ABD’de 1993’de vizyona giren, Harold Ramis’in yönetmenliğini yaptığı, “Bugün Aslında Dündü (Groundhog Day)” adlı filmi hatırlayanlarınız vardır.Hani, aksi, kötümser bir hava durumu sunucusunu canlandıran Bill Murray’in, baharın bir kunduz tarafından müjdelenmesinin beklendiği “Groundhog Day” festivaline zorla gönderilmesi ve sonra her sabah aynı günü yaşamaya başlamasıyla gelişen komik olayları anlatan film… İşte, ABD’nin Virginia Eyaletindeki Valilik seçiminde de dün tam bir “Groundhog Day” yaşandı. Demokratlar kıl payı kaybetti.
Oysa, Demokratlar sadece bir yıl önceki Başkanlık seçimlerinde Virginia’yı 10 puan farkla kazanmışlardı. Aslında, bu sonuç kimse için bir sürpriz olmadı. Kaybeden Demokratların adayı Terry McAuliffe’in rakibi, Cumhuriyetçilerin ılımlı kanadının temsilcisi iş insanı Glenn Youngkin, Trump’a mesafeli durarak ve eyaletin gerçek sorunlarına odaklanarak seçimi kazandı.
Terry McAuliffe’in kaybetmesinin başlıca sebebi, “Groundhog Day” saplantısından kurtulamaması oldu. Rakibi gibi, birleştirici ve yenilikçi mesajlarla bezenmiş bir kampanyayı tercih etmedi. Eyaletin eğitim ve öğretim alanındaki sorunlara yeterince eğilmedi. Ekonomik sıkıntılara çözüm önerilerinden pek bahsetmedi. McAuliffe, sadece Donald Trump’ın geri gelmesi ihtimaline odaklanarak, seçmenleri korkutup, ürküteceğini zannetti.
Önceki gün New Jersey’de de Valilik seçimleri vardı. Henüz kesin sonuçlar açıklanmadı. Ancak, Demokratlar çok kolay kazanmaları beklenen ve geleneksel olarak “mavi”, yani Demokrat olan bu Eyalette de zor durumda. Burada da önemli ölçüde oy kaybına uğradılar.
Biden kaybetmeye erken başladı
Seçim sonuçlarını birçok analist Demokratlar için şok olarak niteliyor. Ancak, ben bu değerlendirmelere katılamıyorum. Aslında, Demokratların Virginia ve New Jersey’de hayal kırıklığı yaşayabileceklerinin işaretleri çok önceden ortaya çıkmıştı.
İlk önemli işaret, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sırasındaki fiyasko olmuştu. Afganistan’da yaşanan felaketin, Biden yönetimine, ülke içinde ve uluslararası planda, çok ağır siyasi faturası olacağı belliydi. Bunun gerçek sonuçları, elbette 2022 yılında yapılacak Kongre ara seçimlerinde görülecektir. Ancak, Biden Yönetimi o zamana kadar kendisine çeki düzen vermediği takdirde, Demokratların Kongre’nin her iki kanadında da çoğunluğu kaybetmesi yüksek olasılıktır. Demokratlar için ikinci dönem Başkanlık da artık çok daha zor görünmektedir.
Ayrıca, Afganistan sebebiyle Amerikan kamuoyu nezdinde zaten büyük itibar kaybına uğrayan Joe Biden’ın, Valilik seçimlerinde yaşanması mukadder yenilgi yüzünden bundan sonra ülkeyi yönetmekte iyice zorlanacağı da aşikâr.
Türkiye-ABD ilişkileri: tam da F-16 istiyorken
Bunun Türk-Amerikan ilişkileri açısından da önemli sonuçları olabileceğini dikkate almamız gerekiyor. İkili ilişkilerimizin gündeminde, Yönetimin yanı sıra Kongre’nin de desteğini gerektiren çok önemli konular var. Özellikle, ABD’den satın almak istediğimiz ve bu husustaki resmî talebimizi ilettiğimiz F-16’lar ile ilgili Kongre sürecinin olumlu neticelenmesi, Demokratlar çoğunluğu kaybettiği takdirde daha da zorlaşacaktır. Bilindiği üzere, Kongre’nin hem Temsilciler Meclisi hem de Senato kanatlarında çoğunluğu yitiren ABD yönetimleri “Topal Ördek” olarak anılır. Bunun anlamı, siyasi programlarını gerçekleştirmekte çok zorlanacaklarıdır. Yani, “Topal ördek” olan bir yönetimin ülke içindeki ve uluslararası plandaki hedeflerine ulaşması neredeyse imkansızdır.
