konusu asgari ücret ve enflasyon ilişkisi. Asgari…
Suriye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Beşar Esad’ın 7 Aralık akşamı Moskova’ya kaçmasından yalnızca…
CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendi dönemindeki Suriye politikası nedeniyle yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Tayyip…
Suriye'de Esad rejimini deviren harekatın hazırlığının bir yıldan fazla bir süredir yapıldığı, Türkiye’nin, ABD’nin ve…