Fox TV’de bir programa başladık 19 Kasım gecesi; adı Orta Sayfa. Her Cuma 23.30’da Fox TV Genel Yayın Yönetmeni (ve programın fikir babası) Doğan Şentürk’ün yönetiminde Çiğdem Toker, Nevşin Mengü ve Deniz Zeyrek ile birlikte güncel gelişmelerin sadece görünen değil, görünmeyen kısmını da izleyiciyle paylaşacağız. Gelen izleyici tepkileri arasında neden hep muhalif gazetecilerin orada olduğunu, hükümet görüşünü de savunan gazetecilerin neden olmadığını soranlar oldu. Sanki çoğu kanalda duvardan duvara onları izlemek imkânı yokmuş gibi.
Oysa Doğan, programı açarken bunun bir gazetecilik, habercilik programı olduğunu, şu ya bu görüşün programı olmadığını vurguladı. Bu dönemin çarpıklıklarından birine daha neşter atmak zamanı geldi demek ki.
Muhalif gazeteci, muhalif haberci diye bir şey olmaz. Tanımı gereği olmaz. Haberci, hayatın olağan akışı içinde ve dışındaki gelişmeleri bir doğrulama ve denetleme süzgecinden geçirip işleyerek kamuoyuyla paylaşan kişidir. Her doktor gibi, avukat gibi, mühendis, yargıç, muhasebeci ve siyasetçi gibi hata yapabilir, yanılabilir ama yapması gereken budur.
Haber dediğiniz şey genel olarak hayatın olağan akışı dışında olan bir şeydir. Biraz da o yüzden gerçek haber muhalif görünür.
Örneğin, Türk lirasının sürekli değer kaybını haberleştirmek nasıl “muhalif habercilik” sayılmazsa, ola ki Türk lirası yeniden değer kazanırsa onu haber yapmak da yandaşlık sayılmaz. Türk lirasının kalıcı olarak değer kazanması günümüzde hayatın olağan akışına aykırıdır çünkü.
Örneğin, yolsuzluk iddiaları hakkında soruşturma açılması günümüzde hayatın olağan akışına aykırı bir gelişmedir. Dolayısıyla haber olur ve onu yazmak muhaliflik değil haberciliktir. Örneğin Türkiye’de basın özgürlüğünün durumunu yazmak da görmezden gelmek de taraf tercihini gösterir.
Gelişmelere eleştirel gözle bakan, hayatın akışına aykırılık arayan, onu duyuran haberci, gazeteci, muhalif gazeteci olmaz, sadece gazeteci olur.
Muhalif gazete, televizyon, internet sitesi olur; o yayın politikasına dair bir şeydir. Parti gazetesi diye bir şey var öteden beri. Şimdi yandaş gazete, televizyon diye bir şey var. Dünyada da var. Sadece iktidarlar açısından değil, muhalif güçler açısından da var. Haberciyse önündeki konuyu araştırır, soruşturur, ilgili taraflara sorar, sorgular, sonuca varır ve bunu bildirir.
İktidarın kayıtsız şartsız yanında duran, icraatına gerekçe arayışına giren, iktidardakileri eleştirenlere saldırmayı, itibarsızlaştırmayı, böylelikle göze girmeyi maddi, manevi çıkar sağlamayı, en basitinden rahatının bozulmamasını gözeten gazeteciler vardır oysa.
Her dönem, her ülkede olmuştur ve Türkiye’de bu dönemde de bol miktarda vardır.
Bu dönemdekilerin farkı, çoğunun yüzsüz, köksüz ve sığ olmalarıdır.
Önceki dönemlerde iktidarlara yakın duranların da gazeteci kökleri vardı. Hayat tarzlarımız farklı da olsa, farklı açıları yazsak da aynı haberleri kovalamış, aynı basın toplantılarına katılmış, aynı koşullarda sahada çalışmışızdır.
Bugünkülerin -istisnalar olsa da- önemli kısmının gazetecilik geçmişi yoktur. Oralara torpillerle geldiklerini cümle alem bildiği halde kırk yıllık gazetecilere habercilik dersi vermeye kalkar, yandaşlıklarını kimse görmüyormuş gibi tarafsızlık satarlar.
Sonra tercihlerini cari güçten yana kullananlar, gücün karanlık tarafına geçenler var. Bir de eyyamcılar var. Ev kirası ödeyen, çocuk okutan, ayın sonunu getirmeye çalışan basın emekçisi meslektaşlarımı ayrı tutuyorum. Rahatlarını ve düzenlerini bozmamak gelene ağam, gidene paşam diyenler de aynı torbanın içindedirler.
Tarafsız habercilik olmaz, ama nesnel habercilik olur, doğrusu da budur.
Bir habercinin gelecekteki ihracat patlamasını müjdeleyen siyasetçinin ağzından çıkanı sorgulamadan yazmak yerine ona bugünkü hayat pahalılığını sorması dahi bir taraf olduğunu, kamu yararından yana taraf olduğunu gösterir. Ama o siyasetçinin söylediğini çarpıtmadan yazıyorsanız, ki yazmanız gerekir, onu eleştiren görüşlere de yer veriyorsanız, o nesnelliktir. Okura, izleyiciye durumu yansıtma görevinizi yerine getirmişsiniz demektir.
Bu muhalif olmayı değil, eleştiren bakabilmeyi gerektirir, habercilik, gazetecilik de budur.
Bunu yapamadığınız noktada güç sahiplerine “Biz niye yokuz” diye bir nevi ihbar arzuhâli yazarak aslında bulunduğunuz yerlerin sizin gözünüzde de itibarı olmadığını göstermiş olursunuz.
Habercilik yapmaya çalışıyoruz. Orta Sayfa’daki beş kişi de gazetecidir, habercidir. Hayatlarını söyledikleri ve yazdıklarıyla kazanmış, kazanmaktadırlar. Güç sahiplerince makbul kişi görülmedikleri dönemlerde de nesnel habercilik çizgisinde kalmaya gayret etmişlerdir.
Engeller çıkabilir mi? Çıkabilir. Çıkana kadar nesnel habercilik, kaliteli habercilik çizgisine devam.
Buyurun, sizi de bekleriz.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Kasım’da Ankara Büyükşehir Belediyesine usulsüz harcama soruşturma başlatmasından saatler sonra İstanbul…
Türkiye’de ana siyasi gelişmelerin birçoğunda belirleyici olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) genel başkanı Devlet Bahçeli;…
Nobel ödülüne layık görülmesi hepimizi gururlandıran (ve bir GS Lisesi mezunu olarak benim de özellikle…
Kamuoyunda etki ajanlığı ya da etki casusluğu yasası olarak bilinen yasa önerisi, ikinci defa TBMM’de…
İsrail’in önceki Dışişleri Bakanı İsrael Katz kafayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a küfretmeye takmıştı, cevabını vermek de…
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son günlerde popüler isimlerin tutuklanmasıyla Türkiye'nin gündemine giren yasa…