Anayasamız “üniversiteler bilimsel özerkliğe sahip kurumlardır” diyor. Bilim, sanat ve fikirlerin özgür olabilmesi için üniversite özerk olmalı. Ancak anayasamız, sadece bilimsel özerkliğe atıf yapıyor. İdari ve mali özerklik olmadan bilimsel özerklik olabilir mi?
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi açılışında konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan şöyle özetliyor:
• “Mahkemeye göre bu üç kavram yani idari, mali ve bilimsel özerklik aslında üniversite özerkliğinin ayrılmaz parçalarıdır, unsurlarıdır. Bunlardan birine yönelik müdahale diğerlerini de etkileyecektir.”
Anayasa Mahkemesinin niye bu vurguyu yaptığını, idari ve mali özerklik olmadan bilimsel özerkliğin nasıl zedeleneceğinin örneği Boğaziçi Üniversitesinde yaşananlar.
Boğaziçi Üniversitesi. 2021 yılı başında Melih Bulu’nun rektör olarak atandığı üniversitede olanlar ders niteliğinde. Üniversitenin kanunla belirlenmiş, kendine özgü bir yönetim sistemi var. Yasama organı senato ve yürütme organı üniversite yönetim kurulu. Rektör senato ve yönetim kurulunu yönetir, ama tüm kararlar buralarda alınır. Örneğin, yeni fakültelerin, yeni bölümlerin ve onların programlarının tasarlanması, senatonun işidir.
Yeni fakülteler üniversiteye haber vermeden kuruluyor
Kanunda açıkça senatoya verilmiş olan bir görev göz ardı edilerek, 2021 Şubat ayı başında Boğaziçi Üniversitesinde iki yeni fakülte kuruluyor. Tüm üniversite bunu Cuma gece yarısı Resmî Gazetede okuyup öğreniyor. Bir kişi hariç: Tek başına üç satırlık bir yazı ile üç gün önce bunu talep eden önceki Rektör Melih Bulu. Bu yazıyı yazdığında henüz Üniversite yönetim kurulu ve senatoyu toplayamamış durumda; dolayısıyla bu planlarını üniversite içinde kimseyle paylaşamamış.
Ancak yeni kurulan fakülteler, çok faydalı ve pratik araçlar. Dekanlar ve fakülte temsilcileri Senato üyesi oluyor. Dolayısıyla, iki yeni fakülte, dört yeni Senato üyesi demek. Yalnız bu görevleri üniversitede kimse kabul etmiyor; çünkü üniversite, senatosunun devre dışı bırakılmasına çok tepkili. Ne gam! Kimseye sormadan bir yazı daha: Başka üniversitelerden öğretim üyeleri geçici görevlendirmelerle Boğaziçi’ne getirilip Senatoya üye yapılıyor. O da olmazsa, rektörün kendisi ve yardımcıları vekaleten bu görevleri yürütüyor; her bir görev için yerine göre ikişer üçer mükerrer oy kullanıyorlar.
Hedef üniversite senatosu
Melih Bulu’nun 14 Temmuz’da rektörlükten alınması bir şeyi değiştirmiyor; yerine atanan Prof. Dr. Naci İnci de aynı yöntemi izliyor. Bu şekilde üniversitenin en üst makamlarına, yeni kurulmuş üniversitelerden kişiler getiriliyor. Genel sekreter Sağlık Bilimleri Üniversitesinden bir spor yönetimi doktoru, sosyal bilimler enstitüsü müdürü Bakırçay Üniversitesinden bir maliye doçenti. Amaç senatoyu ele geçirmekse, Boğaziçi Üniversitesi’nde bu dalların olmaması bir teferruat.
Bir üniversitenin bilimsel özerkliği dediğimizde neyi kastediyoruz? Mesela hangi alanlarda dersler açılacağı, araştırma yapılacağı bilimsel özerkliğin konusu mudur? Yeni bir anabilim dalının, iki yeni fakültenin kurulması? Kuşkusuz; bunlar bilimsel özerklik için, kendi Senatosuna verilmiş görevlerdir ve Senatonun devre dışı bırakılması, bilimsel özerkliğin ortadan kalktığını gösterir. Demek ki idari özerklik olmadığında bilimsel özerklik de olmuyor.
Bilimsel Özerklik nedir?
Peki nedir bu bilimsel özerlik, niye vazgeçilmez önemdedir?
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan az önce andığımız konuşmasında güzel ifade etmiş:
• “Üniversiteye hakim olması gereken temel değer hiç kuşkusuz özgürlüktür. Çünkü aklın kullanılması üniversitelerin özgür olmasını, hocasıyla, öğrencisiyle, bilim adamıyla özgür olmasını gerektiriyor. Üniversite aklını kullanan yetişkin bireylerin eğitim, öğretim faaliyetlerine katıldıkları mekânın adıdır.”
Üniversitenin amacı nedir? Aklını kullanan bireyler yetiştirmek. Onlara belli dallarda insanlığın şimdiye dek bilgi birikimini aktarmak, ama daha önemlisi, yeni bilginin nasıl üretileceğini öğretmek. Bunun da yolu, sorgulamaktır. Doğru bilinenleri, yüksek makamlarda oturanlar öyle söyledi diye itiraz edilmeyenleri sorgulamak için üniversitenin özerk, hoca ve öğrencilerinin özgür olması gerekir. Anayasa mahkemesi başkanı özellikle “yetişkin birey” demiş. Yetişkin olmak, anneye, babaya karşı çıkmakla olur. Üniversite öğrencisinin yetişkin olması, hocalarına da itiraz etmesini gerektirir. Bunun cezalandırılıp bastırılması, öğrencilerin hapse tıkılması değil, teşvik edilmesi, değişik fikirlerin dile getirilebilmesi, protestoların yapılması için üniversitede alan açılması gerekir.
Aklını kullanan yetişkin birey
Üniversiteye öğretim üyesi olarak katıldığım 90’lı yıllarda, rektörümüz Prof. Dr. Üstün Ergüder’di. O zaman da şimdi olduğu gibi, öğrencilerimiz fikirlerini renkli bir şekilde ifade eder, rektörü protesto ederdi. Hatta protestolarını daha canlı yapabilmek için bir kukla yapmışlar, boynuna da “Altın Kârgüder” diye bir levha asmışlardı. Her gün o kuklayı bir totem gibi orta sahaya diker, etrafında gösteriler yapar; sloganlar atarlardı.
Üstün Bey, bu protestolara hiçbir zaman müdahale etmedi Biz öğretim üyelerinin eleştirilerini de öğrencilerin protestolarını da büyük bir olgunlukla karşıladı, dinledi. Anılarında bu eleştirilerden önemli bir haber kaynağı olarak faydalandığını yazıyor.
Boğaziçi Üniversitesi orta sahasına fikir özgürlüğüne değer veren bir rektör olarak Prof. Dr. Üstün Ergüder’in adının verilmiş olması çok anlamlı: 4 Ocak 2021’den beri her iş günü, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri cübbelerini giyip Üstün Ergüder meydanına gidiyor, üniversite özerkliği ve akademik özgürlüğü savunmak için sırtlarını rektörlüğe dönüyorlar.