CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortaya attığı “helalleşme” girişimine yüzleşme demek de mümkün. Önemli olan Türkiye’de ilk defa bir siyasi liderin, ülke ve toplumun geleceği açısından bu kadar geniş kapsamlı bir hesaplaşma çabasına girmesi, bu niyetini ilan etmesidir.
Ne kast ettiğini 16 Kasım’da TBMM grubunda yaptığı, bana kalırsa bir dönüm noktası sayılabilecek konuşmasında anlattı. Aynen alıyorum:
• “28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz. Roboski ile helalleşeceğiz. Hukuk başka helalleşme başka. İnsanlara devlet tazminat ödeyecek ama bir taraftan da helalleşeceğiz. Sivas, Kahramanmaraş mağdurlarıyla helalleşeceğiz. Diyarbakır hapishanesi mahkumlarıyla helalleşeceğiz. Mahalleleri gasp edilip sürülen Romanlarla helalleşeceğiz. Varlık vergileri altında inim inim inleyen azınlıklar, 6-7 Eylül olaylarının mağdurlarıyla helalleşeceğiz. Mahkemelerle süründürülen askerlerimiz ve aileleri ile helalleşeceğiz. Bugün Londra’ya göç etmiş en parlak beyinlerimiz ile helalleşeceğiz. Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi ile, Soma ile helalleşeceğiz. Darbeciler tarafından bir sağdan bir soldan gencecik çocuklarımız asıldı bu ülkede o insanlarımızla helalleşeceğiz. 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel’i kaybeden ve mahkemelerde süründürülen Mısra Öz ile helalleşeceğiz, Ahmet Kaya ile helalleşeceğiz.”
Listede ne var ne yok demeden
Bu listeyi 1938 Dersim harekâtının, 1960 darbesi sonrası Mendereslerin idamlarının, 1971 darbesi sonrası Denizlerin idamlarının yer almaması, kadın cinayetlerine değinilmemesi nedeniyle eksik bulan yorumcular olabilir. Eleştiri doğaldır. Ancak sadece böyle bir tartışmayı başlattığı için dahi olsa, cesur bir adımdır Kılıçdaroğlu’nun çıkışı. Bu eleştiriler aynı zamanda bu vicdani hesaplaşmanın, Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişiyle yüzleşme yükünü Kılıçdaroğlu’ndan beklendiğini de gösterir. İktidarların yapması gereken bir şeyin muhalefetten beklenir hale gelmesi demektir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin bugüne dek yaptığı sadece kendi oy tabanının maruz kaldıklarını öne çıkarmak oldu çünkü.
Ben bu açıklamanın listede olanlar ve olmayanlar kadar, Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşme ihtiyacını su yüzüne, gün ışığına çıkaran yönünü önemsiyorum.
Liste önemsiz değildir. CHP’nin tek parti döneminde İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde getirilen Varlık Vergisinin yanlışlığıyla yıllar sonra yüzleşme gereği, hesaplaşma gereği duyan ilk siyasi liderin de bir CHP Genel Başkanı olması önemlidir örneğin. Kılıçdaroğlu’nun bu sözleriyle dolaylı olarak eleştirdiği bir başka CHP Genel Başkanı da Deniz Baykal oldu. 28 Şubat döneminde “ikna odaları” uygulamasının mucidi Nur Serter’i 2007’de CHP milletvekili yapan oydu ama 2011’de yine Meclis’e girmesini sağlayan da Kılıçdaroğlu’nun kendisiydi. Bu sözleri özeleştiri olarak da saymamız gerekiyor. 6-7 Eylül 1955’te dini azınlıklara yönelik planlı saldırıyla yüzleşme, mağdurlarıyla “helalleşme” talebi de önemlidir. Kılıçdaroğlu’nun 2011’de kaçakçılıkla geçinen 34 köylünün Uludere’de PKK sanılarak öldürülmesi olayını, Kürtçe ismiyle Roboski olarak anması dahi önemlidir. 1980 darbesi ardından Diyarbakır Cezaevinde yapılan işkencelere duyulan öfke, çoğu yorumcuya göre PKK’yı büyüten en önemli etkenlerden sayılır.
Yüzleşme ihtiyacı gün ışığına çıktı
Liste önemlidir ama daha önemlisi Cumhuriyetin, kimsenin görmek istemediği geçmişiyle yüzleşme ihtiyacını görünür kılmasıdır.
“Geçmiş, geçmişte kaldı, önümüzde bakalım” anlayışı yanlıştır. Geçmişle hesaplaşmadan, o yüzleşmeyi yapamadan önünüze bakamazsınız.
O nedenle, Kılıçdaroğlu’nun yüzleşme ihtiyacı konuşmasındaki helalleşme listesi kadar, belki liste içeriğinden daha çok şu sözlerini önemsedim:
• “Bizim iktidarımızı konuşmuyorum ben. Bizden sonra gelecek yüz iktidara bir kapı aralıyorum ben. Doğru bir kapı açmamız. Evet, bütün baskıyı biz yaşayacağız ama birinin bunu yapması gerekiyordu, nasip bize oldu.”
Yani Kılıçdaroğlu bu çıkışıyla, başta CHP içinden olmak üzere pek çok eleştiri, hatta saldırıyla karşı karşıya kalacağının farkında. Zaten yaptığı partisi adına değil Cumhuriyet tarihi adına bir yüzleşme çabası sayılmalı. Oy getirip getirmeyeceği belli değil ama bir ilk adım. Umarım devamı gelir.