Eyalet valiliği seçimlerinin Biden yönetimi için uluslararası maliyeti de olacaktır. Zira, Afganistan’dan çekilme sürecini yönetmekte gösterdiği inanılmaz zafiyet, zaten Amerika’nın dostları ve müttefikleri başta olmak üzere, dünya ülkeleri nezdindeki moral etkisinin ciddi yara almasına yol açmıştı. Küresel dünya düzenini, evrensel değerler, özgürlükler ve adalet temelinde yeniden kurgulama vaadiyle iktidara gelen Biden’a duyulan güven büyük ölçüde azalmıştı. Fakat, en önemlisi, Afganistan fiyaskosu, Biden’ın iktidara gelmesiyle belli ölçülerde kendilerine çeki düzen vermeye başlamış olan popülist yöneticilerin de bir nevi yeniden cesaretlenmesine sebep olmuştu. Bu bağlamda, Virginia ve New Jersey’deki seçim sonuçlarının küresel düzeydeki popülizm sorununa da olumsuz etkileri olacağını düşünüyorum.
Popülizmle mücadelede en büyük hata
Zira, içinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli sorununun, dünyanın birçok ülkesinde yönetimde bulunan popülist ve otoriter liderlerin giderek zemin kazanması olduğu görülüyor. Uluslararası planda siyasi liderlerin kalitesinde yaşanan büyük düşüş de göz önüne alındığında, gelecek günlerin ne kadar zorlu geçeceğini tahmin etmek hiç de zor değil.
İşin acı tarafı, bütün bu liderlerin demokrasiyi araçsallaştırarak seçilmiş ve bu suretle kendilerine oldukça sağlam bir meşruiyet zemini yaratmış olmaları. Bu popülist liderler, ülkelerini yönetirken, din, dil, ırk, cinsiyet, millet, vatan, bayrak gibi kavramları kullanarak ve kitlelerin iyi niyetini bu suretle suiistimal ederek güç kazanmakta herhangi bir beis görmüyorlar. Bu yöntem yetersiz kaldığında da baskı ve sindirme siyasetine başvurmaktan çekinmiyorlar.
Popülizm ile baş etmeye çalışan muhalefet liderleri ise hemen her ülkede ciddi başarısızlık sergiliyor. Youngkin’in yaptığı gibi, yenilikçi ve gerçekçi önerilerle seçmeni etkilemeye çalışacaklarına, sadece popülist rakiplerini şeytanlaştırarak başarı kazanacaklarını sanıyorlar. Seçmenlerine yeni bir gelecek hikâyesi sunamıyorlar. Sadece, karşıt olmanın işe yaramadığını anlamıyorlar. Geleceğimizi geçmişimizde aramanın bir sonuç vermeyeceğini kitlelere anlatamıyorlar. İktidarda bulunanları taklit etmenin veya onlar gibi davranmanın seçmen nezdinde prim yapacağını sanıyorlar.
Ülkemizde de durum farklı değil. İktidar ve muhalefet bize ne iç ne dış politikada geleceğe dair umut verici bir vaatte bulunabiliyor. Kitleleri heyecanlandıracak, yenilikçi ve ufuk açıcı bir söylem geliştiremiyor. Günlerimiz kısır tartışmalar ve anlamsız karşılıklı suçlamalarla geçiyor. Her günü “bugün aslında dündü (Groundhog Day)” anlayışıyla yaşıyoruz. Kısacası hem Türkiye’nin hem Amerika’nın umut ve güven verici bir gelecek hikayesine ihtiyacı var.